AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Aşırı sahiplenme

Sahiplenme, bir şeye bağlılığı ifade eder ve bir motivasyon unsurudur. Heyecan verir, artı gayretlere vesile olur. Bir dava sahiplenenleri varsa yürür, bir müessese sahiplenenleri varsa büyür, bir devlet sahiplenenleri varsa yaşar.

Aşırı sahiplenme ise, sahiplenmenin problemli boyutudur.

Aşırılık, sahiplenmeyi, herkesten farklı, herkesten heyecanlı, herkesten üstün, herkesten gayretli olarak yapma iddiasıdır.

Başlangıçta samimi bir bağlılığın yansıması olarak devreye girer, ancak bir süre sonra, kendi farklılığının farkına varır ve kendisi gibi olmayanları yargılamaya yönelir. Başkaları "gerektiğinden daha az sahipleniyor" görülür, daha az sahiplenmeye yorumlar getirilir ve sonuçta suçlama üretilir. Sahiplenme bir noktada, bilinçli veya bilinçsiz, sahiplenilen kişi veya kurumun haberi olarak veya olmayarak, sahiplenilen kişi veya kurumla bütünleşmeyi getirebilir. Ondan sonra biçmeler başlar. Sahiplenilen kişi veya kurum, ne kadar güçlü ise, etkin ise, başkalarının hayatına müdahale etme imkanına sahip ise, yargılamalar ve biçmeler o kadar geniş alanı etkiler ve o kadar derin yaralar açar.

İnsanın bulunduğu ve statülerin bulunduğu her yerde aşırı sahiplenme sendromu da bulunur.

Bir ailede bile, ana – babasına kardeşlerinden daha çok sahiplenen bir çocuk, bir süre sonra ana – babası adına kardeşlerini yargılamaya başlayabilir.

Bir insan topluluğunda lidere aşırı sahiplenen kişi veya gruplar, lider adına yargılayıp biçme statüsü edinebilirler.

Dine aşırı sahiplenme din adına dindarlara kadar ulaşan yargılama ve biçmeleri getirebilir. Onun için "kimse Hazreti Peygamber'den daha fazla Müslüman olmaya kalkışmamalı" denir.

Türkiye de aşırı sahiplenmelerin bedel ödettiği ülkelerden biridir.

Devlete aşırı sahiplenenler, sembol isimlere mesela Mustafa Kemal Paşa'ya aşırı sahiplenenler, Cumhuriyet'e aşırı sahiplenenler, Türklüğe aşırı sahiplenenler, vatana aşırı sahiplenenler...

"Devlet düşmanı, Atatürk düşmanı, Cumhuriyet düşmanı, Türk düşmanı, vatan haini..." damgaları ne kadar gerçek tanımlamalardır, ya da ne kadar aşırı sahiplenmenin getirdiği dışlamalardır, bir düşünmek gerekiyor.

Bir pencereden baktığınızda memleketin yarısını "vatana ihanet" içinde görebilirsiniz.

Bir başka pencereden baktığınızda "Cumhuriyet düşmanlarının alıp başını gittiği" paniği yüreğinize oturur.

Bir açı, size, en duyarlı Atatürkçüleri bile "Atatürk'e ihanet" halinde gösterebilir... değil mi ya, kim sizden daha çok sahiplenebilir ki Atatürk'ü, Cumhuriyet'i, vatanı... Siz en iyi sahiplenen olmalısınız ki, sembol isme bağlı itibarlar, rantlar sizinle buluşsun, size aksın...

Emekliye ayrılan bazı komutanların sözlerini dinliyorum...

Ne kadar hain üretiyorlar...

Bunları "rant sağlamak"la suçlamak aklımdan geçmez, ama "aşırı sahiplenme" duygusunun yoğun etkisiyle böyle yoğun ihanet vurgusu yaptıklarını düşünmemek de elde değil.

Onlara atıf yaparak yazılan bazı yazıları, atılan manşetleri görüyorum. Bunlarda da "Orduya aşırı sahiplenme" duygusunun yansımaları gözleniyor. Bu manşetler çok net biçimde "benim ordum gelir sizi döver" halet-i ruhiyesiyle atılmış intibaı veriyor.

Tıpkı "Benim Amerikam var ya..." üslubunu sergileyen, Amerika'ya aşırı sahiplenmiş köşeler gibi...

Aşırı sahiplenmelerin ödettiği bir bedelden de söz etmek gerekiyor.

Kahramanımız bir süre sonra sahiplenilen kişi veya kurum adına konuşma yetkisini elde ettiği için, onunla bütünleşme görüntüsü de kazanıyor ve bütünleştiği kişi veya kurumlarla, yargıladığı ve dışladığı kişi ve kurumlar arasında mesafe oluşmasının da faili oluyor.

Türkiye'deki kamplaşmaların temelinde önemli ölçüde bu aşırı sahiplenme sendromunun bulunduğu söylenebilir. Aradan aşırı sahiplenmeciler çıktığında çok kolay iletişim sağlayabilecek olan insan ve kurumların Türkiye'de peşin cepheleşmeler içine girmesi ve iletişimsizliğin insanları, kitleleri ve kurumları savurması bu yüzdendir.

İnsan olan her yerde aşırı sahiplenme sendromu oluşabilir.

Çare, bir, sahiplenilme gibi bir özel konum edinebilmiş kişi ve kurumların, etraflarında aşırı sahiplenme halkası ve buna bağlı statü oluşturmamaya itina etmeleridir.

Ve iki, sağduyu sahiplerinin, ülkenin düşünce - tartışma vasatını, bu tür yargılama, dışlama, itham ortamından çıkarma yolunda gayretler göstermesi...

Bir başkası ise, aşırı sahiplenmeyi yöntem haline getirenlerin de bir gün kendilerinden daha aşırı sahiplenenlerce yargılanıp dışlanacabileceklerini unutmaması...


23 Ağustos 2003
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED