AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Çalışma arzusu

1 - M. Emin TANRIKUT: Emeklilik durumum ile ilgili aşağıdaki bilgilerimi değerlendirip cevap vermenizden çok memnun olacağım: Doğum tarihim: 01.01.1955, ilk sigortalılık tarihi: 15.09.1973, askerlik süresi: 03.07.1975 - 03.03.1977, Emekli Sandığı'na geçiş: 22.03.1978-26.10.1992, tekrar SSK'ya geçiş : 01.07.1994, SSK prim gün toplamı:1024, Emekli Sandığı gün toplamı: 5200, genel toplam: 6224 gün. Ayrıca şunu da sormak istiyorum: Memuriyet sonrası SSK'ya 671 gün prim ödedim. SSK'dan emeklilik için son 3,5 yıl prim ödemiş gerekiyor mu? Emeklilik hakkını ne zaman kazanabilirim?

Okuyucumuzun da belirttiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı talep edebilmesi için son 3,5 yılın prim gün sayısını yani 1260 günü doldurması gerekmektedir. Hizmetleri Birleştirme Yasası'nda bu anlamda ilke değişikliği bulunmamaktadır. Okuyucumuzun 671 günlük prim ödemesini, 1261 gün sayısından çıkardığımızda kalan süre 590 prim ödeme günüdür. Bu süre, ara vermeksizin 1 yıl 7 ay 20 günlük çalışmaya veya prim ödemesine tekabül etmektedir. Okuyucumuz, verilen bilgiye göre gereğini yapmalıdır.

2- Bizler bir grup İlâhiyat Fakültesi mezunuyuz. Son beş yıldır hemen hemen İlâhiyat mezunları öğretmenlik için atanmıyorlar gibi bir şey. Yani çok az sayıda alınıyorlar. Mesela geçen yıl hiç alınmadı!. Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, Nisan ayında yaptığı açıklamada, şayet 25 bin kadro verilirse 2067 Din Kültürü öğretmeni alacaklarını, şayet bu sayı 20 binle sınırlandırılırsa, tüm branşların eşit oranda etkilenip buna göre ayarlama yapılacağını bildirdi. Maalesef korktuğumuz oldu, toplam öğretmen kadrosu 20 bin olarak ilan edildi. Fakat daha da vahimi İlahiyat mezunları Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği için 1650 kişilik bir kontenjanla yüzde yirmilik düşüşten etkileneceğine, sanki yüzde yetmişlik bir genel kadro daraltılması varmış gibi 700 kişilik bir kadro ile sınırlandırıldılar! KPSS sınavı yapıldı. İlâhiyatçılar bu sınavda üstün başarı göstererek yüksek puanlar aldı. Fakat boştaki mezun çok, verilen kadro az olduğu için 80 puan ve altı bu yılki atamalarda yerini alamadı. Halbuki 65 puan alan spor akademisi mezunları daha az başarılı oldukları için daha fazla kontenjanları olduğu için atanabiliyorlar! Sizin aracılığınızla Milli Eğitim Bakanı Muhterem Hüseyin Çelik Bey'e buradan sesleniyoruz; lütfen mümkünse genel kadro sayısını 5 bin daha arttırarak başa dönün ve Din Kültürü öğretmenliğine 2067 öğretmen alın, ya da etkilenmemiz gereken oranda bizim kontenjanımızı sınırlandırıp 700'den, 1700'lere çıkartın. Bizler binbir güçlükle okuyup bu günler için yetiştirildik, neredeyse yirmi yıldır okuyoruz. Aldığımız üniversite puanıyla Hukuk, Kamu Yönetimi gibi gözde bölümlere rahatlıkla girebilirdik, fakat bir anlamda peygamber mesleği olan "ilim ve irşad" yolunu seçtik. Mesleki eğitimimizde ihtisas yaptık, pedagojik formasyonumuzu aldık. Şimdi ortada kaldığımız için ana babamıza karşı mahçubuz! Çoğumuz işi olmadığı için memleketine dönemiyor. İki yıldır nişanlı olup işsiz olduğu için evlenemeyen arkadaşlarımız var. Bu haksızlık daha ne zamana kadar sürecek.

Pekçok okuyucumuzu ilgilendiren bu hususu, üniversite mezunu gençlerimizin istihdamının sağlanmasının önemini vurgulamak için yazıma aldım. İlgililerin dikkatine sunuyorum.

3- Bir bayan okuyucum şöyle yazmış: Ben sizin yazılarınızı sürekli takip eden 25 yaşında bayan okuyucunuzum. Benim içinden çıkamadığım büyük bir sorun var. Ben özel bir şirkette sekreter olarak çalışmaktayım. Eylül 1997'de işe girdim ve hâlâ çalışıyorum. İşyerim başka bir semte olan mağazamızla birleşip orada çalışmayı sürdürecek, müdürüm bana 4 ay kadar önce mağazayla birleşiyoruz, sana büyük ihtimal gerek yok, kendine yeni bir iş aramaya bak dünya hali, hep beraber çalışacağız diye bir şey yok dedi ve bunu derkenki rahatlığı beni çok kırdı. 6 seneye yakın bir çalışmanın bu denli gözden çıkarılışı beni çok kırdı. Sonra gitti. Geldiğinde daha önce konuştuklarımızı unut, sen de mağazada çalışacaksın, dedi. Ben, kabul etmedim, ama bunca senenin hatırı için siz taşınana kadar mağdur olmayın diye çalışayım, dedim. Daha sonra çıkacağım diye bütün çalışanlarına yaptığı halde bana zam yapmadı. Sizce ben bu durumda ne yapmalıyım. Artık burada çalışmak gibi içimde bir heves yok. Yani işyeri taşınırken çıkacağım ama nakil uzak bir yer olmadığı için alamazsın diyorlar. Ama beni işten bir kere çıkardılar, geri almak ne oluyor? Sizden ricam ben bu konuda ne yapmalıyım ? Mağdur olmak istemiyorum. Tazminat alabilir miyim? Herkes, alamazsın diyor ama beni işten çıkarıp kendine iş ara diyenler, benim çalışma zevkimi öldürdükten sonra çalışamayacağımı bile bile geri çağırıp benim de gitmemem durumunda tazminat alamamam, gerçekten büyük haksızlık değil mi ?

Bayan okuyucumuzun aşırı alınganlık göstermesiyle sorunu bir travmaya dönüştürdüğü gözleniyor. Piyasada maalesef benzer durumlara çok rastlanıyor. İşyeri yönetiminin iş psikolojisine yeterince eğilmemesinin bir sonucu olarak, okuyucumuzun işe bağlılığı zarar görmüş durumda. Ulaşım güçlüğünün bulunmaması ve bunun gibi haller itibariyle iş sözleşmesinin gereklerinin ifasında zorluk oluşmaması durumunda okuyucumuzun işyeri adres değişikliğini haklı fesih gerekçesi yapması (İşK.m.24/II-f) doğru olmaz. Ancak okuyucumuzun bulunduğu yere en yakın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetim birimi olan İş Teftiş Grup Başkanlığı'na bilgi için bizzat başvurmasında doğru tercihe ulaşması yönünden yarar bulunmaktadır.


18 Ağustos 2003
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED