AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Sivas, Selçuklu Medeniyeti'nin ruhunu diriltebilecek mi?

Türkiye'deki bazı elitlere göre, Türkiye, Hıristiyanlaştırılmaya çalışılıyor; o yüzden gizli misyonerlik faaliyetleri hızlandırılmış durumda.

Misyonerlik faaliyetlerinin hızlandırıldığı doğru; ama bundan iki nedenden ötürü korkmamak gerekiyor: Birincisi, Müslüman bir toplumun Hıristiyanlaştırılabilmesi imkânsızdır. Kaldı ki, Hıristiyanlık, Hıristiyanlara bile bir hayrı dokunamayacak kadar fosilleştirilmiş ve hadım edilmiştir. O yüzden Batı'da Hıristiyanlık bitmiştir; Batı'nın dini, Hıristiyanlık değil, gnostisizm ve agnostisizm şeklinde tezahür eden neo-paganizm (=yeni-putperestlik) biçimleridir. İkincisi de, misyonerlik faaliyetleri, bizi sarsacağı, ayıltacağı ve aklımızı başımıza toplamaya iteceği için, son kertede, zararlı değil, "tersinden faydalı"dır.

Elitlerimizin ve aydınlarımızın dünyada olup bitenleri kavrayabilecek entelektüel donanımdan ve derinlikten yoksun oldukları için farkedemedikleri, üzerimize sinsice gelmekte olan asıl büyük tehlike, Türkiye'yi ve dünyayı paganlaştırma tehlikesidir. Dünyayı paganlaştırma görevini şimdilik Hollywood filmleri ve postmodern Amerikan popüler kültür endüstrisi üstlenmiş durumda: O yüzden Harry Potter'lardan Yüzüklerin Efendileri'ne ve Matrix'lere kadar gnostisizmin ve agnostisizmin bin bir çeşidi ve versiyonu tüm dünyayı paganlaştırarak uyuzlaştırmak üzere ardarda dünya pazarlarına sürülüyor. Adına neo-paganizm dediğimiz bu tehlikeye direnebilecek imkânları ve dinamizmi sadece İslâm'ın sunduğunu, dünyaya nizam vermeye çalışan gözü dönmüş kapitalist (para-perest), oportunist (fırsat-perest ve hayal-perest) Amerikalılar ve Yahudi paranoyaklar bizden daha iyi bildikleri için, ABD-İsrail, Soğuk Savaş'ın sona er(diril)mesinden bu yana vargücüyle İslâm dünyası üzerine çullanıyor.

Yarı-makine yarı-insan internet çağı yaratığı cyborg'u andıran küresel hegemon ABD-İsrail, tüm dünyayı paganlaştırarak uyuzlaştırma ve böylelikle dünya üzerindeki hegemonyasını pekiştirme girişimlerini kültür endüstrisi yoluyla son sürat sürdürürken, İslâm dünyasında ABD-İsrail hegemonyasına karşı geliştirilen direniş ve varolma dinamizmini kırmak amacıyla tam bir panik psikolojisiyle geliştirdiği siyâsî tezgahlarıyla bu kez de İran'ı karıştırmaya başladı.

Öte yandan, bu tezgâhın bir diğer perdesi de Filistin'de adına bu kez "yol haritası" denen bir oyunla sahneye konulmaya çalışılıyor. "Yol haritası" numarasının, sadece Filistinlilerin direnişlerinin değil, bütün İslâm dünyasının direnme ve varolma dinamizminin nasıl hadım edileceğinin ve kırılacağının yol haritasını sunduğunu elitlerimize nasıl anlatsak acaba?!

O yüzden dünyada olup bitenleri anlamaktan aciz elitlerimizin "Amerika'nın yanında yer almazsak ABD'nin gazabından kurtulamayız" şeklindeki yaklaşımlarını kınıyor; ve elitlerimizi, uzun vadede, dünya tarihine kara bir leke olarak geçecek ABD-İsrail'in dünyayı ve İslâm dünyasını sömürgeleştirme girişimlerini püskürtecek kalıcı, uzun vadeli ve uzun soluklu "proje"ler ve stratejiler geliştirmeye davet ediyorum.

Bu nedenle ben, "bir müslüman, tek başına bir ümmettir" sarsıcı, gönendirici, hayat ve hayatiyet bahşedici ilkesinden hareketle, İslâm dünyasının yeni bir dinamizm gösterebilmesinin yolunun kalıcı ve uzun soluklu yeni bir medeniyet tasavvuru geliştirilmesinden geçtiğini düşünüyorum. Bu yüzden, bu gerçeği karınca kararınca dillendirmek amacıyla Anadolu'ya açıldım. Bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için mücadele ettiği zaman geleceğimizi kendi ellerimize alabilmemizin mümkün olabileceğinden bir an bile kuşku duymuyorum. Yeter ki, sahip olduğumuz peygamberî soluğun tüm insanlığa sunduğu diriltici imkânların idrakinde ve sorumluluklarımızın bilincinde olarak hareket etmesini bilelim.

Medeniyet tasavvuru yolculuklarımızın 41.'sinde Sivas'a uğradık, 42.'sini İstanbul'da Birlik Vakfı'nın organizasyonu ile gerçekleştirdik. 43. konferansımızı bu hafta sonu (Cuma günü akşam) Safranbolu'da Eğitim Bir-Sen'le gerçekleştireceğiz.

Sivas'a Memur-Sen'in daveti üzerine gittim. Başta Memur-Sen'in Sivas Genel Başkanı Esat Tektaş olmak üzere, tüm diğer dostlara, Sivaslı hemşehrilerime gösterdikleri nazik evsahipliğinden, kardeşâne ve samîmî ilgiden ötürü teşekkür ediyorum.

Sivas'taki kardeşlerimin heyecanının beni de heyecanlandırdığını itiraf etmeliyim: Sivas'ın en büyük salonlarından biri, tıka basa dolmuş, sadece Sivas'tan değil, Sivas'ın Susehri, Şarkışla ve diğer ilçelerinden de gruplar halinde dostlar konferansı izlemeye gelmişti. Suşehri'nden gelen arkadaşlarla Tarım İl Müdürlüğü'nün nezih konukevinde sabah namazına kadar yaptığımız beyin fırtınasının tadı hâlâ damağımda. Bu arada, konukevini pırıl pırıl döşeyen, Sivas'ın kalkınması için proje üstüne proje geliştiren konukevinin genç müdürü kardeşimin rüyalarının bir gün gerçek olması için dua ettiğimi hatırlatır, ilgililerin bu tür genç ve dinamik yöneticilere sahip çıkmalarını öneririm.

Memur-Sen Başkanı Esat Bey ve arkadaşlarının Sivas'a hayat ve hayatiyet kazandıran işlere imza attıklarını burada zikretmemi bir kadirşinaslık olarak değerlendirin lütfen!

Sivas'ı, iki cins, üretken, kabına sığmaz dostla, Hasan Coşkun ve Ahmet Dağ kardeşlerimle birlikte gezdik. Gökmedrese kaderine terkedilmiş, bir harabeye dönüşmüş! Buruciye Medresesi kapatılmış! Gerekçesi, bilinmiyor! Selçuklu sanatı'nın ve medeniyetinin zirve eserlerinden İnce Minareli Medrese, Selçuklu medeniyetinin ruhuna ters bir amaçla, üniversitenin "savrulmuş" "sev-genç"lerinin fink attıkları, şehrin kültürel dokusunu, kimliğini, kişiliğini ve ahlâkî yapısını içerden bozdukları, neo-pagan postmodern popüler kültürün Sivas halkının ve Selçuklu medeniyetinin ruhunu ve hayatını kirlettiği bir yokoluş mekânına dönüştürülmüş adetâ!

Selçuklu medeniyetinin en parlak mekânlarından biri olan Sivas'ın bu acınası hâlini görünce ağlamamak için kendimi zor tuttum. İlgili-ilgisizlere Ulucami'de kahrettim bolca...

Yeni bir medeniyet tasavvurunun neden ve nasıl geliştirilebileceğini anlatmaya çalıştığım konferansı verirken bir medeniyetin yağmalanışının, tahrip edilişinin kareleri gözümün önünden hiç gitmedi. Bu ne yaman çelişkiydi Yarabbi, benim ve oradakilerin yaşadığı!

Sivaslı hemşehrilerim, o heyecanlarını ve dinamizmlerini bu yaman çelişkileri ortadan kaldırmak, yeniden Selçuklu'nun ruhuna uygun, esaslı bir medeniyet tasavvurunun geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi için sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar.

Sadece Sivas'ta değil, dolaştığım Anadolu'nun bütün büyük şehirlerinde ben bu heyecana bizzat şahid oldum. Bu heyecanın yarın, genç kuşakları, öncü kuşakları uzun soluklu bir yolculuğa hazırlayacak bir kıvılcım çaktıracağından kuşku duymuyorum...


25 Haziran 2003
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED