|
15 Temmuz’u bir “tiyatro” olarak televizyondan izleyen şahıs, hafızamızla alay ediyor
15 Temmuz gecesi, kimin ne yaptığını bilmesek… Sonrasında devlete yuvalanmış FETÖ’cüler başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadele için anayasal bir hak olan Olağan Üstü Hal için
”20 Temmuz darbesi”
denmesinin ne anlama geldiğini bilmesek… CHP lideri Kılıçdaroğlu bizi kandırabilirdi!

Sayın Kılıçdaroğlu hepimizin “balık hafızalı” olduğunu var sayarak geçtiğimiz grup toplantısında, Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) devletten sökülüp atılan, FETÖ’cülere göz kırpmak ve “oy devşirmek” için şöyle dedi:

“15 Temmuz darbe girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik, hep birlikte yaptık.“
Bu sözleri söyleyen isim, darbeden önce katıldığı bir canlı yayında,
“Darbe olursa tankın üzerine ilk önce ben çıkarım”
diyendir. Ama 15 Temmuz gecesi, Atatürk Havalimanı’nda tankların arasından geçip, Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine yerleşen de aynı isimdir. Duşunu alıp, beyaz gömleğini giyip, kırmızı kravatını takıp, bir fincan kahvesini de alıp, televizyondan darbeyi izleyen de aynı kişidir: Kemal Kılıçdaroğlu.

O kahvesini yudumlarken mesela Erol Olçok Birinci Köprü’de, Mustafa Cambaz Çengel’de, İlhan Varank Saraçhane’de FETÖ’cülerin kurşunlarıyla şehit düştü. Ya da Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Merkezi’ne FETÖ’cü alçağın attığı bomba sonucu Demet Sezen şehit oldu. Kemal Bey, darbe ve işgal girişimini bir savaş filmi gibi televizyondan izlediği saatlerde sokaklarda 251 insan şehit oldu, 2 binin üzerinde insan yaralandı.

Kılıçdaroğlu o gece televizyondan izlediği darbe ve iç işgal girişimine, millet tarafından darbe püskürtüldükten sonra
“kontrollü darbe”
de dedi. Unuttuk mu? Hayır. O söylemiyle Fetö’nün, “tiyatro” söyleminin benzerliğini de unutmadık. 20 Temmuz içinse
“Karşı darbe”
dedi.
Bugün Kemal bey, çıkmış
“Hep beraber mücadele ettik”
diyerek bizimle alay ediyor!
Kılıçdaroğlu, KHK ile görevden alınanları da devletteki görevlerine iade edeceğini söylüyor.

Bu vaadini, milletimizin izanına havale ediyorum.

Ama bir şey hatırlatarak.

Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Yasası’nda öyle bir madde var ki,
“Bir Diyanet personeli yüz kızartıcı suç işlese ve bu suç devlet memurluğundan atılmasına engel olmasa dahi, Diyanet personeli olarak görevine devam edemiyor.”
Yani, yüz kızartıcı suçu işleyen Diyanet personeli, o kurumda tutulmuyor. Çünkü o kurumun mahiyeti bunu gerektiriyor!

Peki KHK ile devletten sökülüp atılan, ama bir şekliyle yargılanıp ceza alıp cezasını çekmiş olan ya da hakkında kovuşturma olmayan FETÖ’cüler devlete geri dönseler. Mesela Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mesela İçişleri Bakanlığı’na, mesela polisliğe yeniden başlasalar. Onların “iltisaklı” hali o görevlerde bulunmalarına engel değil mi?

Soruyorum ve susuyorum..!

Satranç bitince taşların hepsini toplayıp aynı torbaya koyarlar

  • İki satranç ustası, satranç tahtasına dizdikleri taşlarla muazzam bir oyun sergiliyor. Biri İyi Parti lideri Akşener, diğeri CHP lideri Kılıçdaroğlu.
  • Satranç tahtasındaki en değerli taşlarsa, İstanbul ve Ankara’nın belediye başkanları. Satranççıların arasındaki sitil farkı ise çok bariz.
    Akşener, daha çok piyonları hareket ettiriyor. Kılıçdaroğlu hep şah ile sonuç alma derdinde. Oyunu izleyen yancılarsa “bedava çay, çorba” derdinde.
  • Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını önlemek için ve dahası 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın adayını belirleyen olmak için İstanbul Belediye Başkanı’nı araçsallaştırmıştı. Yetinmeyip yanına bir de Ankara’yı ekledi.
  • Kılıçdaroğlu ise “Ben” diyerek maçı kotarmaya çalışıyor.
  • Ama unutulmasın ki
    her satranç oyunundan sonra tüm taşları toplarlar aynı torbaya doldururlar!
  • Satranç ustaları arasındaki bu heyecanlı mücadelede Meral Akşener, Kurtalan’a gidinceye kadar birkaç adım öndeydi.
    Kılıçdaroğlu ise öncü taşlarını kullanmaktansa sürekli şah’ı hareket ettiriyor ve tuzağa düşüyor. Hele, “kale”yi kaybedecek hale düştüğü “tezkereye hayır” hamlesiyle…
  • Maçın sonucu nasıl bitecek merakla bekliyoruz.

“Siyasi kuduzlar”ların cirit attığı sosyal medyaya behemehal düzenleme şart

Bunun adı düpedüz, “Siyasi kuduzluk”tur. Tırnak içindeki ifade Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz’a ait.
Konu ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kastederek geçtiğimiz gece sosyal medyada açılan bir başlık ve o başlık altında yapılan iğrenç ötesi aşağılık paylaşımlar.

Merak etmeyin hepimiz ve Erdoğan da bir gün göçüp gidecek. Ama yaptığımız zerre iyilik de zerre kötülük de hatırlanacak.

Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’na dönük, akılla izanla açıklanamayacak şizofrenik paylaşımlar olsa olsa “siyasi kuduzluk”dur.

Çok ağır sözler söylenebilir. Fakat Fuzuli’nin şu mısralarıyla iktifa edelim:

“Diploma insanın cehlini alsa da;

Hamurunda varsa eşeklik, baki kalır..”

Sahi, Meclis’te bekleyen bir “Sosyal Medya Yasa Tasarısı” vardı ona ne oldu? O yasa bu yılın sonuna kadar çıkmazsa, “siyasi kuduzlar” daha neler neler yapacak haberiniz olsun!

#15 Temmuz
#FETÖ
#CHP
2 yıl önce
15 Temmuz’u bir “tiyatro” olarak televizyondan izleyen şahıs, hafızamızla alay ediyor
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?
Netanyahu’ya tutuklama tehdidi ve Amerika’nın uluslararası itibarı