T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Helik

Abdullah Çelebi'nin divanesi karısıyla otururken seslenir: "Be karı şu bizim komşu çulha Sindel'in adı nedir?" Karısı: "Sindel diyorsun ya?.." Divane: "Yok sanatı nedir desem gerekti…" Karısı: "Behey koca, çulha diyorsun ya!" Divane: "Behey karı, yanılmaya kail değil misin? Hangi mahallede oturur desem gerekti…" Karısı: "Behey yaban delisi, komşum diyorsun ya…" diye cevap verince, divane patlar: "Allah Allah! Şu bacağından asılası beni hiç konuşturmayacak mı?" der.

İşin özü şu ki, divanenin canı sohbet etmek istemiş, heliğini ayıklamak için bir duvar yıkıyor (helik: duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar). Bu, Maraş'ta kullanılan bir halk deyişidir. Toplantıda herkesin sustuğu sırada, sohbet konusu açılsın diye rasgele birisi: "Bir duvar yıkın da heliğini ayıklayalım" der. Bu sözle de, sohbet bir yerden başlatılmış olur.

Bir duvar yıkıldı mı, herkes bir ucundan başlayıp onun heliğini ayıklamaya koyulur. Olmadık yerlerde, olmadık yorumlarla karşılaşılır. Konuşulanlara bakılırsa herkesin her şeyi bildiği sanılır. Acaba gerçekten bir şey biliyor da mı öyle konuşuyor, yoksa laf olsun torba dolsun diye mi? Yoksa Abdullah Çelebi'nin divanesi gibi, aslında her şeyi biliyor da bildiğini mi bilmiyor?

12 Mart sonrasının başbakanlarından maktul Nihat Erim, başbakanlığı sırasında, bir defasında, manşetlere çıkan şu beyanda bulunmuştu: "Ortalık kapkaranlık!" O talihsiz adam acaba o günkü şartlarda kendi burnunun ucunu göremediği için mi böyle konuşmuştu? Bu yüzden mi ortalığı kapkaranlık görüyordu? Fakat onun işgal ettiği mevkide söylenecek söz müydü bu? Çünkü ortalık kapkaranlık bile olsa, onun görevi bunun ilan edilmesi değil, karanlığın izale edilmesi olmak gerekirdi. Ben bir şey bilmemekte mazurum, çünkü ben sıradan bir insanım. Ama sorumlu mevkide bulunan biri bir şey bilmiyorsa durum değişir. O, oyunun aktörü olarak oyunu kuralına göre oynamak zorundadır. Konuşuyorsa bir bilgi aktarması gerekir… Oyunun dışında kalan bir cümleyle konuşursa, oyunun da dışına çıkmış olur.

Ancak oyunun dışında olduğu halde, oyunun içindeymiş gibi konuşanlar ortaya çıkarsa, ne olur? O zaman ortalık karışır. Ancak oyunun asal aktörünün karışıklığa vaziyet etmesi beklenir. O, malumu ilam sadedinde konuşurken bile dikkatli olmak zorundadır. Çünkü o Abdullah Çelebi'nin divanesi gibi konuşmaya kalkışırsa düzgün olan bozulur, bozuk olansa bozguna uğrar.


22 Aralık 2002
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED