TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda Dinayet İşleri Başkanlığı'na 15 bin kadro verilmesinin kabul edilmesi tartışmalara neden oldu. CHP, hükümeti "kadrolaşma" hareketi içine girmekle suçlarken, bakanlar, Diyanet'in çok önemli bir görev üstlendiğini belirterek, kurumda büyük kadro eksikliği olduğuna dikkat çektiler. Atama kararı olmadan alınacak kadroların bir önemi olmadığına dikkat çeken bakanlar, camilerde, vatandaşların kendi atadığı değil, devletin atadığı imamların görev yapması gerektiğini ifade ettiler.

Maliye Bakanı Kemalı Unakıtan, Diyanet'e 15 bin yeni kadro verilmesini değerlendirirken, "isteyen istediği kadar kadro alsın. Hükümetimizin bir kararı var, 35 bin kişiden bir kişi fazla yok" dedi. Unakıtan, "Kadrolar burada görüşülür, burası TBMM'dir. Burada herşeye karar verilir, milletin iradesi burada teşekkül eder, ama kadrolar fazla verilmiş az verilmiş bunlar benim için çok önemli değil, ben Maliye Bakanıyım. Diyanet'te 13 bin kadro boş, atama yapmıyoruz ve yapmayacağız da. Hükümetimizin bir kararı var, 35 bin kişiden bir kişi fazla yok. İsteyen istediği kadar kadro alsın" diye konuştu.

'Dağıtım neyse o'

Bir gazetecinin, 35 bin kişilik kadrodan büyük bölümünün Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıklarına tahsis edildiğini hatırlatması üzerine Unakıtan, "Dağıtım neyse o... Onun dışında bir gram, bir kişi bir yere verilmez. 60 bin kişi alma hakkımız vardı. Biz sırf kamuda daha az kişiyle çalışalım, daha efektif olalım diye 35 bin yaptık bunu. 35 bin 1 yok... Herkes ayağını yorganına göre uzatacak'' şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ise önergenin TBMM Genel Kurulu'nda değişikliğe uğrayabileceğini söyledi. Gül, "Meclis'te biraraya gelmiş, milletvekilleri teklif vermiş. Daha sonra buna karşı hükümet tekrar görüşlerini ifade eder. Yorumda bulunmak istemiyorum çünkü açık yapılan birşey bu. TBMM'de önergeler verilebilir, yeni kadrolar da talep edilebilir. Hükümet teklifi reddebilir de" dedi.

Kadronun önemi yok

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de atama izni verilmedikten sonra alınan kadronun hiçbir önemi olmadığını söyledi. Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2003 yılında sadece 100 tane imam atayabildiğine dikkat çekerek, söyle konuştu:

"Diyanet İşleri Başkanlığı çok önemli bir görev yapıyor. 'Diyanet'e niye bu kadar fazla kadro düşünülüyor' sorusunu anlamakta zorluk çekiyorum. Camilerimizin ve mescitlerimizin ehil olmayan kişiler tarafından, oraya imam atayamadığımız için, dinimizin istismarına mı yol açalım? Eğer bir yerde cami, mescit varsa, siz kadro vermezsiniz, orada cemaat arasında para toplar ve birilerini atar. Ve sonra onun ne konuşacağını, nasıl bir din faaliyetini yapacağını bilemeyiz. O bakımdan bu kadroların verilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın güçlendirilmesi, aslında rejimin de teminatıdır. Hiç kimse başka bir şey aramasın bunlarda.''

CHP'den ağır suçlama

TBMM'de ortak basın açıklaması yapan CHP grup Başkanvekilleri Mustafa Özyürek, Oğuz Oyan, Konya Milletvekili Atilla Kart, hükümetin kadrolaşma için Milli Eğitim, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünü "üs" olarak seçtiğini iddia ettiler. Plan Bütçe Komisyonu üyesi CHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz, "IMF ile yapılan anlaşma gereği kamuya bu yıl 35 bin kişi alınacaktı. Komisyonda verilen önerge ile sayı 15 bine çıktı. Bu önergeyi destekleyen, Mehmet Aydın'a hiç yakışmadı" dedi. Atilla Kart da Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki atamaların 2-3 yıl sonrasına yönelik bir kadrolaşma hareketi olduğunu savundu.

Baykal: Gizli hesapları olabilir

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti hükümetinin, "Avrupa Birliği kılıfı altında gizli hesapları olabileceğini" savundu. CHP Merkez Yönetim Kurulu, Baykal'ın başkanlığında basına kapalı olarak toplandı. Toplantıda, "AB rüzgarını arkaya alarak askerlerle karşı karşıya gelinmemeli, ortam gerilmemeli" görüşünü dile getiren Baykal, "Türkiye için gerekli olduğuna inanılan düzenlemeler varsa anlatsınlar, uygun olanlar gerçekleştirilir. Ama AKP'nin AB kılıfına sığınarak başka hesap kitapları olabilir. Bu noktada kendimizi kullandırmayız" dedi. Baykal, üs ve limanların müttefiklere açılmasına ilişkin karara da değinerek, "ABD'nin Türkiye'yi silemediğini, Türkiye'nin de 'ABD'nin yanında olduğu' görüntüsü vermeye çalıştığını" söyledi.