Türkiye'de yolsuzluk var mı? Bu soruya cevap vermek için, 'Uluslararası Saydamlık Örgütü' türü sivil toplum örgütlerinin bulgularına, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından yapılmış araştırmalara bakmaya bile gerek yok. TOBB, bir süre önce, Türkiye'nin son 20 yılda yağmalanan kamu değerlerinin 189 milyar dolara eriştiğini açıklamıştı. Bu, Türkiye'nin borçlarına neredeyse eş bir rakam. Gözü olan herkes Türkiye'de yolsuzluk yapıldığını rahatlıkla söyleyebilir.

Ancak, yolsuzluk yalnızca Türkiye'ye özgü bir durum değil. Sistemin müsait olduğu her ülkede, bireyler, yasal boşluklardan yararlanarak kamu değerlerini üstlerine geçirdikleri gibi örgütlenerek çete faaliyetlerini de gerçekleştirirler. Uluslararası kurumların tabloları, yolsuzluk haritasında Türkiye'nin komşularını da birer birer gösteriyor. Bu ligte, Türkiye, bir çok Afrika ve Asya ülkesiyle yarış halinde.

Oysa, Türkiye, sistemini boşluklardan arındırdığı için gayr-ı meşru yollardan servet edinmenin epey zor olduğu bir başka lige girme niyetinde. Bu sebeple, sadece halkını daha fukara yaptığı, sistem dışılıkları teşvik ederek demokrasisini tehdit altına düşürdüğü için değil, Avrupa Birliği yolunda ciddi adımlar attığı için de, Türkiye'nin, yolsuzluk defterini bir daha açılmamak üzere kapatması gerekiyor. Toplumun beklentileri de bu istikamette.

Bugüne kadar yapılan neredeyse bütün kamuoyu yoklamaları, hükümetten beklentilerin ilk sırasına 'yolsuzluk ile mücadele' maddesini yerleştiriyor. Ancak, aynı yoklamalar, bu mücadelenin gerçekten sonuç alabileceğinden kuşku duyulduğuna da işaret ediyor. Bu kuşkunun temelinde, siyasetle içiçe geçmiş bir çarpık yapının varlığından haberdar olmak yatıyor. Her yeni iktidara, halk, yeni yolsuzlukların kapısını aralayacağı endişesiyle yaklaşıyor. Bir ara, "Şimdikiler hiç değilse tok" tesellisiyle oy kullananlar bile olurdu. İktidarlar bugüne kadar hemen her alanda beklentileri boşa çıkartmış olsalar da, "Yolsuzluklar yapanın yanına kâr kalıyor" beklentisini boşa çıkartanı hiç olmadı. Bu sebeple, bizde, "Devr-i sâbık yaratmayacağız" anlayışı özellikle yolsuzluklar konusunda geçerli bir kural.

Ak Parti bu noktada farklı davranabilir mi?

Seçim öncesi yolsuzluk konusunu en açık dille ele alan parti AKP'ydi; yayınladığı bütün resmi belgelerde kararlılık ifade eden bölümler dikkat çekicidir. Ak Parti sözcüleri, ellerine geçen her fırsatta, yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gideceklerini söyleyip duruyorlar. Başbakan Tayyip Erdoğan da, yolsuzluklara damardan girildiğini ve mutlaka sonuç alınacağını kimbilir kaç kez ifade etti... Yolsuzluk mücadelesi, Ak Parti açısından, neredeyse bir varlık sebebi...

Meclis'te bu amaçla bir araştırma komisyonu kurulması bile ciddiyet alâmeti sayılabilir. AKP ve CHP, komisyona, "Galiba bu defa sonuç alınacak" umudunu uyandıracak üyeler verdi. Komisyon başkanı Azmi Ateş'in samimi çabaları gözden kaçmıyor. Komisyon, önemli isimleri, en keskin sorularla köşeye sıkıştırmaktan çekinmedi. Yolsuzluk Komisyonu çalışmaları da, ülkemizde -eğer hâlâ varsa- yolsuzluk yapıldığından kuşku duyanları ikna edecek bir düzlemde seyretti.

Komisyon raporunun Meclis'e sunulması sonrasında, yolsuzluk yapıldığı kanaati edinilmiş konular ve kişilerle ilgili daha derin sonuçlara ulaşmayı sağlayacak soruşturmalar açılacak ve yargı kapısı aralanacaktır. Ancak, buna, sistemi ıslah edecek, varolan açık kapıları sımsıkı kapatacak tedbirler de eşlik etmeli. Yolsuzluklara kapalı sağlıklı ve çağdaş bir sistem özlemi artık gerçeğe dönüşmeli. Bunun için de, 'bilgi edinme yasası' gibi düzenlemelerin, her türlü bilgiye ânında ulaşmayı sağlayacak biçimde yapılması şart.

"Türkiye'de yolsuzluk var mı?" türü soruları sorulamayacak hale getiremezlerse, Ak Partililer de, siyaseten yıprandıklarını kısa zamanda anlayacaklar...

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu