AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R

Ters gitti

İşler ters gitti. Bu terslik önce Süreyya Ayhan'ın doping hikâyesi ile başladı. İster tecrübesizlik, ister beceriksizlik, ister şaşkınlık deyin; sonunda Süreyya Olimpiyatlar'a katılamadı; kendini de bizi de üzdü. Oysa ne umutlar besliyorduk.

Bu olayın ardından gözler Elvan'a döndü. Eh şansın birini kaybetmiştik ama öteki duruyordu.

Eyvah! O da ne? Elvan tekledi. Şu veya bu sebepten umduğumuz gibi koşamadı.

Neyse sonra topladı kendini finallere kaldı. Haydi Elvan dedik, bu defa bitir şu işi.

Heyhat!

Düş kırıklığı.

Dedik ya, işler ters gidiyordu.

Haltercilerimiz asılan suratları gülümsetti.

Altın madalyaya sadece halterde uzanabildik. Size tuhaf gelmiyor mu? Bu iş ötedenberi güreşçilerin elinde idi. Halter Naim Süleymanoğlu'ndan bu yana atağa geçti ve güreşi solladı.

Yine de güreş için umutlu idik. Hamza vardı Şeref vardı ve serbestçiler.

Ne yazık ki bütün gayretlere rağmen güreşlerde de bir gümüş ve bir bronz madalya geldi.

Ne oluyor? Ata sporumuz ölüyor mu?

Bu soruyu senelerdir soruyoruz, da cevap çıkmıyor.

Çekiçte bir sürpriz isim bir sürpriz bronz aldı. Ve şu gelip geçen olimpiyat oyunlarında 17 yaşındaki bir delikanlı umulmadık bir çıkış yaptı. Muhammet Ali'den sonra olimpiyatların en genç boksörü olarak ringe çıkan Atagün Yalçınkaya aldığı gümüş madalya ile milleti memnun etti.

Spordan sorumlu bakan Mehmet Ali Şahin olimpiyatlar için hiçbir şekilde hazır olmadığımızı dile getirdi. Bilmem ki şu yıllardan beri kadrosuyla, bütçesiyle, Türkiye'yi olimpiyatlara hazırlamak için uğraşan komite ne yapıyor.

Ortaya çıkan Olimpiyat Stadyumu dahi göz dolduramadı.

Bütün bunlar bir yana beni en çok üzen Trabzonspor'un Kiev'e kendi evinde yenilmesi oldu. Bunu bir türlü hazmedemedim. Kiev'i deplasmanda üç, dört fark ile yenebilirdik. Hadi bunu beceremedik, ama yazık değil mi burada niçin kaybettik?

Bu fırsat Trabzon'u şahlandıracak bir atılımın başlangıcı olabilirdi. Ziya Doğan kendi sahasında anlaşılmaz bir tutumla savunmayı seçti. İlk maçtaki kadroyu değiştirmeksizin, ilk maçtaki sistem-şevk ve heyecanla oynasalardı maçı yine alabilirlerdi. Çünkü Trabzon süper ligin en iyi takımı, bakınız Gençlerbirliğini de net olarak geçti. Üzerine onca gidilen Gökdeniz bu maçta kendisine yöneltilen -yersiz, çirkin isnadlara, suçlamalara- oynadığı güzel futbol ve attığı gollerle cevap verdi.

Trabzon yine de UEFA yolunda başarılı olacaktır, buna inanıyorum.

Gelelim aşkımız Fenerbahçe'ye.

Evet Kayseri'den puanla dönüyor. Sahnede yine Hooijdonk var. Sistemden, takım oyunundan, organizasyondan gelen; güzel futboldan gelen bir galibiyet değil bu.

Hooijdonk'un 35 metreden attığı firikik çok güzeldi ama, bunda kalecinin de bir o kadar hatası vardı. Topa gitmedi, dışarı çıkacak sandı galiba. Topa gitse idi golü kurtaracaktı.

Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Kupası'ndaki rakipleri için "kolay" diyenler var. El-insaf. İstanbulspor, Kayseri vb. karşısında böylesine mahkum, çorbadan ibaret bir futbol sergileyen bu Fener, bu hali ile hiçbir şey yapamaz.

Fener'den daha dertli olanlar da var.

Baksanıza Beşiktaş'ın haline. Sayın Başkan "hocanın ardındayız" diyor ama, bu kredi en son Galatasaray maçına kadar sürer. Kötü gidiş sür-git kabul edilebilir bir şey değildir. Del Bosque de olsa bir yerde adama yol görünür.


31 Ağustos 2004
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED