|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kamuoyu yoklamalarında 'güvenilirlik ligi'nin ilk basamağı epeydir hiç değişmiyor: En çok kime, hangi kuruma güvendiği hakkında görüşü sorulanların büyük bir bölümü, ya "Ahmet Necdet Sezer'e" ya da "Cumhurbaşkanlığına" cevabını veriyorlar. Siyasetçi ile medyanın alt sıralarda dolaştığı itibar liginin geçmiş favorileri sonraki basamaklarla yetinmek zorunda kalıyorlar. Türk halkı, Çankaya Köşkü'ne çıktığından buyana, azalmayan bir biçimde, Ahmet Necdet Sezer'e güvenmeye devam ediyor. Bir yönüyle şaşırtıcı bir durum bu. Ahmet Sezer geçmişin bildik cumhurbaşkanı tiplerinden epey farklı bir kişilik: Görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak için sınırlı sayıda platformu kullanıyor... Medyadan hoşlanmadığı izlenimi veriyor... Sarsıcı olaylarda adı geçmiyor, gerektiğinde olaylara müdahale ettiği görüntüsü bile edinilemiyor... Başlarda halk içine karıştığı olurdu, artık süpermarket alışverişi yaparken fotoğrafının çıktığı da yok... Günlük olaylar hakkında ne düşündüğü bilinmiyor... Cumhurbaşkanı'nın, popülist bir yaklaşımı görülmediği halde halkın güvendiği kişilik konumunu koruması, doğrusu, pek anlaşılabilir bir durum değil. Halkın Sezer'de ne bulduğu, saygınlığın altında ne yattığı sorusunun cevabı, anayasa değişikliği paketi içine yerleştirilen 'milletvekili maaşlarına zam' maddesine yaklaşımına bakılarak verilebilir. Sezer, kendi yetkilerini daraltmaya kalkabilecek Meclis ile ters düşmek istemeyebilir ve zammı sineye çekebilirdi. Bir başka yöntem, zam maddesini yeniden görüşmek üzere Meclis'e iade etmek olurdu. Oysa, Sezer, daha tehlikeli bir formülü yeğledi ve konuyu halkoyuna sunacak süreci başlattı. Bunu yaparken de, kararının Resmi Gazete'de hemen yayımını zorlamayarak, hatasını telâfi için Meclis'e bir fırsat daha verecek tarzda davrandı... Sezer'in tercihi, her ayrıntısı ince hesaplanmış bir aksiyon planı görüntüsü veriyor. Hem cesur hem temkinli biri o... Bugüne kadarki davranışları kendisine yıkılmaz bir 'güvenilirlik' kazandırdığına göre, Cumhurbaşkanı Sezer'in aynı tavrını bundan böyle de sürdürmesi beklenebilir. Ancak, bugüne kadar kazandığı saygınlık ve güvenilirlik, Ahmet Sezer'i, farklı bir tavır takınmaya sevk etmeli. Daha fazla olayların içinde, konuları kamuoyuyla paylaşan, gelişmeleri etkileme amacında bir cumhurbaşkanına duyulan ihtiyaç giderek artıyor çünkü. Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik kriz, dünya konjonktüründeki dalgalanmalarla, giderek derinleşiyor. Her gün daha çok insan işsiz kalıyor... Her ay onbinlerce yeni insan fakirlik sınırı altına düşüyor... Yarını teslim alacak gençler bugünden ötesini göremiyor, umut kaybına uğruyorlar... Bütçe maliye bakanının içine sindiremeyeceği biçimde bağlanıyor, vergiler faiz borçlarına yetmez oldu, devlet iki yakasını biraraya getiremiyor... İnanılırlığını yitirmiş bir hükümetin, ekonomik sıkıntılarla başa çıkamayacağı belli; bu noktada görev devletin 'güvenilirliği tartışılmaz' temsilcisine düşüyor... Uzun yıllar süreceği ilân edilmiş savaşta, ABD'nin, merkezî rollerden birini Türkiye'ye ayırdığı anlaşılıyor. Hükümetin inanılırlığını yitirmiş olduğu bir ülkede halkın savaş yönetimine kuşku ile bakması kaçınılmaz hale gelir. Türk topraklarının savaş amaçlı kullanımından, yabancı ülkelere Türk askeri gönderilmesine kadar bir dizi gelişme kapıda beklerken, vatandaş, bu konuda da gerçekleri güvendiği kişiden duymak istiyor. Yani, Cumhurbaşkanı Sezer'den... Sezer, bu hafta, müttefik cephenin öteki önemli ülkesi Pakistan'a gidiyor. Kendinden önce yapılmış protokol hatalarını tamir amacı taşıyan bu gezi, sadece bu yönüyle değil, Türkiye'nin bu uluslararası ihtilâfa nasıl baktığını dünyaya ilân etmesi bakımından da önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Sezer, geçen hafta sonu İstanbul'da düzenlenen İSEDAK Toplantısı sırasında örgüt başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmada dile getirdiği ilkeler ile kaygılarını, bu defa uluslararası zemine taşımalıdır. Bu ziyaret, devletin uluslararası ihtilâfla ilgili görüşlerini dışişleri bakanı ve dış politika danışmanlarının ağzından Türk kamuoyuyla paylaşmaya, Cumhurbaşkanı Sezer'in görüşlerini İslamabad'ta toplanmış global medya organları aracılığıyla dünyaya taşımaya yarayabilir, yaramalıdır. Ziyareti, yerli-yabancı gazetecilerin de dâvet edildiği bir aydınlatma gezisi olarak tasarlamakta yarar var...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |