AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Uzun yolu da pek severim!

Çok değerli bir şair kardeşimizin çocukluğu, sanayide oto tamirciliği yapan amcasının yanında geçmiş.

İmpalaların, Kadillaklar'ın bolluk zamanı.

Hacı Murat denen 124'ler yeni çıkmış. 131'ler tek tük. Anadollar henüz hayatta.

Bizim eleman, tamirhaneye gelen arabaların altından girip, üstünden çıkarak, amcasına çıraklık ediyor.

Yağ, kir, pas çıraklığın süsü.

Hayalindeyse şöyle gıcır gıcır, kocaman bir araba.

İlaveten beyaz bir gömlek ve kırmızı bir kravat.

Üstünde çapraz çizgiler de olabilir, çiçek desenleri de...

Ama nerde!..

Daha okuyacak, okuyacak da üniversiteye gidecek.

Üniversiteyi bitirip iyi bir işe girecek, para kazanacak ve gönlüne göre bir araba alacak.

Baba parasıyla olacak iş değil çünkü.

O sıralar, işçisin sen işçi kal / giy dedi tulumları çalınıyor ki pek revaçta.

Bir gün tamirhaneye kasası yampirik duran BMC kamyon geliyor.

Tamiri günlerce sürüyor.

Amcasının istediği anahtarları veriyor bizimki, dükkanı temizliyor, çay söylüyor, vida sıkıyor.

Tamirci çırağı şarkısını söyleyen Cem Karaca ile, hayranı olduğu Malkoçoğlu Cüneyt Arkın ile günün birinde karşılıklı oturup sohbet edeceğini söyleselerdi, inanmak şöyle dursun, dalga mı geçiyorsunuz derdi.

Ulan diye eklemeyi de unutmadan!

Neyse, orası ayrı bahis.

* * *

Kamyonun tamiri bittikten sonra, usta çıraklara seslenmiş:

- Gelin bakalım!

"Tecrübe"ye çıkılacak.

Oldu mu, olmadı mı bakılacak.

Olduysa iyi mi değil mi kontrol edilecek.

Varsa bir eksiği gediği, tamamlanacak.

Gidilecek mesafe, dükkanın önündeki kısacık bir yol.

Topu topu üç yüz metre.

Git gel, altı yüz.

Usta direksiyona geçiyor, yanında iki çırağı.

Camı indirip kolunu dışarı çıkarıyor, bir sigara yakıyor ve marşa basıyor.

Vitese takarken, yanındaki çıraklarına dönüp bir kaşını kaldırdığında, ne dese beğenirsiniz?..

Bizimkinin yıllarca hiç kulağından gitmeyecek bir cümle bu:

- Uzun yolu da pek severim!

BAY GÜRÜZ'ÜN SONUÇ DEDİĞİ NE OLA Kİ?

Geçen gün, hatırlarsınız, Bay Gürüz gürledi ve her zamanki gibi hükümete çattı.

"365 milletvekiliniz var, ne isterseniz yapabilirsiniz" dedi. Ardından "Ama sonucuna hep beraber katlanırız" eklemesinde bulundu.

Bu ifade, kendine göre "uyarı" olabilir.

Bir başkası ise bunu "tehdit" olarak algılayabilir. Bakışa bağlı.

Birkaç gün sonra Başbakan Erdoğan, aynı sertlikte cevap verdi.

"Bizim milletvekili sayımızla uğraşma. Konumunu kullanıp siyasete yön vermeye kalkma! Çok biliyorsan, gir siyasete, kaç gramlık adam olduğunu görelim!"

Cevap okkalı.

Yalnız, bir noksanı var.

Moritanya'dan da bahis olmalıydı.

Ya da tarihten.

Uzak-yakın farketmez.

KISA BİR REKLAM ARASI

- Bu açıklamalarınız için çok teşekkür ederim sayın Herşeyibilen, şimdi kısa bir reklam arası vereceğiz.

- Bir cümle de ben bir şey söyleyebilir miyim?

- Sayın Çokşeybilen, kısa bir reklam arası verelim, ondan sonra devam ederiz.

- Fakat ben bitirmedim...

- Farkındayım sayın Herşeyibilen, bir reklam arası için işaret ediyor arkadaşlar, reklam arası verelim, vakti geçirmeyelim... Evet sayın seyirciler, değerli konuklarımız sayın Herşeyibilen ve sayın Çokşeybilen ile sohbetimize az sonra devam edeceğiz. Şimdi kısa bir reklam arası vereceğiz. Reklamlardan sonra görüşelim efendim. Evet, şimdi kısa bir reklam arası.

Ekran karşısında seyirci bağırıyor:

- Ver ulan ver! İki saattir konuşuyorsun. Vereceksen ver.


25 Haziran 2003
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED