AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K R O N İ K  M E D Y A
´Yaşlı gazeteciler sevinçli!

Cumhuriyet gazetesinin "Genç subaylar tedirgin" manşetine masum bir haber muamelesi yapamayız... Vatan gazetesindeki meslektaşlar, haberi neden "izlemediklerini" açıklarken meseleyi pek güzel koymuşlar ortaya... Vatan'la aynı tutumu alan Radikal'in izahı da hoş... "Gel otur"la "geç otur" arasındaki fark hemen belli olur: Cumhuriyet'çiler haberi manşete oturturken belli ki pek keyiflenmişler...

Cumhuriyet gazetesi, 23 Mayıs Cuma günü "Genç subaylar tedirgin" manşetiyle yayımlandı... Mustafa Balbay imzalı habere göre Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Başbakan Tayyip Erdoğan'la başbaşa görüşmesinde "Özellikle genç subaylarımız arasında bir tedirginlik var" demiş, ayrıca başka "rahatsızlıklar" da iletmişti...

Benzerlerinde hep olduğu gibi kaynaksız, "belirtildi, kaydedildi" gibi pasif yüklemlerle giden bir haberdi Balbay'ınki... Ne var ki böyle haberlerde hep olduğu gibi görüşmeyi genel sözcüklerle aktaran bir haber değildi... Sadece görüşmecilerden birinin "kaynak" olması durumunda mümkün olacak bir ayrıntı zenginliği taşıyordu haber. Görüşme sanki banta alınmış gibi, Özkök'ün sözleri kendi ağzından takdim ediliyordu. Mesela:

"MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın AB yasalarına ilişkin 3 maddelik değerlendirmesi bizim de paylaştığımız görüşlerdir. Seçimlerde denetim dışı gelecek heyetler konusunda kuşkularımız var. Terörle mücadeleyi nasıl başardık biliyorsunuz. Şimdi yeniden aynı tehditle karşı karşıya gelmek istemiyoruz..."

Böyle, çok sayıda cümle içeriyordu haber...

Cumhuriyet dışındaki gazeteler ertesi gün yelpazesi epey geniş bir habercilikle yaklaştılar olaya... Hürriyet sürmanşetten, Milliyet manşetten izledi olayı... Hürriyet, Genelkurmay'ın haberi "gün boyu yalanlamadığına" dikkat çekerken; Milliyet, "Dört yıldızlı tepki" başlığıyla, tepkilerin beş general tarafından Özkök'e iletildiği yönünde yeni bir iddiaya yer verdi...

Pazar günü Vatan, birinci sayfasında ilginç bir açıklamayla girdi konuya... "'Genç subaylar iddiası' ve Vatan'ın farklı tavrı" başlıklı metinde şöyle deniyordu:

"Cumhuriyet gazetesinin Cuma günü manşetten verdiği, Genelkurmay Başkanı'nın Başbakan Erdoğan'a (Genç subaylar bazı uygulamalarınazdan rahatsız) dediği iddiası, dün VATAN dışındaki büyük gazeteler tarafından da birinci sayfadan yayınlandı. (Muhtemelen aynı konu bugün de aynı gazetelerin birinci sayfalarında yer almış olacak). VATAN ise doğrulatamadığı, ancak son zamanlarda sık sık yapıldığı gibi Ankara kulislerinde şahin kadrolar tarafından bazı kulaklara fısıldanan bu konuyu ülkenin gündemine taşımayı uygun bulmadı."

Vatan'ın açıklaması şu ilginç parafragla bitiyordu:

"Nitekim, gerçekler Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün yarın gazetelerin Ankara temsilcileriyle yapacağı toplantıda ortaya çıkacak."

İlginçtir, Hürriyet de sanki Cumartesi günkü sürmanşetten pişman olmuş gibi Pazar "yalanlama geliyor", Pazartesi hem de manşetten "Org. Özkök, günlerdir tartışılan 'Genç subaylar tedirgin' haberlerini bugün gazetecilerle konuşarak yalanlayacak"la çıktı...

Vatan'ın "Ankara kulislerinde şahin kadrolar tarafından bazı kulaklara fısıldanan" diye tanımladığı konu, Radikal genel yayın yönetmeni İsmet Berkan'ın, habere kendi gazetesinin yaklaşımını anlattığı Pazartesi günkü yazısında biraz daha açılıyordu. Berkan, gene "hassas" çevrelerin görüşlerini yansıttığı iddiasıyla yayımlanan ve "balon" olduğu sonradan ortaya çıkan iki manşeti hatırlattıktan sonra, Balbay'ın adını koymadığı kaynağı şöyle açıklıyor:

"(...) Asker içinde Genelkurmay Başkanı'na rağmen hareket eden ve etmeye devam eden üst düzey bir grup daha var."

Berkan'ın, Balbay'ın haberine ilişkin değerlendirmesini de aktaralım:

"(...) Onun gazetecilik namusunu iyi bilenlerdenim, kaynaklarının 'güvenilir ve yüksek mevkilerde' olduğundan en ufak bir şüphem yok. (...) Ama öte yandan haberde yer alan bu 'Genç subaylar tedirgin' ifadesi de benim mantığımı fena halde zorluyordu. Asker-sivil ilişkilerinin bu ülkede nasıl yürüdüğünü az çok bilenlerdenim. Ben, hiçbir Genelkurmay Başkanı'nın bir başbakana gidip 'Genç subaylar tedirgin' diyeceğine inanmam. O Başbakan İsmet Paşa bile olsa, bir Genelkurmay Başkanı hiçbir şart altında bu sözü sarf etmez, edemez. İşte bu yüzden biz Radikal'de bu haberin yalanlanmasını ya da doğrulanmasını bekledik. Her ikisi de olmayınca, kendi kaynaklarımızdan kontrol edemediğimiz bir haberi yayımlamayı da doğru bulmadık."

Bu yazıyı, İsmet Berkan'ın söylediklerinden yola çıkarak kendi değerlendirmemizle bitirelim:

Berkan, "güvenilir ve yüksek kaynaklar"dan kendisine iletilen habere Balbay'ın salt "haber değeri" kriterleriyle yaklaştığını ima ediyor; buna katılmak mümkün değil. Bunun, biri "gazete"ye öbürü "gazeteci"ye ilişkin iki nedeni var.

1. Cumhuriyet, 3 Kasım'dan bu yana okurlarına haber ileten bir günlük gazeteden çok bir mücadele bülteni gibi yayımlanıyor. "Genç subaylar" manşeti, bu militan çizgiden bağımsız olarak okunamaz...

2. Birkaç Cumhuriyet yazarıyla birlikte bizzat Mustafa Balbay, Genelkurmay Başkanı'nın uzun süre yurtdışında kaldığı için bazı "hassasiyetler" konusunda öbür komutanlar kadar "hassas" olmadığını, bir "tabu"yı yıkmak pahasına öne sürebilmişti. Yani Balbay, söz konusu manşeti, bir mücadele cephesi açtığı Genelkurmay Başkanı'na karşı, "Genelkurmay Başkanı'na rağmen hareket eden ve etmeye devam eden üst düzey bir grup"un kendisine ilettiği bilgilerle kotarmıştır... "Genç subaylar tedirgin" manşeti, altındaki bu imzadan bağımsız olarak da okunamaz. (A.G.)

SON DAKİKA: Genelkurmay Başkanı, dünkü basın toplantısında Cumhuriyet'in manşetini yalanladı, bakalım siz bu satırları okurken Cumhuriyet okurları kendi gazetelerinde nasıl bir haber okuyor olacaklar?

'Genç subaylar' manşeti ve köşeler...

Emin Çölaşan, Hürriyet, 25 Mayıs: İktidarın bazı yaptıkları sadece genç subaylar değil, Karargâh dahil her düzeyde komutanlar arasında büyük tedirginlik yaratıyor. (..) Bu iktidar AB'ye girmeyi niçin böylesine istiyor? Yanıt gayet açık: Devrimlerin ve Cumhuriyet rejiminin bekçisi Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte ilerici kesimlerin etkinliğini AB şemsiyesine sığınıp azaltmak, hatta yok etmek için. (...) Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök yarın bazı gazetecilere sözlü bir açıklama yapacak. Ağzından çıkacak her söz çok önemli olacak. Herhalde 'bu iktidarla şiir gibi uyumluyuz, orkestra gibiyiz' demeyecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin duyarlı konulardaki kesin tavır ve düşüncelerini yarın mertçe ve olduğu gibi açıklaması gerektiğine inanıyorum.

Cüneyt Ülsever, Hürriyet, 26 Mayıs: Yaratılmak istenen hava, binlerce genç subayın ihtiyar subaylardan gizli toplanıp, 'Vatan elden gidiyor!' diye dertlere düştüğünü kamuoyuna yaymak! Ülkeyi germek! Haber, askerlik kurumunu da aşağılıyor. Habere göre, emir-komuta çerçevesinde tam bir disiplin içinde hareket etmesi gereken TSK, denetimi tamamen kaçırmış, komutanlar gençleri kontrol edemiyor, gençler zıvanadan çıkmış, H. Özkök hükümetten şikâyetçi gençlere haddini bildirmek yerine, sadece durumu Başbakan'a aktaracak kadar güçlü! (...) Bazı köşe yazarları da (Özkök'ün) bugünkü basın toplantısında neler söylemesi gerektiğini bir gün önceden fütursuzca köşelerinde yazıyorlar.

Oktay Akbal, Cumhuriyet, 25 Mayıs: Genelkurmay Başkanı, Başbakan'la görüşmüş... Genç subaylardaki 'tedirginliği' anlatmaya çalışmış... Askeri liselerden, harp okullarından çağdaş eğitim ve öğretimin en yüksek çizgisinde yetişen genç subayların bu ters gidişe seyirci kalmalarını kimse isteyemez.

İsmet Berkan, Radikal, 26 Mayıs: Bu ortamda, esasen hepimizin görevi demokrasiyi savunmak olmalı. Şimdi gazetelere ve gazetecilere çok iş düşüyor. Demokrasiyi, laiklik karşıtlarına karşı da, laikliği bahane edip bir askeri darbe planlayanlara karşı da savunmak bütün sivil toplumla beraber bizim de görevimiz.

'Genç gazeteciler' de 'oturma şekli'nden rahatsız

Akşam gazetesi "AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte protokol kurallarında da değişiklikler gözlenmeye başlandı. Toplantı ve konserlere katılan AK Partili vekil ve bakanların eşleri yan yana gelecek şekilde oturuyorlar" diyor.

Hürriyet habere daha geniş yer ayırmış: "Harem-selamlık oturma düzenini uygulamayan AKP, davetlerdeki oturma düzeni zorluğunu ara bir formülle aştı. AKP'liler bilinen 'bir erkek bir kadın' oturma düzenini 'iki erkek iki kadın' şeklinde değiştirerek 'Helal-Selamlık' formülünü hayata geçirdiler. Bu yeni protokol düzeninin ilk uygulaması Cuma gecesi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün tarihi Opera binasında ev sahipliği yaptığı Devlet Halk Dansları Topluluğu'nun gösterisinde gerçekleşti. Bu oturma düzeninin tesadüfi olmadığı bir gün sonra Başkent'teki bir başka davette tekrarlanmasıyla ortaya çıktı."(!)

Her iki gazete de, hiç mi hiç "tesadüfi" olmayan bu "yeni formül"e delil teşkil eden fotoğraflarla süslü. Fotoğraflara göre "Ankara'da yeni oturma şekli" şöyle: TBMM Başkanı Bülent Arınç, eşi Münevver Arınç, Hayrünnisa Gül ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül (soldan sağa). Görüyorsunuz, yeni oturma düzeni gerçekten de, Hürriyet'in özellikle belirttiği gibi "bir erkek bir kadın" şeklinde değil. Ama bu düzen, gazetenin iddia ettiği gibi "iki erkek, iki kadın" düzeni de değil! Değil, çünkü oturma düzeninin Hürriyet'in ifede ettiği tarzda olabilmesi için Bülent Arınç'ın hemen yanındaki koltukta Abdullan Gül'ün, sonra da iki eşin yer alması gerekirdi... Demek ki bu "yeni oturma şekli"nin aslı şöyle: "Bir erkek bir kadın, bir kadın bir erkek".... Yani özetle, herkesin yıllardır bildiği tanıdığı (ve özellikle sinema salonunda tercih edilen) bir "şekil"le karşı karşıyayız: Her kadının yanına kocası, diğer tarafına da bir başka kadın ve kocası oturuyor.

Ama ne yaparsınız ki "genç gazeteciler" de bundan rahatsız! Onlar istiyorlar ki, koltuklar illâki "bir erkek bir kadın" şeklinde dolsun! Peki niçin? AKP'li milletvekillerinin yanyana düşen eşleri gösteriyi izlerken birbirleriyle konuşmasınlar ve gösterinin havası bozulmasın diye mi? Yoksa "bir erkek bir kadın" oturma düzeni çok daha "laik" oluyor diye mi?

Anlayabilmek gerçekten imkansız... Anlaşılan o ki, "genç gazeteciler"i memnun etmek imkansız... AKP'li milletvekilleri eşlerini evde bırakıp gösteriye tek başlarına gelseler bir dert, eşleriyle gelseler bir başka dert! Hayır, "genç gazeteciler"i memnun etmek mümkün değil... İllâki "bir erkek bir kadın" şeklinde oturulacak, "Protokol kuralları böyle" diyorlar...

Bunlar "gazeteci" mi, "teşrifatçı" mı, anlayabilene aşkolsun... (K.B.)


27 Mayıs 2003
Salı
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED