|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
rezil de eder Muhalefet partisi lideri, iki gazeteciye verdiği özel röportajda "Avrupa Birliği için artık yeni pakete gerek yok" dedi... Gazetelerden biri, Baykal'ın ağzında sakız ettiği "Türbanı güven çözer" sözlerini bundan daha önemli saymış....Bir yanda muhalefet liderinin yeni, beklenmedik ve belli ki siyasi gündeme oturacak sözleri var, öbür yanda da "türban"a ilişkin, yasak savma telaşıyla üretilmiş eski mi eski değerlendirme... Bir yazıişlerinin bunlardan ikinciyi birinci sayfaya taşıması affedilmeyecek bir haber değerlendirme hatası sayılmalı...
Radikal'den Murat Yetkin, Dünden Bugüne Tercüman'dan da Mehmet Gündem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal'la konuşmuşlar (24 Haziran). Baykal, 7. ve 8. uyum paketleriyle ilgili öyle şeyler söylemiş ki bu iki gazeteciye, doğrusu aynı muhteva sadece bir gazetede yer alsaydı, "herhalde bir yanlış anlama var" deyip geçerdik. Ama işte, ortada biribirini teyit eden iki özel haber var ve bu durumda Baykal'ın sözlerini size duyurmak şart oldu. Okuyunca göreceksiniz, gerçekten de şaşırtıcı şeyler söylüyor Baykal; başka hiçbir neden olmasaydı dahi sırf önemine binaen bu sözleri yine duyururduk size. Ama bu sayfanın görev alanıyla ilgili başka şeyler de söylemek istiyoruz. İsterseniz önce iki gazeteden alıntılarla Baykal'ın tam ne dediğine bakalım: 'SCHRÖDER BİLE, TAMAM, DİYOR' Radikal: "BAYKAL: YENİ PAKET GEREKSİZ... (...) Radikal'e konuşan Baykal, uyum yasalarıyla ilgili şöyle dedi: 'AB'yle müzakerelere başlanması için yeni adımlara, paketlere ihtiyaç duyulduğu konusunun netliğe kavuşması gerekiyor. Daha altıncı uyum paketi yeni tamamlanmışken, içeriği belirsizliğini koruyan yedinci, sekizinci paketlerden, Anayasa değişikliklerinden söz edilmeye başlandı. Schröder'le Chirac'ın, tamam dedikleri noktada biz, daha durun yedinci sekizinci paket var, diyoruz. AB üyeliği doğrultusunda atılacak adımlara destek veriyoruz. Ama bizden kim, neye dayanarak, ne istiyor? Bunu bilmemiz lazım. Hem Tayyip Erdoğan'ın, hem de AB'nin; bana da, Türk kamuoyuna da neden yeni bir pakete ihtiyaç duyulduğunu anlatması, ikna etmesi lazım." Dünden Bugüne Tercüman: "Yeni bir pakete gerek yok. Kendimizi noksan ülke, ev ödevini yapmamış ülke konumuna yerleştiriyoruz. 7'ye, 8'e gerek yok. Şimdi uygulamadaki sorunları çözelim. AB'nin itiraz edeceği bir nokta kalmadı. (...) Bazı Avrupalılar'a ve bir de kendi içimizdeki bazı çevrelere karşı dikkatli olmamız lazım. (Bazı Avrupalılar) Türkiye'nin AB'ye girme konusundaki kararlılığını görünce, kendileri için önemli saydıkları konuları yetkili yetkisiz, haklı haksız Türkiye'den talep etme yarışına giriyorlar. (...) İçerde de bazı çevreler madem Türkiye bu kadar AB'ye girmek istiyor, acaba ben de kafamdaki projeyi AB ambalajına yerleştirerek sunarsam bunları gerçekleştirme imkânım olur mu diye bakıyor." PRATİK ANLAMI: MGK BÖYLE KALSIN... Muhalefet partisi liderinin sözlerinin önemi ortada... Hele ki yedinci paketin, en netameli konu olan Milli Güvenlik Kurulu'nun statüsü meselesini (de) içerdiğini hesaba kattığımız zaman... Besbelli ki yeni bir durumla karşı karşıyayız ve muhalefetin ilk pakette uç veren refleksleri artık vurgulu bir şekilde ortaya konmaya başlamıştır... Şimdi gelelim Baykal'ın sözlerinin iki gazete tarafından nasıl haberleştirildiğine... Radikal, "BAYKAL: NE GEREK VAR?" başlıklı haberi, "HÜKÜMETİN EV ÖDEVİ LİSTESİ" başlığını taşıyan manşet haberin içine gömmüş... Radikal'in manşeti, "Artık yeni değişikliklere gerek yok" diyen Baykal'a cevap niteliğinde bir anlamda: "İlerleme Raporu çıkmadan önce 604 düzenlemenin yapılması gerek... HÜKÜMETİN EV ÖDEVİ LİSTESİ... Ulusal Program'ı muhalefet ve sivil toplum örgütlerine sunduktan sonra Meclis'e getirmeyi kararlaştıran Bakanlar Kurulu, AB'yle uyum için Ekim'e kadar 140 yasal ve 464 idare düzenlemeyi tamamlamak istiyor." Radikal'deki "Baykal: Ne gerek var?" başlığı, böyle bir manşete gömülü olarak biraz "ironik" duruyor tabii... Muhalefet liderinin bunu hak edip etmediğine siz karar verirsiniz, biz sadece Radikal'in, bu önemli sözleri olabilecek en iyi şekilde değerlendirmiş olduğunu söyleyelim ve geçelim Tercüman'a... Röportaj ustası Mehmet Gündem dün bir bugün iki başladı Tercüman'daki yeni görevine ama röportajlar peş peşe gelmeye başladı bile... Fakat Baykal röportajıyla ilgili olarak Tercüman Yazıişleri'nin doğru bir değerlendirme yapamadığını söylemek zorundayız... Röportaj, birinci sayfaya "TÜRBANI GÜVEN ÇÖZER" başlığıyla taşınmış... Birinci sayfa spotlarında da "yeni pakete gerek yok"a ilişkin hiçbir şey göremiyoruz... Baykal'ın türbana ilişkin olarak söylediği "önce güven"in nasıl bir haber değeri var acaba? Bu "güven" meselesi, Tercüman'ın birinci sayfasında arz-ı endam etmeden önce Baykal'ın ağzında sakız olmuş eski mi eski bir "tema" değil mi? Bir yanda muhalefet liderinin yeni, beklenmedik ve belli ki siyasi gündeme oturacak sözleri var, öbür yanda da "türban" ilişkin değerlendirme... Bir yazıişlerinin bunlardan ikinciyi birinci sayfaya taşıması affedilmeyecek bir haber değerlendirme hatası sayılmalı... Bunu, Mehmet Gündem'in röportajının 13. sayfadaki başlığına bakarak da söylemek mümkün. Gündem tabii ki "Yeni bir pakete gerek yok" başlığını koymuş röportajına... "Türban sorununu 'derin güven' çözer" başlığı ise, röportajın ana gövdesine iliştirilmiş bir çerçeve unsurdan ibaret... (A.G.)
Yeni Asya'dan hâlâ bir açıklama yok Birisinden dinlemiştik: Çok gerilerde kalmayan bir zaman diliminde bir gazetenin yazıişlerini ziyaret ettiğinde, her gazetenin yazıişlerinde bolca bulunan (diğer) gazetelerin bazı bölümlerinin koli bantlarıyla kapatılmış olduğunu farketmiş... Bize anlatılana göre, bu "örtme"nin nedeni, gazetelerde bol miktarda bulunan "dekolte" kadın fotoğraflarıymış... Biraz şaşırdıktan ve tartıştıktan sonra şu sonuca varmıştık: Olabilirdi; bir erkek okur kendisini "dekolte" kadın fotoğraflarından korumak için okuduğu gazetenin bazı bölümlerini pekâla bantlayabilirdi... Tercihi bu yönde olabilirdi, kim ne diyebilirdi? Ama bu işlem bir gazetede cereyan ediyorsa, durum kendi içinde haddinden fazla problemliydi. Problemliydi, çünkü bu dünyada kimsenin gazete yayınlamak gibi bir mecburiyeti olmadığından, insanların kendi dünyaları için aldığı birtakım tedbirleri gazete dünyasına uygulamaya çalışmak hem çok meşakkatli, hem gereksiz, hem de yanlış bir davranıştı. Tasavvur edin; her sayfası bolca bantlandığı için her biri birkaç kilo çeken ağır mı ağır gazeteler ve bunlara gözatıp bir şeyler yazmaya uğraşan gazeteciler! Bizzat şahit olmadığımız ama bize aktarılan bu manzarayı hatırlamamıza Tercüman'dan (Ilıcaklar) Gülay Göktürk'ün fotoğrafının Yeni Asya gazetesinde geçirdiği "dönüşüm"e ilişkin haber neden oldu. Görmediyseniz de duymuşsunuzdur muhakkak. Gülay Göktürk, Yeni Asya gazetesine bir mülakat veriyor. Bu arada tabii ki bir de fotoğraf alınıyor. Göktürk'ün üzerinde kısa kollu bir tişört var. Fakat o da ne? Gazetenin mülakat ile birlikte yayımladığı fotoğrafta Göktürk'ün üzerindeki tişörtün kolları kendiliğinden uzayıvermiş! Gazeteler bu ilginç gelişmeyi "Fotomontaj tesettürü" ve "Zoraki tesettür" gibi başlıklarla aktardı. Bu "dönüşüm"e haklı olarak Göktürk'ün de canı çok sıkılmış. Şöyle diyor: "Ben yıllardır türbanı savunurken aslında bu zihniyeti reddediyordum. Düşünün aynı photoshop marifetiyle birileri de göğüs dekoltenizi daha da açabilir. İkisi de birbirinden farksız. Benim karşısında durduğum zihniyet bu. Hiç kimsenin haddi değildir Gülay Göktürk'ün veya bir başka kişinin giyimine müdahale etmek." Tercüman yazarı yerden göğe kadar haklı. Sen tut yayımlanmak üzere gazeteciden mülakat al, ama fotoğrafıyla canının istediği gibi oyna... Gazetelerdeki haberlere göre, "Adının açıklanmasını istemeyen Yeni Asya Gazetesi'nin bir yetkilisi", olaydan Göktürk'ün yazısından sonra haberdar olduklarını ve sorumluyu araştırmaya başladıklarını bildirmiş. Bu arada biz de boş durmayıp, Yeni Asya'nın son iki sayısını (internetten) gözden geçirdik. Eğer gördüklerimiz gerçeği yansıtıyorsa, bu "sorumluyu araştırma" süreci epeyce uzayacağa benzer, çünkü bu gerçekten çirkin olayla ilgili gazetede hiçbir açıklama yok. Ama gazetede "Mürteci bir YÖK başkanı" yazıda olduğu gibi, "barışın hakim olduğu bir dünyada yaşamak istiyorsak, bunun temel şartı birbirimize tahammül etmek ve..." diye sürüp giden satırlar çok... Hatta Faruk Çakır'ın üniversite diploma törenlerinde bazı öğrenci annelerinin de "peruk" takmak zorunda kaldıklarınıdan bahisle konuyu sert biçimde eleştirdiğine de şahit oluyoruz. Hepsi iyi güzel ama Göktürk'ün kolları uzayan tişörtünden söz eden kimse yok! Kronik Medya'da bugüne kadar Yeni Asya'dan hiç söz etmememize rağmen, doğrusu biz bu gazeteyi böyle bilmezdik.... Gazetenin sahibi Mehmet Kutlular'ın yaptığı bir açıklamadan dolayı hukuka tamamen aykırı bir biçimde (hem de iki kez) mahkûm olmasını hâlâ unutamadığımız gibi, genel yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz ile de aynı ilkeleri savunduğumuzu sanırdık.... Oysa bu olay gösteriyor ki, bazı konularda o kadar çabuk karar vermemek gerekiyormuş... Değerlendirmemizi Gülay Göktürk'ün tepkisine dönerek kapatalım: "Hiç kimsenin haddi değildir Gülay Göktürk'ün veya bir başka kişinin giyimine müdahale etmek." Milletin "photoshop"uyla uğraşmaktan çoktan bıkmışken, bir de bu mu çıktı başımıza.... (K.B.)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |