T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bin Ladin'e kilitlenmiş Batı kamuoyu veya cambaza bakan dünya

11 Eylül saldırısından sonra, birkaç kez uluslararası toplantılara katıldım. Bu toplantıların tamamında Usame Bin Ladin olayından başka konular konuşulmuyor.

Rusya'nın Çeçenistan'ı işgale başlamasından sonra, Çeçenistan konusu Avrupa Konseyi Genel Kurulu'nun değişmez bir gündem maddesiydi. İlk defa Avrupa Konseyi Genel Kurulu'nun eylül ayı toplantısında, Çeçenistan gündemden çıkarıldı.

Birkaç hafta önce yapılan, NATO Assamblesi toplantısında başta Sayın Kamuran İnan olmak üzere, Türk delegelerinin bütün ısrarlarına rağmen, terör ve Çeçenistan konusu gündeme alınmadı.

15 Ekim'de Moskova'da Batı Avrupa Birliği Siyasi Komisyonu toplantısı yapıldı. Bu toplantıya katılan 23 ülkenin parlamenterlerinden hiç birisi, orada bulunan Rus parlamenterlere, Rusya'da cereyan eden olaylar hakkında bir soru sormadı. Oysa Moskova'da yapılan bütün toplantılarda, Rus yetkililerine Çeçenistan'daki durum sorulurdu. Bunu gündeme getirmeye kimse cesaret edemedi. Sanki, Bin Ladin ismi her soruyu bloke etmişti.

11 Eylül saldırısından sonra, Türk yetkililer ve Türk medyası, artık Avrupa'nın, Türkiye'nin terörden neler çektiğini anlayacağını ve Avrupa'daki PKK ve sair terör örgütlerinin kapatılacağını zannediyordu. Kimse bu konuyu bir defa olsun gündeme getirmedi.

Her ülke, dünyanın Bin Ladin'e kilitlenmesinden faydalanarak, kendi insanlık dışı uygulamaları için adeta bir fırsat yakalamış gibiydi. Bilhassa Rusya, Çeçenistan'daki baskılarını iyice artırdı.

Eskiden, Rusya, Çeçenistan'da sadece askeri güçleriyle savaşıyordu. Rusya buraya, İçişleri'ne bağlı özel kuvvetler ile gizli polis güçlerini de kullanmak istediği zaman, Avrupa Konseyi'nde kıyametler kopuyordu. Oysa, Moskova'da yayınlanan, The Moskowa Times gazetesinin, 16 Ekim tarihli nüshasında açıkça;

Rusya İçişlerine bağlı özel birliklerle birlikte Rusya gizli polisine ait kimselerin, Aslan Meşhadov'un en önemli elemanı Ali Demayev'i, evine baskın yaparak öldürdüğünü yazıyordu.

Gene Rusya, Çeçen gerillaları bahane ederek, Abhazya'yı bombaladı. Gürcistan üzerine ağır bir baskı uygulamaya başladı. Bu hadise bizzat Moskowa Times gazetesinde, "Rusya Abhazya balonu ile oynuyor" diyerek duyuruldu. Fakat dünyanın hiçbir yerinde Rusya'nın bu davranışına tepki gelmedi. Gürcistan Cumhurbaşkanı Schwartnaze'nin Rusya Cumhurbaşkanı Putin'e yaptığı çağrı'yı kimse duymadı.

The Russian Journal gazetesinin, 17 Ekim tarihli nüshasındaki, Gürcistan yanıyor başlıklı haberi, değil dünya basınında, Türk medyası'nda bile yayınlanmadı.

NATO Genel Sekreteri Robertson, İngiltere'de yayınlanan bir beyanatında:

"Balkanlar'ın, Afganistan gibi, terörün yeni bir kara deliği olmasından korkuyorum, diye açıkça feryat ediyordu. Ve beyanatına, Balkanlar'da Sırp ve Arnavut mafia'sı el ele çalışıyor. Artık, mafia'nın merkezi Sicilya değil Balkanlar olmaktadır", diye devam ediyordu. Ancak bu ikaz, sadece birkaç gazete dışında, medyada, televizyonlarda hiçbir yankı yapmıyordu.

Hindistan, bu fırsattan istifadesiyle, Keşmir meselesini halletmek için tek yönlü harekete geçti. Pakistan ve Hint birlikleri çatışmaya başladılar. Bu konuyu tartışan pek az yazı çıktı.

Çin ise, bu fırsatı kendi çıkarları yönüyle değerlendirme peşinde. Tibet'ten, Dalay Lama'dan artık kimse bahsetmiyor. Doğu Türkistan'da neler olduğuna bütün dünya hem kulağını hem gözünü kapamış, ne duymayı ne de olanları görmeyi istiyor.

Dünyanın birçok ülkesinde kabadayılık, hukuk devleti'nin yerini almış durumda. Bu kimsenin umurunda değil.

Türk kamuoyu, 11 Eylül olaylarından sonra, Avrupa'nın uyanacağını, Türkiye'nin terörden neler çektiğini anlayacağını umuyordu. Halbuki Almanya'da, PKK merkezleri serbestçe çalışıyorlar, Fehriye'ler televizyonlara çıkıp gülümseyerek zafer işareti yapmaya devam ediyorlar. Aksine Almanya'da camilerimiz, İslami derneklerimize baskılar uygulanıyor.

Kısaca anlatmak gerekirse, bütün dünya başbaşa vermiş, cambaza bakıyor. Usame Bin Ladin dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyor.

Biz ise öteden beri cambaza bakmaya alışmış bir milletiz. İçeride cambaza bakmaktan başka bir yaptığımız yok. Ancak burada basınımıza, televizyonlarımıza ve yöneticilerimize bir çağrıda bulunmak istiyoruz: İçeride istediğimiz kadar cambaza bakalım; fakat hiç olmazsa dışarıdaki cambaza bakmayı bir an için bırakalım.

BİLİNEN BİR HİKAYE...

Her zaman yaptığımız gibi...

Cambaza bak hikayesini bilmeyen yoktur. Ancak hafızalarımızı tazelemekte fayda olduğunu düşünüyoruz.

Bir panayırda cambaz oyunları varmış. Cambaz'ın birisi, ip üzerinde yürürken, bütün nefesler kısılmış, herkes cambazı seyrediyor. Etraf kalabalık...

Yankesici'nin birisi, seyirciler'den birisinin cebine elini uzatmış, cüzdanını çalmak istiyor. Cüzdan sahibi, durumdan şüphelenip, sağa sola baktığında, yankesici yavaşça kulağına fısıldıyormuş:

-Cambaza bak... Cambaza...

Seyirci cambaza bakmaya devam etmiş... Sonunda ne olduğunu herkes biliyor...

Ama tekrarında fayda var...


22 Ekim 2001
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED