AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
40. yılım düğün günüm

Yazdığı çocuk romanlarıyla üç kuşağın gönlünde taht kuran Gülten Dayıoğlu, sanatının 40. yılını kutluyor ve bunu düğün gününe benzetiyor. 70'li yaşlara merdiven dayayan Dayıoğlu, eli kalem tuttuğu sürece çocuklar için yazmaya devam edeceğini söylüyor. Çocuk yaştan beri yazan Dayıoğlu, ilkokul öğretmeninin ve Reşat Nuri Gültekin'in verdiği desteği unutamıyor.

Basıldığında iki buçuk ayda 10 bin adet satan Fadiş adlı romanıyla ünlenen ve pekçok çocuk, gençlik romanına imza atan, eserleri dünya diline çevrilen Dayıoğlu'nun ağzından 40 yıllık yazı hayatını ve anılarını dinledik.

  • AYŞE OLGUN İSTANBUL
    Yazdığı çocuk romanlarıyla üç kuşağın okuduğu Gülten Dayıoğlu, 40 yıllık yazı serüvenini, elinden tutanları ve yaşadıklarını anlattı. Duygusal bir çocuk olduğunu söyleyen Dayıoğlu, yazmaya ilkokul yıllarında başladığını söyledi.

    İlk ışık ilkokuldan...

    Annem okuma yazma bilmezdi, babam ise esnaftı. Kütahya'da ilkokul 3. sınıfta iken güzel yazdığım bir kompozisyon sayesinde öğretmenim beni farketti. Anlatımımda bir ışık bir farklılık bulduğunu söylediği o ânı hâlâ çok iyi hatırlarım. Annem ve babam ayrıldı. Biz annemle 1950 yılında İstanbul'a geldik. Nişantaşı Kız Ortaokulu'na başladım. İlkokul son sınıfta verem olduğum için iki yıl okula gidemedim ve 15 yaşımda ilkokulu bitirdim.

    Reşat Nuri beni yüreklendirdi

    Beni yüreklendiren isimlerden birisi de Reşat Nuri Gültekin'dir. Bir gün Türkçe öğretmenim elimden tutup müfettiş olarak okulumuza gelen Reşat Nuri'nin yanına götürerek, "Taşradan geldi ama yazmaya çok istekli" diyerek beni onunla tanıştırdı. Reşat Nuri ise öğretmenimize okulun kütüphanesinin anahtarını bana vermesini söyledi. "Hem kütüphaneyi temizler hem de kitapları okur" diyen Reşat Nuri, yazı hayatında beni yüreklendiren isimlerden biridir. Fındıklı Atatürk Kız Lisesi'nden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdim. Sebebi 15-16 yaşındayken hukuk okuyan bir çocuğa duyduğum sevgidir. Ancak evlenince hukuk öğrenimimi yarım bıraktım.

    Başbakan benim öğrencim olabilir

    Ortaokuldan beri dersleri iyi olmayan çocuklara yardım eder, onlara ders çalıştırırdım. Alaylı öğretmen sayılırdım. Evlendikten birkaç yıl sonra öğretmenlik sınavına girdim ve kazandım. 15 yıl öğretmenlik yaptım. Tayyip Erdoğan'ın eğitim gördüğü yıllarda Talatpaşa İlkokulu'nda da öğretmenlik yaptım. Sanırım onun da öğretmeniyim. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün de öğretmeniyim. Çok öğrenci yetiştirdim. Öğretmenlik mesleği sayesinde pekçok öğrenci ve aile tanıdım.Yazı hayatımda öğretmenliğin bu yüzden ayrı bir yeri vardır.

    Yayıncıları oğlumla gezdim

    Evlendikten sonra yazmaya devam ettim. Kolumun altında dosyam, 3-4 yaşındaki oğlumun elinden tutarak Cağaloğlu'ndaki bütün yayınevlerini gezdik. Sonunda bir yayınevi sahibi kitabımı basma sözü verdi. İlk kitabım Bahçıvanın Oğlu 1963'de yayınlandı. Sınıfta çocuklara, evde ise kendi çocuklarıma anlattığım öyküleri yazıyordum. Bir yandan çocuklar için, bir yandan edebi ürünler için çalışıyor, bir yandan da öğretmenlik yapıyordum. Bir koltukta birden fazla karpuz taşımaya çalışıyordum. Bir alana yönelip orada çalışmalarımı sürdürmemi tavsiye eden eşimi dinleyip çocuk eserlerine döndüm.

    Abdi İpekçi 'Sen ne yaptın' dedi

    Kalburüstü edebiyatçılar tarafından kabul görmem Fadiş adlı çocuk romanımla olmuştur. 1964'de açılan bir yarışmada Fadiş ilk onun içine girmişti. Altı yıl sonra Abdi İpekçi beni aradı. Milliyet Yayınları'nın kurulacağını söyleyerek, benden çocuk ve gençlik edebiyatı alanında eserler vermemi istedi. Ben de Fadiş'i getirdim. 10 bin adet basıldı ve iki buçuk ay gibi bir sürede tükendi. Abdi İpekçi beni yanına çağırıp, "Benim kitabım bu kadar sürede 4-5 yüz sattı, sen ne yaptın?" dedi. Kitabımın bu kadar ilgi görmesine çok sevindim.

    Çocuk edebiyatı için çabaladım

    Yazı dünyasında çok mücadele ettim. Edebiyat çevrelerinde çocuk edebiyatı diye bir alan kabul görmüyordu. Yurt dışına gittiğim zaman ise kitapçılarda 18 yaşa kadar her yaş grubu için ayrı ayrı standlar oluşturulduğunu görüyordum. Çocuk edebiyatının hakkettiği yeri ülkemizde de bulması için çok mücadele ettim. Gösterdiğim dirençle bugünlere geldik. Ancak bugün çocuk edebiyatı alanında yeterince yerli ürün verilmediğini düşünüyorum. Geçmiş yıllara göre sayı artsa da hâlâ yeterli değil.

    İlk bilim-kurgu romanı benim

    Yazılarımda öğretmen kimliğimden çok faydalandım. Çocukların kitap okurken güzel Türkçe öğrenmeleri için çaba sarfettim. Lise çağındaki gençlerin en çok şikayet ettikleri şey yaşlarına uygun kitap bulamamak. Gençler için yazdığım Yeşil Kiraz, 23 baskı yaptı. Fantastik alanda da çocuk romanları yazdım. Bu alanı çok seviyorum. Çocuk romanları arasında ilk bilim kurgu eser veren yerli yazar ben oldum. Dünya çapında fantazi roman yazarları arasında ismim yer aldı.

    Çocuklarım beni eleştirir

    Romanlarımı yayınlanmadan önce mutlaka 6 kere okurum. Böyle bir alışkanlığım var. Çocuklarım da romanlarımı okur ve eleştirirler. Şimdi sıra torunlarda. Roman yazmak için aradığım tek şey sessizliktir. Eserlerimizi başka dillere çevirmek ve yayınlatmak taraftarıyım. Türk edebiyatının dünya edebiyatında bir yeri olması için çaba göstermeliyiz. Eserlerimin bir kısmını UNİCEF'e bağışladım. Bütün dünya çocuklarının okumalarını, birbirlerini tanımalarını arzu ediyorum.

  •  
    Bahse girerim ki ÖLECEKSİN!
    Sinema salonlarımız Hollywood yapımı filmlerden fırsat buldukça, farklı ülke sinemalarından yapımları da ağırlıyor.
    Dizelerin diliyle Bediüzzaman
    Çağımızı etkileyen önemli düşünür Bediüzzaman Said Nursi, Moral Prodüksüyon'dan çıkan bir albümle şiirin diliyle anlatıldı. 'Şiir Tadında Bediüzzaman' adı verilen albümde Dursun Ali Erzincanlı, Hayri Küçükdeniz, İhsan Atasoy, Sacit Onan ve Yusuf Ziya Özkan Erkan, Erkan Mutlu'nun yönetmenliğinde bir araya gelerek Said Nursi üzerine yazılmış şiirleri yorumladılar. Albüm bugün saat 18:30'da, Fırat Kültür Merkezi'nde sanatçıların katılımı, Senai Demirci'nin sunumuyla tanıtılacak. Programda çekilen iki klip de gösterilecek. Bilgi tel: 0 212 5513225
    Dumlupınar Denizaltısı belgesel oluyor
    50 yıl önce, 1953 Nisan'ında kaza sonucu Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu önlerinde batan ve 81 denizcinin şehit olduğu Dumlupınar Denizaltısı'nın belgeseli çekiliyor. İlk kez detaylı görüntülenerek belgesel yapılacak olan denizaltı Türkiye'nin en kapsamlı deniz araştırma gemisi Detec Salvor ile incelenecek ve belgesel çekimleri yapılacak. Prodüktörlüğünü Savaş Karakaş'ın yaptığı belgesel "Son Söz: Vatan Sağolsun" adını taşıyor.
    Ah ne yazık; Kerkük türkülerde de yanıyor
    Kerküklü sanatçı Abdurrahman Kızılay, Kayseri'de Mehmet Özbek ile verdiği konserde vatan hasretini türküleriyle dile getirdi. Mum Kimin Yanan Kerkük Türküleri konserinde, Mehmet Özbek ve Abdurrahman Kızılay, birçoğunu kendileri derledikleri türküleri seslendirdiler. Yaklaşık bin kişinin izlediği konser sonrası Kerküklü sanatçı Abdurrahman Kızılay Kerkük'teki yakınlarının hayatlarından endişe duyduğunu ifade etti.
    23 Mart 2003
    Pazar
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED