AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bugün 27 Mayıs

27 Mayıs tarihi toplumumuzun hafızasında derin izler, acılar ve trajik gelişmeler bırakmış bir tarihtir.

27 Mayıs 1960 darbesinden bu yana tam 43 sene geçti. 1960'ta doğanlar bugün orta yaş kuşağını geçmiş bulunuyorlar. Aradan geçen yıllarda Türkiye'de pekçok şey oldu. Yeni darbeler gerçekleşti, siyasi kadrolar değişti, anayasalar yürürlükten kaldırıldı, yeni anayasalar yapıldı, toplum yapısı değişti, insanların çoğu köylerden kentlere akın etti, nüfus ikiye katlandı, ülke iyi kötü sanayileşti, önemli gelişmeler katedildi.

Ama değişmeyen önemli bir konu var ki o da hâlâ darbe tartışmaları yapmamız; bugün de acaba darbe olur mu diye tartışmamız, toplumun bir kesiminin oylarıyla iktidara gelen siyasi kadronun eylem ve politikalarını ordu ile sınırlandırmak istememiz, demokratik süreçlerle iktidara gelenlere karşı darbe ve askeri çıkışları alkışlamamız...

Toplumumuzda herkesin demokrasiden yana olduğu sanılır. Oysa ki gerçek durumun böyle olmadığı bazı önemli olaylar karşısındaki tutumlarla ortaya çıkar.

Kişilerin demokrasi karşısında nerede durduklarını ortaya koyan en önemli olay 27 Mayıs 1960 darbesidir. Ben kişilerin bu olay karşısındaki tutumlarıyla demokrasiye olan yakınlıklarını gayet başarılı şekilde test imkanı bulduğuma inanırım. Bir bakıma 27 Mayıs demokrasinin test taşıdır.

27 Mayıs nedir?

27Mayıs 1960 günü olanın kaba bir darbe olduğunu yüksek sesle telaffuz etmek gerekiyor. Bir kişi bu olayı eğip büküp birtakım gerekçelerle, hafifletici argümanlarla bir başka kalıba dökmenin çabası içinde ise onun demokratlığını rahatlıkla sorgulamak mümkündür. Demokratlık, öncelikle ilkesel olarak her türlü darbe ve darbe türü eylemlere karşı durmayı gerektirir. Gerekçesi ne olursa olsun hiçbir darbenin veya darbe türü eylemin haklı ve meşru kabul edilmesi mümkün değildir.

Türkiye'de 27 Mayıs'ın ne olduğu konusunda hep bir tartışma olmuştur. Kimisi buna "darbe" der, kimisi de "devrim" nitelemesini yapar. "Darbe" diyenler genelde olaya olumsuz bakanlar ve tasvip etmeyenler iken, "devrim" diyenlerse olayı çeşitli argümanlarla meşrulaştırmaya, onaylamaya ve haklı göstermeye çalışan kesimler olduğu görülüyor. Bu kesimde 27 Mayıs'la ilgili tartışmalarda devamlı Demokrat Parti'nin yönetimindeki yanlışlıklar, haksızlıklar, hukuksuzluklar ve baskılar üzerinde durulur. Evet her yönetim birtakım yanlışlıklar, haksızlıklar ve istenmeyen şeyler yapar, bu yaptıklarının hesabını da sandıkta halka karşı öder. Ortada sandık ve seçim diye bir kurum varken bu sebepler dolayısıyla darbeye destek verilmesi ve yapılanın onaylanması asla doğru, haklı ve meşru bir tutum değildir. Bu olsa olsa ilkesizlik ve iki yüzlülüktür.

Siyasilerin iğneyi kendilerine batırması gerekiyor

Darbeler pekçok ülkede oluyor, Türkiye'de de oluyor. Demek ki darbenin altyapısını oluşturan ulusal ve uluslararası zemin ülkemizde var olduğu müddetçe darbe alternatifi ile yaşamaya devam edeceğiz demektir. Sözkonusu zeminin faturası hep askerlere, dış güçlere ve başkalarına kesiliyor. Dönüp bu süreçteki siyasilerin, partilerin ve toptan siyaset kurumunun tutumu ve duruşu hiç sorgulanmıyor. Aslında Türkiye'deki darbelerde etken olan pekçok faktörden en önemlisi siyasilerin tutum ve eylemleridir.

Siyaset erbabı ve partiler darbeyi ve darbe türü eylemleri ilkesel olarak gayri meşru saymadıkça, bu tür eylemlerde bulunanları cezalandırmadıkça ve zaman zaman kendileri de bu tür eylemlere destek vermekten geri durmadıkça darbe gerçeğinin toplumsal gündemden çıkarılması imkansızdır.

27 Mayıs darbesi ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) arasındaki ilişki ve işbirliği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Öyle eğip bükmeye hiç gerek yoktur; sadece 27 Mayıs sonrasındaki gelişmelerde CHP'nin oynadığı rol, anayasa yapımında üstlendiği sorumluluk ve 1961 anayasasının niteliği ile bu partinin tezleri arasındaki örtüşme CHP ile 27 Mayıs arasındaki ilişkileri somut şekilde ortaya koymaya yeter. Hâlâ bu partinin ve parti yanlılarının 27 Mayıs darbesine ve darbe yönetiminin politikalarına sahip çıkıp savunması ciddi bir sorundur. CHP sandıkta elde edemediğini darbelerle elde etme yöntemini açıkça terketmek ve bu konudaki hatalarını eleştirmek zorundadır.

Darbelerin suç olduğu, yanlış olduğu ortada. İdam edilen başbakan ve bakanlara iade-i itibar edildiğine göre ortada bir kuşku yok. Peki bu suçu işleyenlere karşı ne yapılmıştır? İşte temel soru budur.

Bir sistem darbe girişiminde bulunanları cezalandıramaz, suç olduğu halde yargılayamazsa darbe tartışmalarına da son veremez. Aradan geçen kırk üç seneye rağmen hâlâ darbe tartışmasının içinde olmamız can sıkıcı.

Siyasal-toplumsal sorunları çözmede darbeyi ve askeri müdahaleleri bir alternatif yöntem olmaktan çıkaramamış toplumların darbe tartışmalarına şaşmamak gerekir.


27 Mayıs 2003
Salı
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED