T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gidin yatın be!

Geri zekalı değilseniz, okuma yazmanız ve az buçuk kıraat etmişliğiniz varsa, kendinizi bir "izm"e bir ideolojiye, bir paradigmaya körü körüne bağlı hissetmiyorsanız Türkiye Cumhuriyeti'nin henüz sosyal sınıflarını teşekkül ettirmemiş, ettirmesi de beklenmeyen, hatta gerekmeyen nevi şahsına münhasır bir Doğu ülkesi (üçüncü dünya değil) olduğunu bilirsiniz.

Ama o profesör bilmiyor.

Siparişle, Ahmet Altan'ın ağzının payını vermek üzere "Siyaset Meydanı"na konuşlandırılmıştı ama, ağzının payını alıp gitti.

Bir kez daha anladık ki, tarih, kendini tarihçi sanan "konvansiyon artıkları"na bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.

Olay ne?

31 Mart "mürteci ayaklanması" mıydı, "asker kalkışması" mıydı?

Ahmet Altan, "İsyan Günlerinde Aşk" romanı çerçevesinde, pek çok kimsenin bildiği ama mücbir nedenlerle açık etmediği bir gerçeği, 31 Mart gerçeğini faş edip, 31 Mart'ın irtica ayaklanması değil, militarist bir kalkışma olduğunu yazınca kıyamet koptu.

"31 Mart ayaklanması bizim bütün yirminci yüzyılı etkiledi" diyordu Altan, "Bu ülke çünkü hep bir 'şeriat ayaklanması' korkusuyla yaşadı. 28 Şubat'ı bile aynı paranoyayla yaşadık. Bu paranoyanın temelinde 31 Mart vardır. Bu bilgileri bizden gizlediler. Bunu bir romancı yazmamalıydı. Bence tarihçilerin bu konuda utanması gerekir."

Mümkün mü?

Adam "Hareket Ordusu"nun hareketini "devrim", 31 Mart darbesini de "meşru müdafa" sayıyor hâlâ.

Hareket Ordusu'nun İstanbul'a girişi ve Padişah'ın "hal" edilişiyle Türk tarihinde ilk ciddî devrim gerçekleşmiş ve bu devrim "çıkarları, yerli burjuvazinin çıkarlarıyla kesişen genç subayların marifeti"ymiş. Çünkü, zorlu istibdat koşullarında yaşayan sanayici üretim yapamaz, ihracatçı da mal satamaz duruma gelmiş.

Öyle miymiş gerçekte?

Bir yerli burjuvazi, sanayici, ihracatçı sınıfı mı varmış 1908 yılında?

Peki halk bu devrimin neresindeymiş?

"Çıkarları, yerli burjuvazinin çıkarlarıyla kesişen subaylar", kendi inisiyatifleriyle mi, yoksa Hareket Ordusu'nun başında İstanbul'a giren Mahmut Şevket Paşa'nın da itiraf ettiği gibi, Almanların zorlaması ve dayatmasıyla mı kalkışmışlar bu işe? (Mahmut Şevket Paşa'nın Alman sefaretine gönderdiği "Hareket buyurduğunuz üzere başarılı olmuştur" mealindeki notu Doğan Avcıoğlu bir kitabında yayımladı.)

Genç subaylar niçin avcı taburlarının şeriatçılarla iş tutmasına seyirci kalmışlar?

31 Mart'ta (13 Nisan 1909) duruma el koyan devrimci subaylar ilk iş olarak neden parlamentoyu kapatmışlar? (Şeriatçı ayaklanmanın başını çeken Derviş Vahdeti'nin bir isyancı değil, Meclis'e karşı yürütülen operasyonu önlemeye çalışan, bugünkü anlamıyla saf bir "parlamenterist" olduğunu yıllar sonra M. Ertuğrul Düzdağ ve Murat Bardakçı yazdılar. Demek ki, bunu da gizlemişler.)

1908 "burjuva devrimi"yse ("oligarşik darbe" demeye nedense dilleri varmıyor), 1913 nedir o halde?

"Çıkarları, yerli burjuvazinin çıkarlarıyla kesişen subayların" yönetimi ele alması mı?

Yakub Cemil de, Ernesto Che Guevara oluyor bu hesapla...

Öyle mi?

Gidin yatın be...


18 Haziran 2001
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED