Türkiye'de kaldığı 18 saat içinde iki ülke arasındaki bütün hasarlı ilişkileri büyük bir hızla onarmayı başaran Amerika Dışişleri Bakanı Powell; ülkesi adına önemli bir diplomatik başarıya imza attı. Sadece bir kara koridoru açılmasını sağlamakla kalmadı, bundan daha önemli olarak İngiltere'den başka kimsenin açıkça içinde bulunduğunu ilan edemediği koalisyona yeni bir ortak buldu. İkinci haftası da büyük bir başarısızlıkla geride kalan Irak Operasyonu'nun en kötü günlerinde dünyanın gözü önünde Ankara ile el sıkışan Washington Şahinleri, belki de uzun bir süreden sonra ilk kez rahat bir uyku çektiler.

Müdahalenin başladığı saatten itibaren sürekli olarak yalnızlaşan Amerika üç gün öncesine kadar bütünüyle kaybettiğini zannettiği bir ortağa yeniden kavuştu.

Yalnızlaşmışlardı...

Olup bitenler konusunda Ankara'nın, yani hükümetin algılaması da hemen hemen böyle tanımlanabilir. İfade şöyle: "Bu durumdan da Türkiye'den çok ABD istifade edecektir. Çok yalnızlaşmışlardı... Ama, öte yandan Washington ile ilişkilerin rayına oturtulması açısından bu el sıkışma bizim için de önemliydi..."

Yani, Ankara içeriğinden çok şekil olarak bir destek verilmesinin daha önemli olduğunun farkındadır. Amerika zaten uzun süreden beri İskenderun, Gaziantep ve İncirlik'ten Kuzey Irak'a Hummer jipler dahil birçok ağır ve hafif malzemeyi taşımaktaydı. Dolayısıyla, onlar için de sorun öncelikle olarak Kuzey Irak'a taşınacak malzemeler değildir.

Tablo böyle olunca Powell'ın istedikleri çok önemli görülmedi. Hatta, Powell'ın masaya koyduğu talepler için, "Amerika bizden yeni bir şey istemiyor. Bir gün önceye göre farklı bir şey vermiş değiliz" yorumu yapıldı.

Hükümet, desteğin sınırlarını "Verilen, sadece insani amaçlı lojistik bir destektir. Bu malzemelerden Iraklılar da yararlanacak" sözleriyle çiziyor. Ayrıca, koridor üzerindeki mallar Türk tırları tarafından taşınacak, malzeme Türkiye'den tedarik edilecek, mallar Türk şirketleri tarafından faturalandırılacak...

Peki ya bu hattan askeri malzeme taşınırsa?

Bu sorunun cevabı net: "Muharip unsurlar bu anlaşmaya dahil değil, askeri amaçlı bir koridor açılmadı. Ancak, Amerikan uçakları yaralıları indirebilecek."

Bir soru daha... Ya Amerikalılar bu kararı suistimal edip, kara koridoru üzerinden askeri araç sevkederse!..

Bu sorunun da cevabı net: "Hayır, çünkü görüşmenin en başında tezkerenin kesinlikle delinemeyeceğini söyledik. Amerikalılar da zaten bu konuyu hiç açmadılar bile."

ABD kamuoyuna "Ermeni" mesajı

Şimdi, bu süreçte cevabı en çok merak edilen soruya gelelim. Ne oldu da Dışişleri Bakanı Gül, "biz de koalisyondayız" diyerek kendisinden hiç beklenmeyen bir çıkış yaptı?

Nedenlerinden biri şu... Son günlerde Ermeni Soykırımı tasarısı yeniden canlandırıldı. Ermeni lobisi tasarının kanunlaşması için 104 imza toplamayı da başardı. Tasarı, malum tarih olan 24 Nisan'da da Kongre'ye gelecek.

Türk-ABD ilişkilerinde son dönemde yaşanan gerginlik de Kongre üyelerini tasarı lehine motive ediyordu. Ziyaret, Ankara için bu sorunun aşılması için de bir fırsat olarak değerlendirildi. Abdullah Gül de Amerika ile ilişkilerin kopmadığı tersine yoğun olduğu görüntüsünü vermeyi önemsiyor ve bunu göstermek istiyordu.

Powell'la birlikte yaptığı basın açıklamasının aynı anda CNN İnternational tarafından yayınlanmasını da fırsat bilen Gül, "koalisyondayız" dedi. Yani, bu sözün muhatabı doğrudan Amerikan kamuoyu ve politika sınıfıydı. Ama, etkisi doğal olarak önce Türk kamuoyunda hissedildi.

Sadece bu değil... "Koalisyondayız" sözündeki bir mesajın da, hükümeti dünyayla ilişkilerde Türkiye'yi 50 yıl geri götürmekle suçlayan TÜSİAD'a verildiği söylenebilir. Mesajlar öne çıktı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin iki Dışişleri Bakanı'nın şahsında verdiği son fotoğrafın altı çizilmek istenirken sonuçta ortaya, herkesin zihninde soru işaretleri oluşturan bir tablo çıktı....

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu