|
İş güçtür!/ Pek manidar Sevgililer Günü kutlaması
I-

“Ben geç geleceğim hanım.”

“Niye haber verdin ki! Her zaman geç geliyorsun. Bak şimdi içime bir şüphe düştü, BEY!”

“Vesvese şeytanın işi. Sana da yaranılmıyor. Haber vermem kızarsın, haber veririm şüphenin tohumunu ekersin.”

“Unutma, seni sadece seçmenlerin takip etmiyor. Ben de takip ediyorum.”

“Yani?”

“Yani, hani eve gelince çoluğa çocuğa afralanıp tafralanıyorsun çok yorgunum, gün boyu toplantılar iflahımı kesti diye ya!!! Seçmen ziyareti, toplantı filan... Yemiyoruz... Bütün gün oturuyorsun.”

“Gün boyu toplantı ne demek! Toplantı, oturularak yapılan bir şey.”

“Senin sosyal medya ayak izini sabitliyorum. ‘Filanı makamında ziyaret ettik. Feşmekan ile toplantı yaptık.’ Ortada kuş sütü takviyeli yemek masası görseli.”

“Hemşehrilerimizin derdini dinledik.”

“E dinledin de ne oldu? Dertleri neymiş mesela? Sen o dertlere deva olması için ne önerdin? Şık ambalajlı hiçbir şey, önerdiğin. Fotoğraf paylaş, tamam. Paylaştığın fotoğrafın altına hemşehrilerin dertlerini de yazsana bir zahmet.”

“Hatun sen ne diyorsun! Sen ne biçim konuşuyorsun benimle. Sen benim düşmanım mısın?”

“Ben senin önce din kardeşinim. Şu yaptıklarının hangisi amel defterine hayırla yazılacak işlerden? Hepsi boş, malayani işler.”

“Allah Allah. Siyaset ne zamandan beri tekke kriteriyle değerlendirilir oldu.”

“Sana link gönderiyorum. Eskiden sen hikâye severdin. Bak, Çehov’dan.”

“Benim hikâyeye ayıracak vaktim yok.”

“Bütün vaktim sosyal medyanın, diyorsun. Sorun yok, bu da sosyal medyadan. Açacaksın Youtube’u, dinleyeceksin. Toplam dört dakika. Çehov’dan. Sen vakti zamanında İsmet Özel de severdin. Kadınlar kocalarından helal lokma istese, dünya bambaşka bir yer olurdu diyor İsmet Özel, derdin ya durmadan. Bak ben de sana malayani olanın peşinde dolaşma diyorum. Dert dinle, çözüm üret. Gücün yetmiyorsa bırak.Muhasebeni yap. Sen bu dünyaya fotoğraf çektirmek için mi geldin? Ömür gidiyor efendi, ömür.”

“Kim ölmüş? En son benimle bu minvalde bir konuşma yaptığında enişten ölmüştü. Allah rahmet eylesin.”

“Herkes fani, ben daimi diyorsun. Peki. Şeytanın bol olsun diyeceğim de zaten yeterince bol. Beddua olmasın. Allah gönlüne göre versin diyeceğim de... Gönül, modası geçmiş bir kadın ismi diyeceksin. İki toplantı arası dinleyiver sen hikâyeyi. Bak linkini attım.”

“Bu mu? Kaç dakika sürüyor bu? Bak uzun bir şeyse dinleyemem. Vaktim yok.”

“Yok yok, sadece dört dakika.”

“Tamam, dört dakika dinleriz. Dinleyince ne olacak! Bak açtım bile. Ne diyor bu! ‘Kocasını bırakan kadın’. Sevmem ben böyle şeyleri. Ne söyleyeceksen doğrudan söyle. Böyle hikâye arkasına saklanıp... Sana söylüyorum kızım, sen işit gelinim havasında. Hiç hazzetmem böyle şeylerden.”

“Kadın ve koca bahsine takılma. Bir metafor olarak dinle sen. Dürüstlük bahsi için iyi bir yol haritası niyetine yani...”

“Farz et dinledim. Dört dakika dedin zaten. Sen bu hikâyenin neresindesin, ona göre dinleyeyim.”

“Sorun bu ya! Ben bu hikâyenin hiçbir yerindeyim! Bunu gör istiyorum. Yani duy.”

II-

“Çok yoruldum abi. Allah seni inandırsın, yemek yemeyi atlamışım.”

“Hadi len. Çok yorulup da taş mı taşıdın? Ne yaptın sanki!”

“Öyle deme abi, gün boyu çalıştım. Bu günler zor günler, herkes elini taşın altına koymasını bilecek.”

“Hangi taşın altına koydun elini? Taş var taş var. Zümrüt, elmas da bir taş yani.”

“Dalga geçme abi. Gün boyu sınırı çektim.”

“Heee anladım. Sen yine...”

“Yok abi üç ayrı platformda...”

“Tabii tabii.”

“Adam gazeteciyim diyor, bir şeyden anladığı yok. Bir de utanmadan yazısını paylaşmış. Paylayışımı alıntılayıp haddini bildirdim.”

“E ne oldu sen had sınırı çekince?”

“Ne olacak abi, rezil ettim rezil.”

“Sonra ne oldu? Adamı rezil ettin...”

“Vazifemizi yaptık abi. Vatan bizden hizmet bekler.”

“Len sen askerliğini erteliyorsun. Kredi ile bedelli yapmaya kalktın. Hangi vatan, hangi hizmet!”

“Öyle deme abi, o iş başka bu iş başka. Sosyal medyada sanal vatan müdafaası diye bir şey var yani.”

“Evini ocağını söndürdün “müdafaa” diye. Yaptığın bir şey yok, çok mühim işler yapıyormuşsun gibi geriniyorsun. Bak sezon açıldı, gel bana yardım et. Bir haftada öğrenirsin.”

“Yok abi ben kadrolu olacağım yakında.”

“Ne olacaksın ne olacaksın? Kadrolu trol mü olacaksın!”

“Sen anlamazsın o işlerden. Badana boya yapmaya benzemez. Kafa işi, azim işi... Bak işte şimdi başlıyor hamlemiz.”

“Nasıl bir hamle bu?”

“Vekilimizi tanıyorsun? Hemşehrimizi?”

“Şehrimizden sadece bir vekil çıktığına göre tanımamak mümkün mü? Üstelik her dakika boy boy fotoğrafı ile gözümüzün içinde...”

“Dünya Sevgililer Günü ile Dünya Öykü Günü’nü kutluyoruz onun sosyal medya hesabından...”

“Nasıl ya! Koca adam, Sevgililer Günü kutlamaya utanmıyor mu?”

“Öyle deme, bu işler hep etkileşim işi! Paylaşımının trafiğini ben yöneteceğim. Sana kadrolu olmaya yakın olduğumu söylemiştim.”

III-

“Verdiğin ev ödevini yaptım hanım. Sağ ol. Pek manidarmış. Beğendim. İş, güçtür diyor. Hakikaten öyle. İş, güçtür. Herkese attım bu hikâyeyi. Hatta sosyal medya vasıtasıyla bütün Türkiye’nin dinlemesini sağlayacağım. Desteğin için sağ ol. Ayrıca Dünya Sevgililer Günü ile Dünya Öykü Günü’nü de tek kalemde kutlamış olacağım. Sen bana böyle işlerle gel...”

IV-

“İyi akşamlar sayın seyirciler. Türkiye, Dünya Sevgililer Günü’nü Çehov’un “Kocasını Bırakan Kadın” hikâyesi ile kutlayan, ... vekili U. Z. ile dünya medyasında haber oldu. Şehrin adını açıklayamıyoruz çünkü hemşheri dernekleri dava açmak için hazırda bekliyor, vekilin adını açıklayamıyoruz çünkü kanalımıza dava açmış 7 vekil olduğu için, yönetim haberlerin öznesinin ismini vermeme noktasında karar aldı. U. Z. kısaltması herhangi bir vekilin isminin kısaltması olmayıp “uzaylı zeka”nın kısaltmasıdır.

U.Z.’nin neden haber olduğu konusunda detay veremiyoruz, detaylandırma telif hakları kapsamına giriyor. Velhasıl biz sizi böyle bir haber olduğundan haberdar ettik haberin devamını kendin pişir kendin ye yöntemiyle elde edebilirsiniz.”

#Sevgililer Günü
#İsmet Özel
#Çehov
2 yıl önce
İş güçtür!/ Pek manidar Sevgililer Günü kutlaması
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu