AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Çiçek'in misyonu

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AB ile uyum sürecinde son merhaledeki hukuki düzenlemelerde sorumluluk üstlenmiş bulunuyor.

Bunu bu alanda yaşanması beklenen gerilimleri giderme noktasında bir avantaj olarak görmek gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakan da ifade etti ki "bu alanda ikircikli tutumlar var." Bu ikircikli tutumun kendi ifadesiyle "gerginlik isteyenlerin düşündüğü gibi" Ordu cenahından gelmediğini de gene sayın bakan ifade etmiş bulunuyor.

Ancak, tahmin etmek zor değil ki, AB konusunda ikircikli davrananlar "Asıl direnişin Ordu'dan geldiği" yolunda bir görünüm sergilemek için gayret gösterecek ve hükümet - ordu ilişkilerinde sıkıntılara yol açacaklardır.

Bunu aşmak için hem hükümetin hem de Ordu'nun büyük bir sağduyu sergilemesi zarureti vardır. Bunun için de "medya üzerinden konuşmamak" asgari şart olarak gözükmektedir. Çünkü medya üzerinden konuşmak, hangi taraf ona yöneliyorsa, bu konuda diğerinin kolunu bükme niyetini saklar. Medya kanalıyla kamu oyu oluşturulacak ve diğer kanat bu yolla pusturulacaktır.

Oysa konu, Türkiye'nin hayati çıkarlarının müzakeresine sahne olacak bir konudur. Bu konuda hem siyasi kanadın hem askeri kanadın söyleyeceği önemli şeyler olabilir. Birbirini dinlemek ve Türkiye için en olumlu çözümü çıkarmak iyi niyetin ürünü olabilir.

İşte orada Cemil Çiçek'in kariyerinin önemli rol oynayacağını düşünüyorum.

Cemil Çiçek, Türk siyasi hayatında önemli tecrübeler kazanmış bir devlet adamıdır. İmam Hatip kökenlidir. (Bunu onun halkın manevi değerlerini anlama noktasındaki kapasitesi için not ediyorum) Hukuk tahsili yapmıştır. İyi okur, iyi düşünür. Yazarlığı vardır. 27 Mayıs'ı hayal meyal hatırlasa da 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı içinde süzmüştür. Gençliğinde Türkiye'nin sorunlarını çözme idealinde çabalar içine girmiştir. O döneme yönelik sağlı-sollu eleştirel bakışlar kazanmıştır. Politik çizgisinde MSP'liliği olmuş, ancak kendini daha çok Özal'la uyumlu bulmuştur. Bununla birlikte Özal dönemine bile eleştirel baktığı söylenebilir. Mesut Yılmaz ANAP'ıyla yolları ayrılmıştır. Bakanlıklar (Diyanet'ten sorumlu devlet bakanlığı dahil) yapmıştır. Bu süreç içinde hem "devletin hassasiyetlerini", hem "halkın beklentilerini" hem "demokrasinin sancılarını" hem "hukuk devletinin olmazsa olmazlığı"nı anlamak, tesbit ve teşhis etmek gibi bir birikim kazanmıştır. Kendine güveni vardır, düşüncelerini ifade alanında bir özrü yoktur. Deyim yerindeyse dobradır. Türkiye ve onun içinde bulunduğu coğrafyanın vizyonu üzerinde önemli tesbitleri oluşmuştur. Belki burada altı çizilmesi gereken en önemli husus, Avrupa ile ilişkilere rezervli yaklaşımlardan AB ile uyum paketi hazırlama noktasına gelene kadar geçirdiği fikri tahavvülattır. Buna rağmen Çiçek'in AB ile ilişkide Türkiye'nin koruması gereken çizgilerin farkında olduğunu da tahmin etmek zor değildir. Yani Çiçek ne "Ne pahasına olursa olsun AB" der, ne de "Türkiye'nin burnunun sürtülmesi pahasına AB" der. Bu noktada da "milli hassasiyet ve haysiyet diriliği" içindedir.

Ak Parti hükümetinin AB ile uyum paketinin sözcülüğünü yapan Cemil Çiçek, şimdi, bu paketin TBMM'de görüşülmesi için vurgulu bir çağrı yapıyor. Diyor ki "TBMM 5 yıllık kalkınma planlarını günlerce görüşüyor, oysa AB Türkiye'nin tüm geleceğini ilgilendiren bir proje. Bunu ise TBMM'de sadece 12 saat görüşüyoruz."

Ben diyorum ki aynı Çiçek, hükümet adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta heyetiyle AB ile ilgili bütün konuları enine boyuna görüşmeli, varsa kaygıları almalı, cevapları mevcutsa vermeli, Türkiye açısından giderilmesi gereken sakıncaları anlamalı, gidermeli... Çağdaş hukuk devleti ve demokrasi için olmazsa olmazları anlatmalı. Demokrasi içinde ordunun rolünü yanlış anlaşılmayacak bir çerçevede ilk ağızdan ifade etmeli. İlk ağızdan Askerin nasıl bir duruş sergilediğini dinlemeli. Böylece ortaya uzlaşmaya dayanan, herkesin içinin rahatladığı, gerçekten "milli" bir yaklaşım çıkmalı. "İkircikli bakanlar" her kim ise onların provokasyonuna imkan verilmemeli.

Üzüm yemek...

Türkiye'nin buna ihtiyacı var.

Bağcıyı döverek hiç kimsenin eline bir şey geçmiyor, üstelik ülke kaybediyor.

AB ile ilişki, ne "Türkiye'yi ordunun hakimiyetinden kurtarma" gibi bir güç yarışına dönüşmeli, ne de Asker'in tavrı, "halk iradesinin belirleyiciliğine ve özgürlüklerin genişlemesine izin vermek istemeyen" bir tavır gibi algılanmalı...

Adalet Bakanı Çiçek tarihi bir kavşakta bulunuyor. Onun Adalet Bakanlığı Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olarak en iyi tasarruflarından birisidir, diye düşünülebilir. Dilerim Türkiye'nin en ciddi sancılarından birinin giderilmesinde önemli roller üstlenme fırsatı bulsun.


17 Mayıs 2003
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED