AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Coni değil, câni!..

Bağdat' ta Genç Osman'ın kabri varmış ve orada, her gelip geçen, özel ihtiramda bulunurmuş... Şimdi orası da ABDli ve müttefiki işgalciler tarafından bombalanıyor... Abdülkadir Geylanî'nin makberi de öyle...Halbuki o toprakların fethi Cenab-i Peygamber'in müjdesi ile Hendek Gazvesi'nde vuku bulmuştu:

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin bu müjjdesini, son Şeyhülislamlar'dan Hayodarî-zade İbrahim Efendi, küçük bir risalesinde, şöyle nazm etmişti:

"Çok zaman geçmeden göründü eser,
Müjde-i fethi verdi Peygamber!."

İşte o müjde şudur:

Hendek savaşında Paygamber efendimiz, arkasını hendeğin bir kenarına dayayıp, "Bismillah!..." diyerek taşı kırmaya çalışırken bir vuruşta üçte birini kopardı.Külünk taşa şiddetle vurur ve bir kıvılcım parıltısı Yemen taraflarına doğru sıçrar.

"-Allahu Ekber,bana Yemen'in anahtarları verildi.Şu anda San'a'nın kapılarını görüyorum." buyurdu.

Daha sonra:

"-Bismillah!." diyerek,külüngü yine vurup, kayanın bir parçasını daha kopardı.Aynı şekilde bir kıvılcım daha Şam taraflarına doğru sıçradı:

"-Allahu Ekber, bana Şam'ın anahtarları verildi. Şu anda Şam'ın kırmızı köşklerini görüyorum." dedi.

Üçüncü defa yine:

"-Bismillah!." deyip külünk ile vurunca kayanın geri kalan kısmınıı yerinden kopardı.Bu sefer ortaya çıkan kıvılcım ise İran yönüne sıçradı:

"-Allahu Ekber, Bana Fars ikliminin anahtarları verildi. Şu saatte Medayin'in,yani Kisra'nın başkenti olan şehrin beyaz köşklerini görüyorum." diye buyurdu.

Sonra Selman'a (Farisiye) dönüp :

"-Cenab-ı Hak benden sonra bu fütuhatı, ehl-i İslam'a nasip edecektir." buyurdular.

Böylece üç sahabi'den Huzeyfetü'l Yemanî, Yemen'den, Süheyb-i Rumî Anadolu'dan ve Selman-ı Farisî de Irak ve İran'dan gelip, bu " mucize-i Peygamberi"yi ülkerinde gerçekleştirdiler.

Şimdi bu vak'ayi tarihiyeyi göz önünde aldığımızda, ABD ve Müttefikleri, Kisra'nın ve diğer "Putperestler" kategorisine girmezler mi?

Girip girmediğini, İbrahim Efendi (Şeyhülislam)'nin şu "dize" lerinde bulmak mümkün :

"Gezinirdim kenar-ı deryada/Kalmamıştı ümit dünyada.
Düşünürdüm diyar-ı Bağdat'ı/ O havali-i Cennat abadı."

Bu tehassür ile elem, İngilizlerin Bağdat'ı işgal için Basra'dan Dicle boyunca ilerlemeye azm ettikleri dönemlerde duyulur.

Çünkü, XX. asırda, müslümanlar perişan ve dağınık bir haldeydiler ki,bu durum şu şekilde feryat etmeye sevk etmişti:

"Nerde kaldı hamaset-i Arabî?/ Nerde kaldı şerafet-i nesabi?
Yakışır mı bu nesl-i emcada?/ Küfür hakim olsun mu Bağdada?"
Bu mahal küfre cây-gâh olmaz./ Dinin a'dasına penah olmaz."

Bu inancının dile gelmesi,ayet ve hadislere istinaden ileri gelmektedir.

Ki, "Kürt asıllı" bir Şeyhülislam'ın Hicrî lll. Asırda Müslüman olup, İslama hizmeti canına minnet bilenlere de şöyle hitab eder:

"Nesl-i Etrak fıtraten erdir./Ta ezelden er oğlu erlerdir.
Rabt edip bir makama aakvamı./Kurdular İttihad-ı İslamı.
Hicretin ta üçüncü asrında /Döktüler kan bu dinin uğrunda.
İtikadında dalavera yoktur./Türk'ün İslama hizmeti çoktur.
Öyle kuvetli sahib-i imandır./Dine birinci peşkeşi candır.
Kimi baksak ebu'l-meğazidir./ Ya şehid-i ebed, ya gazidir."

"Irak Ordusu"na hitap ederken, düşmanı yenmenin de, Hz.Ömer'in vakfı olan toprakların düşman istilasından kurtuluşuna en büyük belge ve varlık sebebi olduğuna işaretle, der ki:

"Kılıcın sayesindedir Cennet/ Dinin uğrunda can veren hayydır.
Yoksa her şey cihanda lâ-şeydir./ Cür'et ve azmi eylese rehber."
"Kurtarır bir cihanı bir asker."

İşte o topraklar, Hz.Ömer tarafından kendi adına vakf edildiği için asırlarca müslümanlar, bu topraklarda kültür ve inaçlarını hakim kılarak, ömür sürdüler.

Aynı şekilde de Sultan Hamid, bu toprakları "Mîrî Arazî" statüsünde tutmuşsa da,sonradan gelenler, bu durumu " yok" sayıp, her şeyi kaybetmişler. "Neft" adına Musul ve Kerkük de elden çıkmıştır.

Şimdi o topraklarda "masum ve biçare" insanlar, "bir avuç dolar" için, yerli işbirlikçiler sayesinde, kana ve insan cesetleri ile birer harabezara dönüştü.

Bunu yapan insan, Coni değil de Cani ise, ya "işgalciler"e o topraklarda davetiye çıkaranlara ne demelidir?

"Şahsi emellerini,müstevlilerin çıkarları ile birleştiriyorlar." desek yanlış mı olur?


www.sadikalbayrak.com

4 Nisan 2003
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED