|
Asya-Pasifik’te ‘statüko’yu kim bozmak istiyor?
Çin’i “
varoluşsal tehdit
” olarak gören Washington, Pekin’in ABD’yi küresel sahnedeki ayrıcalıklı yerinden etmek istediğini de savunuyor. Pekin ise ABD’nin Çin’in ekonomik yükselişini durdurmaya odaklandığını düşünüyor. Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında yaşanan rekabet, “
Yeni Soğuk Savaş
” olarak tanımlanıyor. “Yeni Soğuk Savaş” nitelemesini kabul etmeyen ABD’nin, “
eski Soğuk Savaş
”ın oyun kitabını Çin ile “Büyük güç
rekabeti
”ne uyarlamaya çalıştığıysa gözden kaçmıyor. ABD’nin şimdi “
Hint
-
Pasifik
” olarak etiketlediği “
Asya
-
Pasifik
”te Çin’i askerî olarak çevrelemeye yönelik ittifak girişimleri, eski Soğuk Savaş döneminde uygulanan “
Sovyetler Birliği’ni çevreleme stratejisi
”yle benzeştiriliyor.
Bir süredir ABD Başkanı
Joe Biden
ve Çin Devlet Başkanı Şi
Cinping
arasında bir iletişim kopukluğu yaşanıyor. İki ülkenin Savunma Bakanlarını da kapsayan kopukluğun en önemli sebeplerinden birisiyse, ABD’nin Tayvan’ı silahlandırma girişimleri. Tayvan, ABD’nin Çin ile Yeni Soğuk Savaşı’nın en kritik bağlantısı ve kaldıraç unsuru haline geldi. ABD Tayvan’ın Çin’in parçası olduğunu resmen kabul ediyor. Çin’in ikinci en büyük ekonomi olmasıyla birlikte ABD’nin Tayvan politikası değişmeye başladı. ABD “
Tek Çin
” politikasına bağlı olduğunu taahhüt etmesine rağmen, Tayvan’a ilişkin girişimleri Pekin’i rahatsız edecek düzeylere ulaştı.
Biden Yönetimi Çin ile “
Başkan’dan Başkana
” iletişim ve diyalog kurmak için bir süredir girişimlerde bulunuyor. Pekin ise Biden Yönetimi’nin söylemleriyle eylemleri arasındaki bariz çelişkiler sebebiyle bu girişimleri geri çeviriyor. Halihazırda ABD ve Çin arasında giderek derinleşen bir “
güvensizlik krizi”
yaşanıyor. Krizin kısa sürede çözülmesiyse zor görünüyor.
The Atlantic
” dergisinin Genel Yayın Yönetmeni
Jeffrey Goldberg
geçtiğimiz Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanı
Antony Blinken
ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Goldberg Blinken’a “
Şu anda ABD ve Batı’nın demokratik çıkarları için Rusya mı daha büyük bir tehdit yoksa Çin mi
?” sorusunu yöneltiyordu. Soruya verdiği cevapta Blinken, Çin’in askerî, ekonomik ve diplomatik kapasitesinin yanı sıra dünyanın dört bir yanındaki varlığıyla uluslararası sistemi şekillendirmeye çalışmak konusunda Rusya’dan çok daha büyük bir kabiliyete sahip olduğunu vurguluyordu. Blinken’ın cevabı medyada “Çin
ABD için en büyük tehdit
” olarak yer buldu.
Çin’in askerî, ekonomik ve diplomatik olarak dünyada “hakim güç” olmak istediğini öne süren Blinken, “
Bu amaca ulaşmak için ne yaptığına bağlı olarak da işler bir yöne, ya da başka bir yöne kayabilir. Ama bence temelde Çin’in, Şi Cinping’in peşinde olduğu şey bu
” diyordu. Çin’in liberal olmayan bir dünya düzeni istediğini belirten Blinken, ABD’nin şekillendirmeyi umduğu dünyanın Çin’in tercih edebileceği dünyadan çok farklı göründüğünü söylüyordu.
Blinken, ABD’nin Asya-Pasifik’teki müttefik ağını genişletme ve pekiştirme çabalarında başarılı olduğunu savunuyor. Yeni Delhi’deki “
G-20 Zirvesi
”nden hemen sonra ABD ile Komünist Parti yönetimi altındaki Vietnam arasında
“Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması
” imzalanmıştı. Blinken’a göre anlaşma pek çok açıdan olağanüstü ve yakın tarihin en sıra dışı hikâyelerinden biriydi. Blinken anlaşmanın kısmen Çin ile ilgili endişelerden kaynaklandığını itiraf ediyordu.
Blinken “Stratejik Ortaklık Anlaşması”nın Vietnamlıların ABD ile güçlü ve daha kapsamlı bir ortaklığa sahip olma arzusunu yansıttığını belirterek, “
Vietnam’da olağanüstü bir enerji, olağanüstü bir girişimci genç sınıfı, inanılmaz derecede genç bir nüfus görüyorsunuz ve bunlar ABD’ye ilgi duyuyorlar. Bu da tarihin ola
ğanüstü, fevkalade bir değişimi” diyordu.

Çin’in Tayvan’la ilgili statükoyu değiştirmek için ortalığı karıştırmaya çalıştığını, ABD’ninse müttefikleriyle birlikte ‘statüko’yu korumak istediğini öne süren Blinken şöyle diyordu:

“Sadece Tayvan için değil, kelimenin tam anlamıyla tüm dünya için riskler olağanüstü yüksek. Dünyadaki konteyner trafiğinin yüzde ellisi her gün Tayvan Boğazı’ndan geçiyor, yarı iletkenlerin yüzde 70’i burada üretiliyor. Tayvan konusunda Çin’in eylemleriyle tetiklenen bir kriz yaşanması halinde küresel bir ekonomik krizle karşı karşıya kalırsınız.”

Pekin’e göre Asya-Pasifik’te ve Tayvan’da statükoyu değiştirmek isteyen, ABD’dir. Mesele sadece iletişim kopukluğundan ibaret değil. Asıl mesele, dünya sisteminin geleceğiyle ilgili.

#Politika
#Siyaset
#Abdullah Muradoğlu
8 ay önce
Asya-Pasifik’te ‘statüko’yu kim bozmak istiyor?
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?