|
Reform değil sürekli iyileştirme
“Tarihin bize öğrettiği, ister en mükemmel yönetim sistemini, ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun, bir medeniyetin sevgi ve nefs terbiyesi dumura
uğramış
, manevi enerjisi tükenmişse, o medeniyeti, ne Birleşmiş Milletler’in
tüzüğü
, ne Helsinki Beyan-namesi, ne AİHM mevzuatı, ne de üstün silâhların kurtarabildiğidir.” Geldiğimiz noktada
dünyanın hali
bu değil mi? Gördüğümüz işittiğimiz her
şey
Alev Alatlı’nın 2016 yılında Cumhurbaşkanlığı ödül töreninde yaptığı konuşmadan alıntıladığım bu cümleleri haklı çıkartıyor.

Geçen hafta konuk ettiğim Ali Yaşar Sarıbay hocanın da siyasete ve yaşadığımız çağa dair çok kıymetli notları var: “Tüketimciliğin getirdiği bir yüz göz olma, teknolojik imkanların sağladığı hedonizmin bir ‘bana ne’ciliği, maddi çıkarların sildiği duygudaşlık... sadece günlük hayatın olağanlığının göstergeleri olarak işlemedi: Artık ortalıkta ne saygılı ne de ıstırap duyan insan var… Bireyler ıstırap duymadıkları sözde bir kriz karşısında kaçışçı bir tavır alarak o krizi sanal şekilde alt etmeye yöneliyorlar: Yani tüketiyorlar, teknolojiyle oynuyorlar, egoist çıkarları maksimum kılmanın acımasız savaşını veriyorlar, somut ve maddi olanı baş tacı ediyorlar. Yeni bir medeniyet değil, adeta insansızlaştırılmış bir dünya kuruyorlar.”

Tam da bu noktada yeni bir medeniyeti bunlara karşı koyarak oluşturmak için Milli Eğitim Bakanlığı bizim için çok önemli hale geliyor.

Çarşamba günü
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’i Yeni Şafak ve tvnet ekibi olarak ağırladık. Kendisini Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü iken tanımıştım. Daha sonra Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü’nde yönetici görevlerde bulundu. ÖSYM Başkanlığı, Millî Eğitim Bakan Yardımcılığı yaptı. Eğitimi planlamadan, ölçme değerlendirmeye, birçok sahada aktif rol aldı. Genellemelerden uzak duruyor, müşahhas sorunlara odaklanıyor.

Özer konuşmasına; 19 yılda Türk eğitim sisteminde çok önemli işler başarıldığını, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının düşürüldüğünü, dersliklerin sayısının artırıldığını, 750 bin yeni öğretmen ataması yapıldığını, kalite artışına ilişkin büyük yol kat edildiğini söyleyerek başladı. Bakanın odaklandığı konuların başında anaokuluna erişimde fırsat eşitliğini sağlamak geliyor. Eğitim hayatı boyunca, anaokuluna giden ve gitmeyen öğrenci her türlü beceri ve bilgide farklılaşıyor. Buradaki fırsat eşitsizliğini gidermek sorunu kökünden çözmeye başlamak anlamına geliyor. Şu an mevcut anaokullarının sayısı 2 bin 782, buna ilave 3 bin anaokulu inşaatını en kısa sürede yapıp hizmete açmak bakanın öncelikleri arasında yer alıyor. Bu okulların bin tanesi İstanbul’da yapılacak.

Bakan Özer anaokullarında okullaşma oranını 3 yaşta %14’ten %50’ye, 4 yaşta %33’ten %70’e, 5 yaşta %78’den %100 çıkartmayı hedefliyor ve bunun için devletin kaynaklarının yeterli olduğunu belirtiyor.

Yeni Milli Eğitim Bakanı’nın ikinci büyük hedefi ise meslek liselerinin bugünün ihtiyaçları ve sektörlerle uyumlu hale getirilmesi.

ODAKLANMA,
ÖZGÜVEN VE KALİTE

Eğitim camiasının içinden gelen Bakan Özer kendini anlatırken 18 milyon öğrencinin sorununu çözmeye odaklandığını söylüyor. “Odaklanmak” en çok kullandığı kelimelerin başında geliyor. Odaklandığı yerlerin başında tek tek okullardaki sorunları çözmek geliyor. Bir diğer odak noktası da öğretmenlerin kazanımlarını artırmak, çeşitlendirmek.

İşe anaokulundan başlamak, odaklanmak, sorunu yerinde-okulda-çözmek, eğitimin kalitesini artırmak için öğretmene odaklanmak, özgüven ve kaliteyi artırmak, okullar arası başarı farkını azaltmak, bakanın hedefleri arasında yer alıyor. O’nu dinlerken dikkatimi çeken bir başka başlık da “reform” yerine “
sürekli iyileştirme”
kelimesine yaptığı vurgu oldu.

Bizim gibi ülkeler için tek seferlik büyük reformlar yerine sürekli küçük iyileştirmelerin daha etkin olduğu kanaatini taşıyor. “Reform değil sürekli iyileştirme kültürünü hakim kılmalıyız” diyor.

18 milyon öğrencisiyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın her icraatı her evi, toplumu, geleceği etkiliyor. Böylesine önemli bir mekanizmada veri setiyle yapılan ve yapılacakları bütünsel olarak görüp hakim olan, girdi ve çıktı analizleriyle eksikleri gören yaklaşımıyla Mahmut Özer’in eğitim sistemimizin kalitesini iyileştirme çabalarının önemli ve desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Buna ilave olarak en başta yer verdiğim Alev Alatlı’dan alıntıladığım cümleyle; sevgi ve nefs eğitimi, yani manevi enerjimizi yükseltme çabasının güçlenmesi en büyük dileğim.

Eğitimin temelinin bu manevi enerjiyi yükseltmek olduğu inancıyla Mahmut Özer’e başarılar diliyorum.

#AİHM
#Mahmut Özer
#tvnet
2 yıl önce
Reform değil sürekli iyileştirme
Değerler eğitimi ve Müslümanlar
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…