AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Yüzsüzler, ikiyüzlülerin emrinde!

Türkiye gibi dünyanın birkaç hatırı sayılır bölgesel gücünden biri, tarihî ve jeopolitik ağırlığını 6 milyar dolara satsın mı istiyorsunuz? Ulusal çerçevede kimin hesabına konuşuyorsunuz?

Büyük sermaye ikiyüzlü, medya magandaları yüzsüz. Birinciler, yüzlerinden birini ikincilere ödünç verseler de sorun çözülmüyor. Çünkü yüzsüzler aynı zamanda şerefsiz. Televizyon ekranlarında kibirli kibirli kurulup, 'Şimdi Amerika, Türkiye'nin burnunu sürtsün de görün!' diyorlar. Neden? Efendim, bu kadar geç kalınır mıymış? İşler bu denli ağırdan alınır mıymış? Başkan Bush, Bağdat'ı mutlaka bombalayacaklarını kesin bir dille ifade etmemiş miymiş?

Bush kadar başınıza taş düşsün, e mi. İnsanlıktan hiç nasibiniz olmadığı kesin, ama 'ulusal' çerçevede bile kimin hesabına konuşuyorsunuz? Türkiye gibi dünyanın birkaç hatırı sayılır bölgesel gücünden biri, tarihî ve jeopolitik ağırlığını 6 milyar dolara satsın mı istiyorsunuz? Hükümet (daha doğrusu TBMM) ikinci tezkereyi geçirmemekle ülkeye öyle bir itibar kazandırdı ki, bunu ancak doğuştan uşak ruhlu olanlar hazmedemez. Sadece dünya kamuoyu nezdinde değil, Amerikan yönetimi nezdinde bile Türkiye'nin ağırlığı inanılmaz derecede arttı. Attıkları her adımda Ankara'yı çantada keklik kabul edenler, ilk defa olarak müzakereci bir siyasî-askerî elitle yüz yüze geldiler. Medyadaki aşağılık ruhlar, bunu rüyalarında bile göremezler. Birinci Körfez savaşındaki teslimiyetçi tavır, Türkiye'ye şeref ve itibarın yanısıra 100 milyar dolar kaybettirdi. Özal'ı göklere çıkaran magandalar, kayıpların hesabını vermedikleri gibi, bu defa BM'nin onayı da olmaksızın girişilen tecavüzün destekçisi olmamız durumunda uğrayacağımız kayıpları asla gündeme getirmiyorlar.

ABD'nin Türkiye'yi kendi safında savaşa sürüklemek istemesi stratejik olduğu kadar, jeokültürel nedenlere de bağlıdır. Saddam yönetiminin bahane olduğunu ilkokul çocukları bile bildiğine göre, asıl hedef Ortadoğu'ya, hatta topyekün İslam dünyasına yeni bir biçim vermektir. Bu süreçte, yüz yıl öncesine kadar bu bölgeyi yönetegelmiş Müslüman bir toplumun desteğini almış olmak, Amerikan projesinin meşru gösterilmesi bakımından çok önemlidir. Birleşmiş Milletler'in onaylamadığı, uluslararası hukuk bakımından savaş değil düpedüz tecavüz sayılan bir fiili, Türkiye sayesinde kılıfına uydurmuş olacaklardı.

Yüzsüz medya magandalarının görmezden geldiği gerçek şudur: Amerikan çetecilerine direnen sadece AKP hükümeti değil, topyekün Türk devletidir. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan Genelkurmay Başkanı'na, Başbakan'dan Meclis Başkanı'na kadar bütün 'sorumlu' (para babalarına karşı değil, Türk milletine karşı sorumlu!) kişiler, konumlarının elverdiği tüm esneklikten yararlanarak, başımızı öne eğdirmemişlerdir.

İngilizler'in Fino köpeğine benzettikleri Tony Blair'e bile alkış tutan magandalarımız, ekonomik paketin yanısıra, Irak'ın geleceğinde Türkiye'ye hiç söz hakkı verilmeyeceğini söylüyorlar. Daha doğrusu, efendilerinin bu yöndeki talimatlarını arsızca dillendiriyorlar. Madem Irak'ı Amerikalılar bombaladı, o halde oraya yerleşecek ve dilediklerini yapacaklar, öyle mi? Şu anda Afganistan'da Kabil sınırlarının dışına çıkamayan Coniler, Mezopotamya'da da umduklarını değil, bulduklarını yiyeceklerdir. Türkiye devlet ve toplumunu Ortadoğu denkleminin dışında tutmak, ABD ve magandalarının üstesinden gelemeyecekleri kadar ağır bir iştir.

Devletler arası stratejik işbirlikleri uzun zaman içinde oluşur ve kolay değişmez. Fakat, içinden geçmekte olduğumuz duruma benzer uğraklar fırsat bilinerek, büyük ölçüde aleyhimize işleyen bir işbirliği gözden geçirilebilir.

Sermaye çevreleri ikiyüzlü

Yazının başında işaret ettiğim sermaye çevrelerinin ikiyüzlülüğü, böyle bir gözden geçirmenin en büyük engeli gibi durmaktadır. İki nedenle:

İŞADAMLARI normalde barış yanlısı olmak zorundadırlar; savaş, silah imalatçıları dışında, ekonominin diğer alanlarını tahrip eder. İşadamı istikrar peşindedir. Oysa bizim büyük işadamlarımız, ABD'nin göndereceği birkaç milyar doları yüksek faiz ödemeleri veya (İstanbul Yaklaşımı gibi) özel teşviklerle nasıl cebe indirebilirizin hesabını yapıyorlar. Batılı işadamı verimlilikle para kazanırken, bizimkiler kapıkulluğu ile sonuca gitmek istiyorlar.

BÜYÜK işadamlarımızın normalde 'Avrupacı' davranmaları beklenir; çünkü ekonomik ve ticari ilişkilerimizin üçte ikisi Avrupa'yla, sadece yüzde beşi Amerika'yladır. Oysa birinci maddede belirttiğim 'irrasyonel' tutum yüzünden, işadamlarımız uzun vadede ülkeyi ve kendilerini kalkındıracak yolu değil, kısa vadede kendilerine köşe döndürecek yolu tercih ediyorlar. Sabah akşam AB üyeliğini dillerinden düşürmeyen büyük sermayedarların bu ikiyüzlülüğü, Türk devletinin rasyonel ittifaklar geliştirme; veya mevcut ittifaklarını rasyonelleştirme imkânlarını daraltmaktadır. Devlet ricalinin önemli görevlerinden biri, kapıkulu sermayenin (ve onların bir kısmının kapıkulluğunu yapan medya magandalarının) hizaya getirilmesi olacaktır.


23 Mart 2003
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED