“Rusya ile savaşmaya niyetimiz yok. Ukrayna’ya savaşmak için Amerikan askeri göndermeyeceğiz”
diye bir cümle kurarsanız…
NATO’nun savaş makinesi Rusya’nın sınırlarına yaklaşmasına müsaade etmeyeceğiz”
karşılığını alırsınız.
“İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük kriz”
dedikten sonra,
“Rusya’ya karşı görülmemiş yaptırım uygulayacağız”
cümlesini kurarsanız…
“Dış güçlere sesleniyorum. Kim Rusya’ya tehdit oluşturmaya çalışırsa derhal karşılık vereceğiz”
cümlesiyle karşılaşırsınız.
Her istediğiniz yere müdahale etme hakkını kendinizde görürseniz…
Milyonlarca sivilin ölümüne sebep olup,
ddiasıyla girdiğiniz yerlerde kaos oluşturup çekip giderseniz…
Dünya düzeninde haklıların değil güçlülerin sözünün geçtiğini gösterirseniz…
O zaman, karşınızdakinin de bir gün güçlenip sizin karşınıza dikileceğini hesap etmeniz gerekirdi..!
Rusya, bugün hukuksuz bir şekilde Ukrayna’ya giriyor. Tıpkı sizin Irak’a, Afganistan’a girdiğiniz gibi.
Çünkü, 1945’te kurduğunuz düzen… Oluşturduğunuz çatı örgüt
,
yerine hukuksuzluğu,
hak yerine gücü tercih etti.
Haklının değil güçlünün yanında yer aldı.
24 Ekim 1945’te kurduğunuz BM, “dünya barışı”nı korumak üzerine inşa edildi sözüm ona… Ama ne hikmetse bugüne kadar sadece
“İkinci Dünya Savaşı’nı kazananlar lehine”
tutum takındı.
Ve o düzen dün fiili olarak çöktü.
Yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hançeresini yırtarcasına seslendirdiği
ifadesi ve dünyada hakkaniyete dayalı yeni bir düzenin inşasının gerektiğini söylemesi bugün çok daha değerli hale geldi.
Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda ilkesel olarak tarafız. Egemen bir ülkenin, işgaline karşıyız.
Buna mukabil, bir ülkenin bir askeri ya da ekonomik kampa üye olma iradesini de haklı görmekle birlikte, “tehdit” ve “tehlikenin” boyutlarını kestirme öngörüsünün de olması gerektiğine inanıyoruz.
Rusya, haftalardır beklenen hamlesini yaptı. Ukrayna’dan kopardığı son iki parçayı işgal etmeye başladı. İşgalin başlama sürecinde Başkent Kiev de vuruldu.
“NATO’NUN GENİŞLETİLMEMESİ KONUSUNDA UZLAŞMA ÇABAMIZ BOŞA ÇIKARTILDI”
İşgalin başladığını ilan eden Putin, dün sabaha karşı şöyle cümleler kurdu,
“Dünyada kurulan güç dengesine (hegemona) uymayan her şey gereksiz ilan edildi. Ve eğer birisi buna katılmazsa onu dizlerinin üzerine çöktürdüler. Rusya’nın Ukrayna’dan gelen (NATO) sürekli bir tehdit karşısında kendisini güvende hissetmesi, gelişmesi ve var olması mümkün değil. Rusya’nın NATO’nun genişletilmemesi konusunda bir uzlaşmaya varma girişimleri boşa çıkartıldı. Amerika ve müttefikleri Rusya’yı çevreleme yönünde bir politikaya sahip. Ancak bizim için bu Rusya’nın varlığına yönelik ciddi bir tehdit.”
İşgalin başlaması ve Putin’in açıklamasına karşılık olarak Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski ise, “
Ülkemizin savunması ve geleceğimiz için askeri eğitim almış kim varsa göreve çağırıyorum. Dünyanın birçok ülkesi, Rusya’nın kötülüğün tarafı olduğu konusunda hem fikirdir”
diyebildi.
Amerika ve Avrupa Birliği’nin (AB), hiçbir şekilde Ukrayna’nın yardımına koştuğunu görmedik. Açıkçası Ukrayna kimilerine göre yem, kimilerine göre kurban olarak ortada bırakıldı.
Ukrayna’yı, Rusya’ya karşı kışkırtanlardan bu yazıyı yazdığımız saatlere kadar ne ciddi bir tavır ne ciddi bir
geldi.
Dün yani 24 Şubat 2022 dünya tarihi açısından yeni bir dönemin işaretidir. 1945’te kurulan düzen, 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasına rağmen… Çift kutupluluktan tek kutupluluğa dönülmesine rağmen ağır aksak yürütülüyordu. 1990’lardan itibaren Amerika’nın başını çektiği ve AB’yi de yanına aldığı yeni düzen tek kutupluydu.
Amerika, soğuk savaş sonrası, NATO ile
“Küresel terörle mücadele” adı altında İslam coğrafyasını kan gölüne dönüştürdü. “Yaratıcı Kaos” adı altında, kurulu düzenleri yerle bir etti. Etnik, dini, mezhepsel çatışmaların önünü açtı. Eski doğu bloku ülkelerindeyse “kadife devrimleri” denedi.
İşte Ukrayna bugün Rusya’nın önüne bir “yem” olarak atıldı. Amerika izliyor, AB izliyor.
Dünyayı “Teksas’a çevirenler bugün Ukrayna’nın işgalini sadece seyrediyor.
Bize düşense, haksızlık karşısında susmamaktır ama…
Türkiye perspektifinden… Türkiye’nin çıkarları perspektifinden meseleye bakmaktır.
Yıkılan düzenin altında kimlerin kalacağını düşünüp, bu anlamda Türkiye’yi düze çıkartacak kararlara imza atmaktır.
Kör şeytan aklıma şu cümleyi de düşürdü, “Acaba diyorum, Rusya ile Amerika anlaştığı için mi bu kadar rahat bir şekilde Ukrayna’ya girdi?
