|
‘Orduda Dinleme Skandalı’ ve ‘Türk Watergate’ yakıştırmaları tamamen asparagas bir iftira!

Tıpkı 28 Şubat sanığı 100 askerin ortak yaptıkları 29 sayfalık savunmada BÇG’nin 28 Şubat 1997’de FETÖ’yü deşifre edip buna dair gizli raporları Cumhurbaşkanı’na MGK’ya ve Başbakanlığa gönderdiklerine dair yalan beyanlar gibi. 28 Şubat duruşmasının tüm celselerindeki ifadelerin kayıt altına alındığını bile bile bu asparagas iddiayı ortaya atanlar ciddi anlamda psikolojik harekat yaptıklarını sanıyorlarsa ciddi bir yanılgı içindeler. Zira 28 Şubat davasının görüldüğü Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 28 Şubat sanıkları askerlerin 5 yıl içinde 86 duruşmanın yapıldığı güne kadar sanıklar ve avukatlarının 15 Temmuz’a kadar FETÖ’nün adını ağızlarına almadıkları, 15 Temmuz kalkışma ve Türkiye’de iç savaş çıkarmaya yönelik girişimlerin başarısızlıkla sonuçlanması sonrasında bazı iddiaları ortaya attıkları biliniyor.

Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat Davası’nda Refah-Yol iktidarını darbe ile devirmek suçundan yargılanan çoğu üst düzey askerlerin tümü genelde ağırlaştırılmış müebbet hapis ve rütbelerinin sökülerek cezalarını er olarak çekmeleri yönünde karar verilmişti. Ancak 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı ve gerekçeli kararı öncesinde yargılanan tüm askeri sanıklar hem karar merci mahkeme heyetini hem de temyiz safhasındaki üst yargıyı etkilemek amacıyla savunmaya yönelik çeşitli açıklamalarda bulunmuşlardı. Bu açıklamaları yaparken suçlandıkları konularda kamuoyunu bilgilendirmeye çalışan gazeteciler, önemli davacı tanıklar ve bazı milletvekilleri hakkında olumsuz bazı iddialarla bu kişilere, güvenirliklerini mahkeme ve kamuoyu nezdinde etkisiz kılmaya yönelik psikolojik harekat uygulamaya çalıştıkları da dikkatli gözlerden kaçmamıştı. Müebbet hapis cezası istenen sanıklardan eski Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri’nin mahkemede yaptığı savunmada darbeciler haricinde davacıları ve tanıkları ayrı ayrı suçlaması da hayli enteresandı doğrusu!

Fevzi Türkeri en büyük eleştiriyi şahsım ile ilgili yapmıştı. Bülent Orakoğlu’nun sadece 3,5 ay İstihbarat Daire Başkan Vekilliği yaptığı halde tüm istihbarata hakimmiş gibi takdim edildiğini ama kendi istihbarat raporlarından bile haberi olmadığını öne sürmüştü. Türkeri’ye göre; “İrticai faaliyetlerdeki ivmeyi tespit eden devletin istihbarat birimleri MİT ve Emniyet’tir.” demişti. Türkeri’nin avukatı Aykanat Kaçmaz ise savcının mütalaasındaki cebir ve şiddet ifadelerinin aynı anlam içinde kullandığını iddia ederek savcıyı suçlamıştı. “28 Şubat için ‘manevi cebir vardır’ diyenlere, bu görüşü kabul etmesem de saygı duyarım, ama ‘şiddet vardı’ diyenlere saygı duyamam” demişti. Ancak Av. Aykanat, müvekkili Fevzi Türkeri’nin 28 Şubat 1997’de Genelkurmay İKK Başkanı olduğu süreçte İKK ünitesinde PM Kadir Sarmusak’a 7 saat elektrik verilmek suretiyle işkence yapıldığından şüphesiz haberi yoktu. Bu işkence sonrası Kadir Sarmusak’tan şahsımı suçlayıcı ifadeler elde edilmiş ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olarak işkence ile alınmış bu ifadeler sonrasında tutuklanmıştım. Askeri Mahkeme’nin gerekçeli kararında işkence ve işkenceyi tespit eden doktor raporlarına yer verilmişti. Genelkurmay İKK Dairesi’nde alınan ifadelerde ifadeyi alan ve yazanlar tutanağının altında isimler belirtilmemiş, yerlerine Gnkur.Tem- 1 ve Gnkur.Tem- 2 denmişti.

Diğer önemli bir konu da şahsımı suçlamaya çalışanların neredeyse tümü İstihbarat Daire Başkanlığı’nda 3,5 ay görev yapmamı eleştirmişlerdi. Ancak Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı görevine atanmadan önce 3 ilde İl Emniyet Müdürü olarak, daha öncesinde Çanakkale, Hatay ve İstanbul illerinde İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlerinden sonra Giresun Emniyet Müdürlüğü’ne atanmıştım. Gelelim istihbarat raporlarından haberim olmadığı iddiasına. Bülent Orakoğlu olarak benim ilk ifadem Askeri Savcılık’ta alındı. Askeri Mahkeme sonrası tutuklandım. İddianameye esas hakkındaki mütalaayı askeri savcı hazırladı, askeri mahkeme beraat kararı verdi. Beni Ankara 2 No.’lu DGM’ye sevk etti. DGM 15 dakikada oy birliği ile beraat kararı verdi. Siz Fevzi Türkeri; cuntanın İKK Başkanı olarak benim asker olmamama rağmen askeri mahkemelerde neden yargılandığımı bilmiyorsunuz öyle mi? Geçin boyunuzu ve haddinizi aşan kelimeler etmeyin bundan sonra!

Ankara 2 No.’lu DGM gerekçeli kararında “Bülent Orakoğlu’nun 2559 sayılı Polis Vazife Selahiyetleri Kanunu’nun ek 7’nci maddesindeki hükme göre kendine ulaşan davaya konu bilgi ve belgeleri İçişleri Bakanı’na iletmekle yasanın ön gördüğü ödevi yerine getirmiştir” denilerek hakkımda beraat kararı verilmişti.

28 Şubat cuntasının askeri kanadını oluşturan CUNTA’cıların kendilerini aklamaya, Türk milletini suçlamaya yönelik faaliyetleri her ne kadar beklenen bir durumsa, bizim mahalleden sayabileceğimiz yerli ve milli unsurların 28 Şubat’ı ve aktörlerini değerlendirirken 28 Şubat darbecilerinin jargonu ve kurgu olaylarını gerçek gibi kullanmaları asla beklemediğimiz bir duruma veya bir operasyona işaret eder. Tıpkı bizim mahalleden olarak gördüğümüz bir medya grubunda “Türk Watergate’i”, “Orduda Dinleme Skandalı” başlıklı analiz gibi.

Ancak 1968 yılında girdiğim, 28 Şubat 1997’de ayrılmak durumunda kaldığım polis teşkilatında bulunduğum önemli ve üst düzey görevlerde yasadışı olarak hiç kimsenin telefonunu dinlemedim dinletmedim. Gerek askeri savcılıklar gerekse sivil savcılıklarda özellikle 28 Şubat döneminde Dz.K.K Askeri Savcılığı’nca bu hususta tarafıma asla bir suçlama yapılmadı. Yalnızca ‘28 Şubat Apoletli Medya’nın (Sivil Cunta) darbecilerden aldığı talimatlarla bu konuda yalan ve iftira mahiyetinde haberler, resimler masa başında üretildi. Millet fakirleşip 28 Şubat’ta bankalar marifetiyle soyulurken zenginleşen ‘Sivil Cunta’ ve ‘Apoletli Medya’ yırttığınızı sanmayın er geç adalet yakanıza yapışacak. İnşallah!

#MİT
#TSK
#FETÖ
#Bülent Orakoğlu
#28 Şubat
1 yıl önce
‘Orduda Dinleme Skandalı’ ve ‘Türk Watergate’ yakıştırmaları tamamen asparagas bir iftira!
Muharrem Pehlivan yahut İnce Hesap’lar!
Şehirsiz insan, insansız şehir
Binbir surat terörün yılbaşı maskesi
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı