|
Sadece tehlikeyi görmek yetmez..
Önceki pazar yazımda “
Siyah Kuğular
” ve “
Gri Gergedanlar
”dan bahsetmiştim. “Siyah Kuğular”ın önceden öngörülemeyen ve beklenmedik bir anda zuhur eden olayları, “Gri gergedanlar” ise insanların gördüğü, hakkında konuştuğu ama hiçbir şey yapmadığı şeylerdir. Her iki imge de, gerekli önlemlerin alınmaması halinde felakete dönüşen olayları betimler.
“Gri Gergedan” metaforunu ortaya atan
Michele Wucker
’a göre “
Kurumsal
”, “
Politika
” ve “
Kişisel
” düzeylerde gördüğümüz en büyük sorunların çoğu, önlenebilir olan ancak göz ardı edilen şeylerdir. Tabii ki yaşamda gördüğümüz şeyleri tanımak, anlamlandırmak ve çerçevelemek için deneyim, tecrübe ve bilgi birikimi gerekiyor. Her şeyden önce “
doğru görmek
”, gördüğümüz şeye odaklanmak ile ilgilidir. Nitekim Michele Wucker kendisiyle yapılan bir söyleşide “
Bakma konusunda daha deneyimli hale geldikçe, önünüzdekini görmek daha kolay hale gelir
” diyordu. Bu bağlamda, İngiliz tarihçi ve filozof
Robin George Collingwood
’un özyaşam öyküsünde yer verdiği bir kıssayı da sizlere aktarmak istiyorum.
Bu örneklemde Collingwood bir “
Tarihçi
” ile “
Tarihçi olmayan
” arasında, “
eğitimden geçmiş bir ormancı
” ile “
orman hakkında bilgisi olmayan bir yolcu
” arasındaki gibi bir bağıntı kuruyordu. Yolcu, “
Burada da
ağaç ve ottan gayri bir şey yok” diye geçirir zihninden ve geçer giderken, Ormancı ‘
Baksanıza, şuradaki otların arasında bir kaplan var
” diyordu. Bu örneklem ile okura ne anlatmaya çalıştığını ise Collingwood şu sözlerle ifade ediyordu:
Tarihçi”nin üstüne düşen, günümüz durumunun, özensiz bir bakıştan kaçabilen, görece daha belirsiz özelliklerini ortaya çıkarmaktır. Tarih’in törel ve siyasal yaşama katkısı, eyleme geçilmesi gereken durumlara eğitilmiş bir gözle bakmak olacaktır.
Collingwood’a göre “Tarihçi”, yalnızca durum özelliklerini bize göstermekle yetinerek, bu tür durumlarda eyleme geçme kurallarını sağlamazsa, törel ve siyasal güçlüklerin giderilmesine de yardımcı olamayacaktır. Yani, tehlikeyi görmek yetmez, ayrıca nasıl baş edebileceğinizi de bilmelisiniz. Kaplan’dan nasıl korunacağınızı bilmek içinse önce “
ormancılık
” öğrenmelisiniz.
ABD ve Çin arasındaki “
büyük güç rekabeti
”ni çerçeveleyen “
Yeni Soğuk Savaş
” içinde yaşadığımız dünyayı da vahşi bir ormana dönüştürme tehlikesi içeriyor. Her bir devlet kendi güvenlikleri ve bekâsı için bu ürkütücü gerçeği görerek varlığını sürdürmeye hazırlanıyor tabii. Dolayısıyla ülkemizde bizi bekleyen “Siyah kuğular”ı ve “Gri gergedanlar”ı bilmemiz gerekiyor. Diğer bir yandan, ülkemizi bir vücuda benzetmek gerekirse eğer, hastalığın nedenlerinden hiçbirinin hastada bir yatkınlık olmadan ilerlemediğini de idrak etmeliyiz.
Amerikalı sosyolog
Prof. Michael Mann
Yirmibirinci
Yüzyılda İktidar” başlıklı kitabında dünyayı bekleyen ufuktaki krizin “
Küresel Isınma
”” olduğuna dikkat çekiyordu. Prof. Mann “Küresel Isınma”nın her bir ülkeyi eşit derecede etkilemeyeceğini, zengin ülkelerin yoksul ülkelere kıyasla kendilerini daha fazla koruyacak kaynaklara sahip olduklarını söylüyordu. Mann, önlem alınmadığı takdirde muazzam göç dalgalarıyla, su kaynakları savaşlarıyla, dünya savaşı çapında ama daha da kaotik yoğun çatışmalarla karşı karşıya geleceğimizi söylüyordu.
Ülkemizin bazı yörelerinde daha önce tanık olunmamış nitelikte doğa olayları gerçekleşiyor. Bu olayların süreklilik kazanması halinde coğrafî yapımızda nasıl bir değişim yaşanabileceği üzerinde ciddiyetle durmalıyız. Coğrafî değişimler, kentsel ve kırsal yaşamımızı, zirai ve sınaî yapımızı da etkileyecektir. Hangi hallerde hangi yörelerimizin nasıl bir değişim geçirebileceği hakkında bilim adamlarımızın, ilgili kurumlarımızın “
gerçeklik kontrolü
” yapmaları gerekiyor.
Amerika, en az 30 yıldır garantörü olduğu “
Neoliberal
” küresel ekonomik politikalardan çıkmaya çalışıyor. ABD kendince bir ‘
yeni gerçeklik
’ kurguluyor ve her ülkenin de bu yeni gerçekliğe ayak uydurmaları için bastırıyor. Avrupa ve Çin ise kendi gerçeklikleri üzerinden, kendi çıkarları çerçevesinde ayak diriyor. Dünya Amerika, Avrupa ve Çin’den ibaret değil.
Ülke olarak biz neye odaklanacağız? Ne yapmamız, daha da önemlisi neyi yapmamamız gerekiyor? Önceliklerimiz neler olacak? Öncelik, bir seçim içerir. Dolayısıyla böyle bir seçim bazı hedefleri öncelediğimiz hedefin lehine bir kenara koymayı da gerektirebilir. Siyaset, “
mümkün olanın sanatı
” olduğuna göre, imkânlarımızı da doğru ve yerinde kullanmalıyız.
#Politika
#ABD
#Tarih
#Abdullah Muradoğlu
1 yıl önce
Sadece tehlikeyi görmek yetmez..
Kafayı çizen adam
Milyarderlerin WhatsApp grubundan sızan bilgiler
Milli Görüş ruhundan selâm var
Son raund: Ev sahibi vs kiracı
UCM kararına tepkinin Amerika’ya maliyeti