|
Devlete meydan okuyan zihniyetin 3’üncü halkası mı?

Bilindiği gibi Cumhuriyet Gazetesi’nin; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un, Kuzguncuk’ta kiraladığı araziye kaçak yapılar yaptırdığına yönelik haberinin asılsız ve gerçeği yansıtmadığının ortaya çıkması kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Cumhuriyet gazetesinin haberinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Üsküdar’da bulunan ve Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi sınırları içinde yer alan evinin yanındaki araziyi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden kiraladığı ve burada kaçak yapı inşa ettiği aktarılmıştı. Haberde İBB ekiplerinin bu yapıları yıktığı da vurgulanmıştı. Oysa Altun’un avukatı Sezgin Tunç, Fahrettin Altun hakkında asılsız ve hakikat dışı iddialar ileri sürüldüğünü gerçekler tahrif edilerek kamuoyunun yanıltılmaya çalışıldığını belirtmişti. ‘Arsa üzerindeki bahçe düzenleme çalışması’ dışında iddia edildiği gibi herhangi bir yapılaşma söz konusu olmadığı için yıkım iddialarının yalan olduğunu yalnızca’ taşınabilir Çardak’ın’ sökülerek kaldırıldığını arsa üzerinde hukuka aykırı bir işlem olmadığından belediye ekiplerince bir zabıt dahi tutulmadığını açıklamıştı. Cumhuriyet Gazetesi’nin habercilik maskesi altında organize bir kurgu ve kumpasa imza attığına işaret eden Av. Sezgin Tunç’a göre, Vakıflar 2’nci Bölge Müdürlüğü ile 13 Nisan’da imzalanan sözleşme ile birlikte asparagas iddialar ile gerçek dışı bilgilerin medyaya servis edilmesi ile kurgu-kumpas faaliyete geçirilmişti. Kumpasla birlikte İletişim Başkanı’nın hukuka aykırı olarak fotoğraflandığı evi gazetelere servis edilerek açık adresi haber metni içinde terör örgütlerine hedef gösterircesine verilmesi açık bir tehdit olarak algılanmalıdır. Zira Cumhuriyet Gazetesi’nin sicili bu anlamda hiç de temiz değildir. Cumhuriyet Gazetesi ve trol sitelerinin bu anlamda medya gücünü kullanarak yaptığı kişilik suikastlarında Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının köşe yazılarının kullanıldığı ve operasyon el gazetecilik yapıldığı bilinmektedir. Cumhuriyet Gazetesi’nin son olarak uyduruk gerekçelerle devletin en önemli kurumunun başındaki İletişim Başkanı’nı hedef alması ile Halk ve FOX TV’deki meydan okumaların dış bir merkezden idare edilen, Türkiye’ye karşı planlanan bir KAOS’un halkaları olup olmadığı muhakkak sorgulanmalıdır. Kısa aralıklarla yaşanan bu 3 gelişmenin tesadüf olmadığı kanaatindeyim. Halk ve FOX TV’de dile getirdiğimiz açıkça devlete meydan okuma zihniyetinin bu kez üçüncü halkası ile mi karşıyayız? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Cumhuriyet Gazetesi hakkında terör soruşturması açtığını biliyoruz. Bu soruşturma ülkemizin genel güvenliği açısından derinleştirilmelidir. İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ailesinin başta FETÖ, PKK ve DHKP/ terör örgütlerine karşı hedef gösterilmesinin hesabı da bu arada sorulmalıdır. Zira Cumhuriyet Gazetesi, Halk ve FOX TV’nin ortak paydası FETÖ, DHKP/C ve PKK terör örgütleri ile iltisaklı olmalarıdır.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında; ’’Cumhuriyet Vakfı yönetiminin hukuka ve kanuna aykırı usulsüz bir şekilde ele geçirilmesinin ardından firari sanık Can Dündar ve ekibinin gazetede etkin konuma gelmesi sonrasında Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın politikası değişmişti. Gazete FETÖ silahlı terör örgütünün amaçlarına hizmet eder şekilde, 17-25 Aralık yargı süreci de dahil olmak üzere MİT TIR’larının durdurulması, FETÖ örgütünün liderinin lehine yapılan köşe yazıları ile FETÖ lehine birçok faaliyette bulunmuştu. Gerekçede, sanıkların ByLock kullanan FETÖ mensubu olduğu değerlendirilen şahıslarla bir çok bağlantılarının olduğu öne sürülerek “Suça bilerek ve isteyerek kasten iştirak ettikleri, muhalif görüntüsü ile PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C silahlı terör örgütlerinin lehlerine yıllara yayılır şekilde haberler ve röportajlar yaptıkları konusunda tam bir vicdani kanaat hasıl olmuştur” ifadesine yer verilmişti’’

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma ilamı sonrasında Cumhuriyet Gazetesi eski çalışanlarının aralarında bulunduğu 13 sanık yönünden 21 Kasım’da yeniden yargılama yaparak kararını açıklamıştı. 12 sanık yönünden Yargıtay’ın bozma ilamına karşı direnme kararı veren mahkemenin 79 sayfalık gerekçeli kararında en önemli gerekçesi Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, “sanıkların, eylemlerinin basın hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği şeklindeki kararına katılmak mümkün değildir” tespiti olmuştu. Bu direnme kararında ‘’İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin (istinaf)‘’ yerel mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin bir aykırılık bulunmadığını ispat ve değerlendirmenin yerinde olduğu kararı da etkili olmuştu şüphesiz.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU’NA GİDECEK

Yerel mahkemenin direnme kararı tekrar Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gidecek, ceza dairesi bozma kararında direnirse, dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda değerlendirilecek. Yerel mahkemenin kararını kabul eder ise cezalar bu şekilde onanacak.

#Devlet
#Cumhuriyet
#Yargıtay
4 yıl önce
Devlete meydan okuyan zihniyetin 3’üncü halkası mı?
İsrail’in açmazı ve bazılarının basiretsizliği
Sarai Sierra kaçırıldı mı?
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu