AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

P O L İ T İ K A

'Erdoğan Kıbrıs'ta heyecan uyandırıyor'

KKTC'nin en güçlü muhalefet partisi CTP'nin lideri M. Ali Talat, Kıbrıs'ı, 'çözüm'ü ve Türkiye'yi değerlendirdi: Erdoğan'ın Kıbrıs politikaları halkı heyecanlandırıyor. İktidar olduğumuzda Denktaş'ın görüşmeciliği sona erecek

Kıbrıs sorunu güncelliğini ve Türkiye'nin AB yolundaki engellerinden biri olmayı sürdürüyor. Aralık ayında genel seçimlerin yapılacağı KKTC'de, muhalefet partileri, hükümetin değişmesi ile Kıbrıs sorununun aşılacağını düşünüyor. Çözümün kendi iktidarlarında olduğunu ve Türkiye'nin stratejik çıkarlarının da bunu işaret ettiğini söyleyen CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununda gelinen nokta hakkında Yeni Şafak'ın sorularını cevapladı:

Kapılar neden şimdi açıldı

"Biz, CTP olarak 1974'ten bu yana sürekli iki toplumun temas etmesi gerektiğini söyledik. Fiilen uyguladık da. Güney Kıbrıs'ta, ara bölgede veya Kuzey Kıbrıs'ta gençlik festivalleri düzenledik, kitlesel toplantılar yaptık. O sıralarda Kıbrıs Türk Yönetimi, KKTC yetkilileri bunları ihanetle eş sayıyordu. Şimdi gelinen nokta bizim yıllarca istediğimiz noktaydı. Bugüne kadar bu tür temasları hainlik sayanlar, buna nasıl karar verdiler izah etmek onlara düşer. Neden şimdi yapıyorlar? Neden 16 Nisan'dan sonra yaptılar? İki halkın birbiri ile kaynaşmasına daha önce fırsat tanınsaydı, kapılar bugünkü gibi açık olsaydı belki daha farklı bir Annan planı çıkardı. Ama bütün bunlar yapılmadı."

Başka hedefler var

"O yüzden ben, yine de bir parantezi ayrı tutarak, bu uygulamanın başka niyetleri içerdiğini düşünüyorum. Hükümete ben gelseydim ve kapıları açsaydım, çok doğaldı. Kimse bir şey diyemezdi. Ancak kapıları açan hükümet, kapıların açılmasına karar verilen 21 Nisan sabahı, Sendikal Forum'un Türk temsilcilerinin Ledra Palas'a geçişine izin vermediler. Öğleden sonra da kapıları açma kararı verdiler. Garip çelişkiler yaşadılar. Bence bu karar Rauf Denktaş'ın kararı değil. Bu karar, Türkiye'nin de katılımı ile, ama özellikle Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünü bugüne kadar sürdürmekte kararlı olan kesimlerin aldığı ve birçok hedefin amaçlandığı bir karar."

1. hedef: Seçim yatırımı

"Birinci hedef; Kıbrıs Türk halkı, Lahey zirvesinin çökmesi ile büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Bu yılın sonunda KKTC'de seçimler var. Halk seçimlerde bu hayal kırıklığı ve öfkenin tepkisini gösterecek. Hem Denktaş, hem KKTC iktidarı, hem de Türkiye'de onları destekleyenler bunu anladı. Dolayısıyla kapıları açma kararı ile hem halkın öfkesini yatıştırmayı, hem de mümkün olursa tepkinin yönünü değiştirmeyi düşündüler. Bunda da başarılı oldular. Ama bu işin günlük yanı. Ancak ben kapıların açılmasının daha büyük bir planın parçası olmasından endişe ediyorum."

2: Türkiye-AB çatışması

"Bu çalışmalarının arkasında, Türkiye'yi Kıbrıs'ta, AB ile kavga ettirme planının bir parçası olması endişesini duyuyorum. '2004 Mayıs'ına kadar Kıbrıs sorunu çözülmezse bu tarihte Kıbrıs AB'ye şimdiki haliyle üye olacak. Avrupa Konseyi'nin eşit üyesi olacak. AB üyesi iki Helen devleti, AB yolunda Türkiye'nin önünü tıkamaya çalışabilecek. Zaten Türkiye'nin önündeki en büyük engel Kıbrıs'tır, diğerleri iç düzenleme ile ilgilidir."

"Bu bakımdan şimdi kapıların açılması ile Denktaş'ın ifadesine göre bazı yasal değişiklikler yapılarak, Rumlar'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvuruları Kıbrıs'taki Türk mahkemelerine çevirme çabası var. Kapıları açmak gibi girişimler, oyalama taktiğinin bir parçası olarak da kullanılabilir. Denktaş Bey'in açıklamaları da bunun ipuçlarını vermektedir. Kıbrıs AB'ye girinceye kadar Türkiye'yi oyalamak amacındalar. Kıbrıs AB'ye girince bu konuları gündeme getirip Türkiye'yi bir oldu bitti ile karşı karşıya getirecekler. Türkiye o zaman ya çok büyük tavizler vererek teslim olacak, ya da 'Hayır kardeşim, ben Avrupa'yı istemiyorum artık' deyip, AB'den vazgeçecek."

"Aralık'taki seçimler referandum niteliğinde olacaktır. Biz iktidar olduğumuzda Cumhurbaşkanı yalnızca anayasal yükümlülüklerini yerine getirecek. Siyaseti ve Kıbrıs sorunu ile ilgili çalışmaları yeni hükümet yürütecek. İktidara gelirsek zaten bunun anlamı, halk kendisini görüşmecilikten alıyor demektir."

AK Parti heyecan yarattı

"Seçimden AK Parti'nin çıkması, KKTC halkında büyük bir heyecan yarattı. Doğrudur veya yanlıştır ama AK Parti'nin din kökenli bir parti olması halkı başlangışta endişelendirdi. Halkın aklına, çözümden yana olmayan MSP iktidarı geldi. Ancak seçim kampanyaları ve AK Parti'nin hükümet programı ortaya çıktığında insanlar şaşırarak, 'bunlar onlar gibi değil' dedi.

Halk, AK Parti'nin çağdaş fikirler ortaya koyan, demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan çizgide olduğunu gördü. Seçimden sonra yapılan açıklamalar ve hükümetin kuruluşu sırasında ortaya atılan fikirler KKTC halkını umutlandırdı. Tayyip Erdoğan'ın, Annan planı ile ilgili görüşleri KKTC halkında büyük heyecan yarattı, umutlandırdı. AK Parti iktidarının 'Türkiye'nin önünü açabilmek için Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiği'ne yönelik sözleri KKTC'yi mutlu etti."

Türkiye'nin ulusal çıkarı

"Türkiye'de ilk defa bir hükümet, Türkiye'nin ulusal çıkarlarının bilincinde olduğunu gösterdi. Belki eski hükümetler diğer konularda ulusal çıkarlarının bilincindeydi ama özellikle Kıbrıs konusunda, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını en iyi koruma kararlılığında olan hükümet AK Parti hükümetidir. Bu hükümetin, Türkiye'nin ve Kıbrıs'ın AB takvimini çok iyi değerlendirerek sonuca ulaşma imkanı var. Çünkü tarih içinde ilk defa Türkiye'nin ulusal çıkarları ile uyum içinde bir KKTC halkı var."

CTP'nin politikası da aynı

"Türkiye'nin stratejik çıkarları, Kıbrıs sorununun çözümünü gerektirir. Dolayısı ile bizim politikamızla Türkiye'nin çıkarları yüzde yüz uyum içindedir. Yeni Türk hükümetinin ifade ettiği Türkiye'nin siyasi çıkarları ile ilgili herhangi bir aykırı duruşumuz kesinlikle yoktur. CTP, programıyla, Türkiye'nin garantörlüğünü savunmaktadır. Bu olmazsa olmaz şartımızdır."

AB'ye girersek neler olur

"Kıbrıs sorununun çözümü ve bizim AB'ye girmemizle Türkçe ve Müslümanlık resmi olarak AB'ye girmiş olacak. Avrupa Konseyinde Dışişleri Bakanı veya Devlet Başkanı olarak biz Kıbrıs'ı temsil edeceğimiz için Türkiye'nin en büyük destekçisi olacağız."

Annan planına dönelim

"Bence derhal Annan planına dönülmeli. Annan planı halen masadadır. De Soto'nun da ifade ettiği gibi iki taraf isterse değişebilir. Halka sormak lazım ama belki de pek- çok Kıbrıslı Türk, kapalı dönemde düşünmediği şeyi düşünmeye başladı. Örneğin Baf'taki evine gitmeyi. Falan köydeki arazilerine geri dönmeyi. Ancak zamanla sınırlıyız. '2004 Mayıs'ına kadar vaktimiz kaldı. Oysa 12 Aralık'taki Kopenhag Zirvesi'ne kadar Kıbrıs sorunu çözülürse, biz ne istersek Rumlar kabul etmeye mecburdu. Biz birinci plan geldiğinde, 'Kıbrıslı Türkler Türk senatörleri, Rumlar da Rum senatörleri seçsin' dedik. Denktaş Bey, bunu beğenir gibi yaptı, ancak öneri olarak görüşme masasına götürmedi. Çünkü mümkün olduğu kadar Türkler bakımından kötü bir Annan planı istiyordu ki, Türkiye'nin baskısı ile halk oyuna sunulacak olursa halk oyundan geçmesin."

Neden Annan planı?

"Çözüm planı, yasaları ile uluslararası sözleşmeleri ile yepyeni bir devlet yaratıyor. KKTC'nin eski icraatlarını da meşrulaştırıyor. İskan yasası dışında tüm KKTC yasaları meşrulaşıyor. İskan yasası da zaten uluslararası hukuka aykırı. Siz bir yere askeri operasyon düzenleyip, 'oradaki mallar benimdir' deyip tapu dağıtıyorsunuz. 1400'lerin uygulaması. Annan planında Türkiye'nin garantörlüğü, parça devletlerin toprak bütünlükleri ve anayasal düzenlerini de kapsamına alıyor. Türkiye'nin garantörlüğü bulundurduğu asker sayısı ile ölçülemez. Bir saldırı dışında, alavere dalavere ile anayasal düzenimiz bozulmaya kalktığında Türkiye'nin müdahale hakkı doğuyor. Plan Türkiye'nin garantörlüğünü sulandırmıyor, aksine güçlendiriyor."

Hâlâ bazı kozlarımız var

"Elimizde herşeye rağmen müzakere için kozlarımız var. BM'nin ve tüm dünyanın kabul ettiği gibi Papadopulos'u zorlayarak Annan planına bağlı olduğunu birkaç kez söylettiler. Annan planının zemininde görüşmelere döndüğümüzde Rum tarafı kıvıramayacak. Ya günün koşullarına göre iki tarafın da kabul edebileceği bazı değişikliklere giderek planı olduğu gibi kabul edeceğiz, ya da Rumlar'ın ataklarını kolayca göğüsleyebileceğiz. Diyeceğiz ki, 'senin hassas olduğun konu mülklerin iadesi konusuysa, ben yüzde 10'nu, 12'ye çıkartırım. Ama benim için toprak önemlidir, sınırlar önemlidir. Bunları düzeltirim' diyerek pazarlık yapabilirim. Yani bir ona verirsin, bir sen alırsın. Kendin için en önemliyi alırsın, onun için en önemli olanı verirsin."



27 Mayıs 2003
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED