AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Açıklama geç ve problemli geldi

Genelkurmay Başkanı'nın dün, bir kez daha "ayrımcılık" örneği sergileyerek "akredite" gazetelerin Ankara temsilcilerine yaptığı açıklamaları nasıl yorumlamak gerekir? Açıklamaları toplantı sonrasında NTV'nin mikrofon uzattığı, Cumhuriyet gazetesinde geçen hafta cuma günü yer alan "Genç subaylar" manşetinin müellifi Mustafa Balbay'ın sergilediği "Biz size demedik mi?" ruh hali içinde "keyifli" bir biçimde mi yorumlamak gerekir, yoksa Genelkurmay Başkanı'nın söz konusu haberi yalanlamasını ve "lanetlemesini" (bunu da yine NTV'de Muharrem Sarıkaya'dan duyduk) ön plana çıkararak bu "dosya"yı bir daha açmamak üzere kapamak mı daha uygundur? Hemen acale etmeyin; konumuz şöyle böyle değil, bayağı zor....

Herşeyden önce şu önemli husus: Genelkurmay Başkanı'nın dünkü toplantıda "yalan" olarak nitelediği bir "haber"i yalanlamak için üç tam gün beklemesi doğru olmamıştır. Üç günlük bir gecikmenin ne gereği vardı? Anlaşıldığı üzere, eğer açıklayacak başka görüşleriniz bile olsa, yapılacak ilk iş Balbay imzalı bu "fitne"nin "yalan" olduğunu duyurmak değil miydi? Milletin koskoca üç gün boyunca "Genç subaylar" senaryosuyla yatıp kalkmasına izin verilmesinin nedeni ne?

Toplantıya ilişkin ulaşan ilk bilgilere göre (ne yapalım; Mustafa Karaalioğlu "akredite" olmadığı için, açıp kendisine soramıyoruz!) anlaşılan o ki, Genelkurmay Başkanı, Balbay'ın "haberinin" bir "fitne" olduğunu açıklamasına rağmen, sanki "gerilim"in hepten ortadan kalkmasını da istemeyen bir tavır sergiler gibiymiş. Bunun böyle olduğu anlaşılıyor, çünkü Genelkurmay Başkanı bir taraftan "darbe" söylentilerinin kendilerini çok "kırdığını, yaraladığını" söylerken, öte yandan 28 Şubat söz konusu olduğunda karşısındaki gazetecilere "sebep-sonuç" ilişkisini hatırlatmadan da edemiyor. Şöyle yani: "Eğer sebep ortadan kalkmışsa, sonuç da ortadan kalkar." Hadi bakalım; kolaysa çıkın işin içinden!

Ayrıca şu da var: Genelkurmay Başkanı, Türkiye-AB ilişkileri başta olmak üzere, tamamen "siyasi" planda olan ve öyle anlaşılması gereken önemli sorunlar hakkında "kırmızı çizgileri"ni de hatırlatıyor. "Kadrolaşma" olarak adlandırılan "tayinler" meselesi de aynı şekilde... Yani, kamuoyunun bir "fitne"nin yalanlanması, ifşa edilmesi için gözünü kulağını diktiği bir toplantıdan, işin bu faslı geçildikten sonra, tekrar "Hassasiyetler"e ilişkin açıklamalar çıkıyor.

Ayrıntıları hakkında henüz fikir sahibi olmadığım bir toplantının ruhu üzerine bende (şimdilik) oluşan kanaat şöyle: Genelkurmay Başkanı, Mustafa Balbay ve Cumhuriyet'in bir "kötülük" olarak ortaya attığı "haberi" yalanlamasına yalanlamıştır ama Hükümet-Asker geriliminin ateşini de tam olarak almak istememiştir. Yani toplantıdan şuna benzer bir açıklama çıkmamıştır: Ne demek "Genç subaylar"? Kim ki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde yer alıp da ima edilen senaryoyu aklından geçirmektedir, karşısında önce beni ve komutanlığımı bulacaktır. TSK'nın içinde benzer hayal kuranlar varsa, onlara, geçmişin bazı hukuk dışı deneyimlerinden miras kalan bu hayalleri vakit geçirmeden akıllarından çıkarmalarını öneririm. Türkiye bir hukuk devletidir ve onun meşru organları iş başındadır... "Darbe / Müdahele" gibi bir amaca yönelmiş bir girişimi sezdiğim anda, bu işin sorumlularını vakit geçirmeden mahkeme önüne çıkarırım...

Evet, keşke merakla beklenen bu toplantıdan böyle bir mesaj çıksaydı.... Çıksaydı da, milletin tamamı gibi Balbay ve Cumhuriyet gazetesi de nihayet rahatlasaydı...

Yazıyı buraya kadar okuyan okurlarımdan bazılarının "Ama sen de çok iyimsersin, bir gerilimin olduğu da apaçık bir realite değil mi?" şeklinde itiraz ettiğini sanki duyar gibiyim. Eğer öyleyse, onlara cevabım da şöyle olacak: "Hukuk devleti"ne yakışır tespitlerimizi bir "siyaset bilimci" gibi "realite"nin neler barındırdığını gözden geçirerek, her ihtimali gözeterek yapamayız. Eğer böyle yaparsak, adına "Siyaset" denilen ve insanı yücelten uğraş "siyaset bilimi"nin "alan araştırması"ndan ibaret kalır... "Siyaset"i tabii ki, asıl olarak "olması gereken" bir "realite" için yapacağız.... "Olması gereken" bir gerçeklik için, yani "hukuk devleti" içinde demokratik bir siyaset için...


27 Mayıs 2003
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED