|
Erdoğan neden hep kazanıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1991 yılından bu yana girdiği her seçimi kazandı. Erdoğan’ın, dünyada başka bir örneği olmayan bu başarısı tesadüf değil. Kazandığı zaferleri konjonktürle ya da zamanın ruhuyla da izah etmek mümkün değil. Erdoğan’ın başarısının temelinde çok bariz bir şekilde sabır, sebat, gayret, azim, direniş ve mücadele var.

Hiç kuşkusuz Erdoğan’ın liderlik yeteneği ve siyaset bilgisi de bu başarıda çok etkili. Ancak bu yetenek ve bilgi de somut nedenlere dayanıyor.

Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan muhatap olduğu kitleyi çok iyi tanıyor. Esasen bizzat o kitlenin içinden gelmiş ama diğer birçok siyasetçi ve liderin aksine o kitle ile irtibatını koparmamış bir lider. Türkiye’de geniş yığınların uzunca bir süre maruz kaldığı dışlanmayı, ötelenmeyi, yok sayılmayı, ayrımcılığı, yoksulluğu ve yoksunluğu iliklerine kadar yaşamış. Siyaset ve kademe kademe kazandığı başarılar onu ve siyasetini hiç değiştirmemiş. Kendisine oy verenler kadar vermeyenler de, baktıkları zaman, Erdoğan’da çok rahat bir şekilde kendilerini bulabiliyorlar.

Erdoğan kitlelerin sadece mağduriyetlerini tanımıyor; Türkiye’yi var eden dinamikleri de çok iyi biliyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, toplum kesimlerinin hassasiyetlerini çok iyi tartıyor. Erdoğan’ın belki de en büyük başarısı bu. Örneğin Türkiye’de Sünni olmanın, Alevi olmanın, Kürt olmanın, dindar olmanın ne anlama geldiğini, kimin ne derdinin olduğunu ve ne istediğini çok iyi kavramış bir lider. Milleti millet yapan hamuru iyi analiz etmiş, milleti iyi çözümlemiş Erdoğan. Tarihin, coğrafyanın, yaşanan ortak acıların milleti nasıl şekillendirdiğinin farkında. Milletin tüm renklerini görebiliyor; bu renklerin nasıl bir araya geldiğini ve birbirine nasıl tutunduğunu kavrıyor. İçinden geldiği ve halen içinde yaşadığı toplumun duyarlılıklarını, neye ağlayıp neye güldüğünü, neye değer verdiğini, nelerden rahatsız olduğunu öğrenilmiş bilgi olarak değil de, bir kavrayış, bir tecrübe, his olarak çok iyi tanıyor.

Erdoğan, hitap ederken, milletin azami ortak noktalarını tespit ederek konuşuyor. Bu, asla ve asla “nabza göre şerbet vermek” değil. Zira İzmir’i memnun edecek cümlelerin İzmir’in gönlünü kazanmayacağını, aynı zamanda Konya’nın gönlünü kırabileceğini biliyor. Devlet adına yüzde 100’e hitap edebilir ama siyaseten bunun mümkün olmadığını görüyor. İşte onun için azami kucaklamaya yöneliyor ve bunu da bugüne kadar hiç kimsenin başaramadığı bir ölçekte başarıyor. Karadeniz’e de Doğu Anadolu’ya da aynı samimi dili kullanabiliyor. Diyarbakır’da yaptığı konuşmanın aynısını Rize’de de yapabiliyor. Aynı üslupla Batman’ın da Çankırı’nın da gönlünü kazanabiliyor, ikna edebiliyor. Dinleyenlerin hoşuna gitmeyeceğini bile bile kırmızı çizgilerinin içinde kalabiliyor. Acı da olsa gerçeği söylüyor ve bu dobra vasfıyla da gönüller kazanıyor.

Erdoğan, hitabetinde ve siyasetinde düz bir çizgi izliyor, istikrarlı davranıyor. Hata yaptığında hatasını kabul ve itiraf ediyor; bir değişikliğe gittiğinde bunu milletin anlayacağı şekilde izah ediyor. Örneğin son seçimde muhalefet ikinci turda birden bire ırkçı bir dile dönüp “Göndereceğiz” derken Erdoğan bedelini göze alıp kararlı davranıyor ve bu tutarlılığı, samimiyeti ve cesareti kitleleri ona daha da yaklaştırıyor.

Erdoğan iyi ekip kuruyor. Ekibiyle istişare halinde çalışıyor. Bilgi ve tecrübeyi çok önemsiyor. Lobilerin, medyanın, propagandanın etkisinde kalmıyor. Tehditlere boyun eğmiyor. Herkesi dinliyor sonra kalbiyle, vicdanıyla karar veriyor; bu da aldığı kararlarda isabet oranını artırıyor.

Erdoğan bir bütün olarak milleti tanıdığı kadar tek tek “insan”ı da iyi tanıyor. İdare etmeyi, çalıştırmayı, verim almayı biliyor. Defalarca ihanete uğramış olmasına rağmen küsmüyor, darılmıyor, vazgeçmiyor ve yeise kapılmıyor. İntikam alacaksa bile bunu sabırla zamana bırakıyor.

Erdoğan, salt retoriğin ya da sadece retorik üzerine kurulmuş bir siyasetin milletten uzun süre karşılık bulamayacağını, yani “lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini” de biliyor. Siyasetini somut eserler üzerine inşa ediyor. Sadece hitabetiyle, dik duruşuyla, karizmasıyla değil, onlardan çok daha fazla, somut eserleriyle değerlendiriliyor ve tam not alıyor. Önce İstanbul’da, sonra tüm Türkiye’de, şimdi küresel ölçekte, Erdoğan eserleriyle, hizmetleriyle gönüllerde taht kuruyor.

Erdoğan’ı taklit etmek ya da onu örnek almak isteyenler tek bir vasfına takılıp kalırlarsa Erdoğan’la aynı sonuca ulaşamazlar. Erdoğan’ı analiz ederken onu bir bütün olarak görmek gerekiyor. Sadece iyi konuşmak, sadece dürüst olmak, sadece örneğin cesur olmak siyasette başarı için yetmez. Akıl, vicdan, cesaret, azim, sabır gibi vasıfların yanında Türkiye ve millet bilgisini kavramak ve onu yaşamak da gerekir. Erdoğan, işte bunu yaşadığı için büyük lider ve girdiği her seçimi kazanıyor.

#Recep Tayyip Erdoğan
#seçim
#Aydın Ünal
10 ay önce
Erdoğan neden hep kazanıyor?
Türkiye’yi taşıyacak düşünce kapasitesi nasıl gelişir?
- Türkiye’nin gelecek haritası ‘Orta Kuşak’tır. - ‘Köprü’ onlarındı. ‘Cephe’ onlarındı. ‘Merkez’ bizimdir.
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’