AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

K R O N İ K  M E D Y A
Star'dan 'genç subay' güzellemesi…

Bugüne kadar 27 Mayıs'ı "ilerici darbe" olarak değerlendirenlerin dahi sahip çıkmadığı "maceracı" bir hareket, "güncel" bazı zorunluluklarla bir günlük gazete tarafından sahiplenilmiş görünüyor.

Star gazetesinde "Güncel tarih" diye bir sayfa var… "Güncel tarih"in bu haftaki (22 Haziran) bölümünde sayfa ikiye ayrılmış. Sayfanın üst kısmında yer alan bölümün başlığı, Mustafa Kemal'in 22 Haziran 1919'da Amasya'da verdiği ünlü söylevin şu cümlesinden çıkarılmış: "Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikede…"

Sayfa editörü, Amasya söylevinde dile getirilen durumla bugün arasında şu tür bağlantılar kuruyor:

"Ülkenin bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikede. Türkiye, AB kriterlerini yerine getirmek üzere hazırlanan 6. Uyum Paketi çerçevesinde, BM İkiz Sözleşmeleri'ni de sessiz sedasız TBMM'den geçirdi. (…) Kökleri çok derinde bir ilericilik geleneğini temsil eden tabanıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda ve Atatürk devrimlerinde öncü rol oynayan Türk Silahlı Kuvvetleri, çeşitli uluslararası platformlarda eleştiriliyor, aşağılanıyor, hatta azarlanıyor. Hükümet yetkililerinin hiç sesi çıkmıyor…"

Sayfanın üst kısmına isabet eden bölümden bu alıntıyı, sayfanın "ruhu" hakkında bir fikir edinesiniz diye yaptık, yoksa biz esasen sayfanın altındaki bölümle ilgiliyiz… "Bir ihtilalcinin savunması" başlıklı bu bölüm "20-21 Mayıs 1963'te Talat Aydemir'le birlikte giriştikleri askeri ihtilalden yargılanan, suçlu bulunup 26 Haziran 1964'te idam edilen Fethi Gürcan"a ayrılmış…

Zaten kendisi bir "genç subay" ihtilali olan 27 Mayıs'ı bile beğenmeyip darbe içinde darbe girişiminde bulunan Binbaşı Fethi Gürcan, spotta şöyle tanıtılıyor: "Yöntemleri eleştirilebilir, ancak, savunmasında yaptığı tespitlere ne demeli? Gürcan, mahkemede 27 Mayıs İhtilali'nin yarım kaldığını, sadece halkının mutluluğuyla meşru olabilecek devlet otoritesine karşı ayaklanmanın bir vatanperver için zorunlu olduğunu ileri sürmüştü."

Dediğimiz gibi, bu sayfa "güncel"le ya doğrudan bağlantı kurma ya da bir şeyler ima etme temelinde yürüyor. "Bir ihtilalcinin savunması"nın girişinde "ima"dan şöyle yararlanılıyor:

"Emekli Süvari Binbaşı Fethi Gürcan, Ankara 1 No.'lu Sıkıyönetim Mahkemesi başkanlığına sunduğu savunmada, bu harekete her şeyden once ülkesine ve milletine hizmet amacıyla katıldığını, hareket tarzını esasen tarihin yargılayacağını belirtir. Ayaklanma hakkını, Türkiye'de devlet otoritesinin uğradığı meşruiyet kaybına dayandırır."

Bölümde, talihsiz binbaşının ölümünden once ailesine gönderdiği son mektup bir çerçeve içinde sunuluyor. Çerçeveye Star'ın uygun gördüğü başlık: "EĞİLMEDİ, KIRILDI…"

Bugüne kadar 27 Mayıs'ı "ilerici darbe" olarak değerlendirenlerin dahi sahip çıkmadığı "maceracı" bir hareket, böylece "güncel" bazı zorunluluklarla bir günlük gazete tarafından sahiplenilmiş görünüyor. Hadi hayırlısı, Bakalım Star'da bundan sonra daha neler okuyacağız… (A.G.)


Şakanın bu kadarı da...

Fazla değil birkaç gün önce, milletçe "şaka"yı çok sever olduğumuzdan bahisle Kanal 7'nin büyük reyting alan programı "Şakacı"ya da değinmiştik. Hay değinmez olaydık; işin giderek "eşek şakası"na varacağını nerden bilebilirdik!

Gerçek miydi, yoksa bir "rüya" mıydı hâlâ karar verebilmiş değiliz.... Elimizdeki bütün bilgiler Kanal 7'de karşımıza gelen son "Şakacı" programının "gerçek" olmamasını/olamamasını gerektiriyorsa da, olup biteni gözlerimizle gördüğümüz de bir gerçek...

"Şakacı" bu kez işi büyütmüştü. Orda burda bir kenara çekilip koluna monte ettiği (iki metreye kadar uzanabilen) "protez"le gelip geçenin (ve tabii bu arada en çok çocukların) yüreğini hoplatması yetmiyormuş gibi, son "şaka"sını gerçekleştireceği "stüdyo" olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı seçmişti. Tahmin ettiğiniz gibi bu seçim, Belediye Başkanı Melih Gökçek'in katkılarıyla gerçekleşecekti. Malum, Gökcek de "şakacı" bir insan; dolayısıyla katkısını sadece yer tahsis etmekle sınırlı tutmamış, "oyunda" bizzat rol almayı da kabul etmişti.

"Şakacı" ve Gökçek başbaşa verip bir "şaka" tasarladı önce: Bu kez belediyeye bağlı şirketlerden birisinin genel müdürü "işletilecekti". "Şakacı" belediyeye tayini yeni çıktığı söylenen Genel Sekreter rolünü oynayacaktı.

Neyse... Genel müdür "yeni genel sekreter" ile tanıştırılmak için belediyeye çağrıldı. Bu arada belediyenin kültür işlerinden sorumlu bir kadın memur yanında bir başka memuru alarak genel müdürü "yeni genel sekreter"in çok "asabi" olduğu yolunda uyardılar. Nihayet içeri "Şakacı" genel sekreter girdi ve "şaka" başladı:

"Şakacı", "yeni genel sekreter" olarak genel müdürü azarlıyor, yapılan uygulamaları "şakacı" bir yöntemle eleştiriyor, karşısındakinin asabını bozmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. (Laf aramızda, bu arada genel müdür bayağı zorlu biri çıktı; "Görevimden hemen istifa ederim" filan diyerek hiç alttan almadı.)

Bir ara "Şakacı" salondan çıkınca içeriye "şaka"nın bir parçası olan Melih Gökçek girdi. O da çok memnun; genel müdürünü o da işletiyor. Bayağı iyi de rol yapıyor yani...

Sonuç malum: "Şakacı"nın bir devlet dairesinde üç devlet memurunun iştirakiyle bir genel müdürü makaraya almaları nihayet "Şakacııııı!" denerek son buldu.

Siz bilmeyiz ama bu işi biz fazla uygunsuz bulduk. "Şakacı"nın bir devlet dairesinde üç devlet memurunun rol almasıyla sahneye koyduğu bu "oyun"un savunulabilir hiçbir yanı yok. Tamam artık iyiden iyiye "şakacı bir millet" olduysak da, bu kadar demedik herhalde... Şimdi ister misiniz bu kötü örnek Ankara'da hızla yayılsın ve her devlet dairesinden kahkahalar yükselsin?! (K.B.)


Bu da Ahmet Hakan'ın seçtiklerinden

Kronik Medya'yı hazırlarken "Dergiler"le ilgilenmeye vaktimiz kalmıyor. Sağolsun Ahmet Hakan (Sabah) Tempo dergisinde çok değerli bir "hazine" yakalamış. Aynen aktarıyoruz:

"Laila'nın işletmecisi Şefik Öztek'e soruluyor: 'Türklerin eğlence anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?' Yanıtlıyor: 'Oryantalizm ruhumuzda var, dolayısıyla müziğimizde de var'. Soruyu soran şaşırıyor ama nezaket kurallarını zorlamamak için 'nasıl yani?' diyemiyor. Sadece şöyle diyebiliyor: 'Oryantalizmi nasıl tanımlıyorsunuz siz?' Şefik Bey, Laila'yı meşhur etmenin verdiği güven duygusuyla sorudaki 'oryantalizm kavramından pek çakmıyorsunuz galiba' imasını dikkate almadan bildiğini okumaya devam ediyor: 'Ruhumuzda var, müziğimizde var. Oryantal bir parça duyduklarında eller havaya oluyor yani...' (Tempo dergisi. Son sayı.).... Şimdi ben ne yapmalıyım? Yapıcı olup Şefik Bey'e 'yeni başlayanlaar için oryantalizm' dersi mi önermeliyim? Yıkıcı olup 'cahil cesareti'nden mi söz etmeliyim? Siz karar verin." (K.B.)


Yeni Asya'dan açıklama

Dün Kronik Medya'da, "Yeni Asya'dan hâlâ bir açıklama yok" başlıklı yazıda, bu gazetenin Dünden Bugüne Tercüman yazarı Gülay Göktürk'le yaptığı bir söyleşiye değinmiştik. Konu, biliyorsunuz,.Göktürk'ün kısa kollu tişörtüne yapılan "photoshop" müdahalesiydi... Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz, bu yazıyla ilgili olarak Kronik Medya'ya bir açıklama gönderdi. Açıklamayı aynen yayımlıyoruz...

19 Haziran akşamından itibaren beş gün süreyle, temsilciliğimizin Köln ve Stuttgart'ta tertiplediği iki ayrı konferans için, gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular'la birlikte Almanya'daydık. Bu yüzden, Yeni Asya için koparılan "fotomontaj tesettür" fırtınasıyla ilgilenme fırsat ve imkânını bulamadık.

Bu konuda ifade etmek istediğimiz hususlar şunlardır:

Birincisi: Gülay Göktürk'ten özür diliyoruz. Olay tamamen bilgimiz dışında cereyan etmiş bir "sayfa sekreteri işgüzarlığı"nın sonucudur. Bu işgüzarlığın müeyyidesi, işsiz gazeteciler ordusuna bir kişi daha kazandırarak değil, gereken uyarı yapılarak yerine getirilmiştir.

İkincisi: Göktürk'e "koca bir yazıyı bu olaya ayırtan" duyarlılığı anlıyoruz. Ama bu duyarlılıktan hareketle "münferit bir olay" için, bizimle de önceden diyalog kurma ihtiyacı duymadan sergilenen tepkide, röportajın muhteva ve mesajını dahi gölgede bırakacak derecede ölçünün kaçırılması ve Yeni Asya'nın hukukunun rencide edilmesi bizleri derinden üzmüştür.

Üçüncüsü: Olayı Yeni Asya'ya yönelik yeni bir saldırı kampanyasının bahanesi olarak kullanmak isteyenleri, kendi "düzey"leri ile başbaşa bırakıyoruz. Bilhassa fırsatını buldukça "28 Şubat'ın yararları"ndan dem vuran, başörtülülere "Açılın" tavsiyesinde bulunan ve "Deprem ilâhî ikazdır" tartışmasında da Yeni Asya'ya sataşmış olan "mecburî asker"i.

Dördüncüsü: Yeni Asya'nın özellikle son yıllarda maruz kaldığı haksızlıklara ısrarla ve inatla seyirci kalmayı tercih edenlerin, bu olayı vesile bilerek saldırıya geçmeleri, ayrı bir ibret tablosu olarak kayıtlara geçmiştir.

Son olarak: Bilgimiz ve onayımız dışında yaşanan bu talihsiz "kaza"ya rağmen demokrasi ve özgürlükler bahsinde Gülay Göktürk'le de, Kürşat Bumin'le de aynı ilkeleri savunmaya devam ettiğimizi ve edeceğimizi "sanıyoruz." Ve Bumin'e "bazı konularda o kadar çabuk karar vermeme" ilkesinden, bundan sonra da vazgeçmemesini tavsiye ediyoruz.


26 Haziran 2003
Perşembe
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED