Dünyayı saran ve sarsan koronavirüs mikrobu, bütün milletlerin yaşam tarzlarında önemli değişikliklere neden oldu. Bu virüsün sona ermesinin ardından yeni bir dünya düzeninin kurulacağını söyleyenler bile var. Yeni dünya düzeni koronavirüsten sonra mı kurulur, yoksa koornavirüs yeni dünya düzeni için ilk adım mıdır, bilmiyoruz. Ama bu salgın tehdidinin ardından dünyada çok şeyin değişeceği muhakkak.

Virüsün ortaya çıkması ve salgına neden olmasının ardından dünya milletlerinin yaşam tarzı, yeme içme kültürü, inanç özellikleri üzerinden analizler yapılmaya başlandı. Malum virüsün ilk görüldüğü ve dünyaya yayıldığı Çin üzerinde çok şeyler paylaşıldı. Virüsün yarasalarda görüldüğü ve Çin’in yemek kültüründe yarasa çorbası diye bir yiyeceğin olması hasebiyle bu virüsün insanlara bulaştığı değerlendirmeleri yapıldı.

Daha sonra virüsün en çok yayıldığı İran ile ilgili de özellikle Şiilerce kutsal sayılan Kum kentinde türbe ziyaretlerinin etkili olduğu, yönetimin kutsal sayılan bu kentte önlem alma konusunda çekingen davrandığı belirtildi.

Koronavirüsün en çok etkilediği Avrupa ülkesi İtalya için de durumu Akdeniz insanı veya Akdeniz rahatlığına bağlayanlar bile var. Dolayısıyla salgının sona ermesinden sonra bu tartışmalar devam edecek, pek çok toplumun yaşam tarzlarında önemli değişikliklere yol açılacağını öngörmek mümkün.

Daha önceki salgınlarda olduğu gibi koronavirüs salgınının gündeme gelmesinden hemen sonra, uzmanların en önemli tedbir olarak dile getirdiği husus temizlik ve hijyen oldu. Özellikle el temizliği bunların başında geliyor. El temizliği üzerinden yapılan vurgular nedeniyle piyasalarda ne dezenfektan kaldı ne de kolonya. Ellerimiz nasırlaştı kolonya veya dezenfektan kullanmaktan.

Mesele genel temizlik ve özellikle el temizliği olunca haliyle konu ister istemez beş vakit namaz için alınan abdest gündeme geldi. Kimileri her vakit için abdest alan bir kişinin koronavirüse yakalanma riskinin az olduğunu iddia etti. Kimileri de “Umreden dönenlerde vaka görüldü. Hani abdest koruyordu” diye dindar insanlarla alay etmeye kalkıştı. Hâsılı bu virüsü bile ideolojik tartışmalarına alet etmeye kalkanlar bile oldu.

Virüsün Çin’de ortaya çıkmasından sonra hemen heyecana kapılıp bir an önce Türkiye’ye gelmesi için yoga yapmaya başlayanlar, önce Türkiye’nin vakaları gizlediği yalanını yaymaya çalıştılar. Sosyal medya ve internet tabanlı mesaj ve konuşma platformlarında çeşitli kirli bilgiler yaymaya başladılar.

Cep telefonunda WhatsApp veya benzer programlar olanlar, her sabah kalktıklarında şöyle birkaç mesajla karşılaşıyordu: “Amcamın kızının kocasının halasının oğlunun gelinin ağabeyinin eşinin kuzeni, filanca yerde çalışıyor. Onun anlattığına göre filanca hastanede şu kadar vaka görülmüş.” Peki, kendisi mi görmüş? “Hayır, o da hastanede temizlik işi yapan bir arkadaşından öğrenmiş.” O temizlik görevlisi kendisi görmüş mü? “Yok, o da başka bir hastanede çalışan hemşirenin amcasının oğlundan duymuş.”

Böyle bir fitne fırsatı oluşur da fitnecilerin mesihi Pensilvanya şarlatanının enikleri boş durur mu? Tabii onlar bu işlerin piri oldukları için işi daha profesyonelce yapıyorlar. Bildikleri en iyi iş montaj, belge uydurma. Hemen işlerine koyuldular, uydurdukları belgeleri servis etmeye başladılar.

Dünya görünürde çok endişeli ve paniklemiş durumda. Herkes, her kurum bu endişeden payını almış, çeşitli tedbirler geliştiriliyor. Endişe içinde olmayan tek kurum ve kuruluş, sosyal medya platformları. Bu platformlar virüsten daha çok mikrop saçıyor, ancak bu platformların yöneticileri, hiçbir önlem almıyor. Bu platformlarda önlem alınmadığı için kirli kalpler ve zihinler bu ortamda her türlü bulaşıcılığı yapıyor. Bütün devletler bir araya gelip hiç olmazsa bu salgın günlerinde, sosyal medya platformlarının kulağını çekmesi lazım. Kirli kalp ve zihinli mahlûkat da sosyal medya üzerinden yaptıklarının yanlarına kâr kalmayacağını anlarsa belki mikrop bulaştırmaktan korkarlar.

Evet, koronavirüs sayesinde ellerimiz temizlendi, ancak kirli kalp ve zihinler için de bir çare bulmamız gerekir.