|
Ben de yedim kardeşim de Ramazan’ı

Hikayeyi bilenleriniz vardır elbette. Bundan 400 yıl kadar önce Keçecizade Hayrettin yahut bir başka rivayete göre Adanalı Şakir Efendi bir cami yaptırmayı diler. Fakat camiyi yaptıracak parası yoktur. Para biriktirmeye karar verir. Canı ne zaman bir şey istese onu almaktan vazgeçip “sanki yedim” diyerek devam eder para biriktirmeye. 20 yılın sonunda Fatih’e küçük de olsa bir cami yaptıracak kadar parayı biriktirmeyi başarır ve halk arasındaki adı “Sanki Yedim Camii” olan cami böyle çıkar ortaya.

Yemeden biriktirmek, keskin bir çile işidir malum. Herkesin de harcı değildir. O bakımdan Sanki Yedim Camii’nin yapılış hikayesi beni son derece etkiler. Katışıksız bir iyilik hikayesidir zira.

Malumunuz, mübarek Ramazan ayı iyice yaklaştı. Ve her Ramazan öncesinde olduğu gibi bu Ramazan öncesinde de çeşitli mekanların iftar fiyatları ortalıkta dolaşmaya başladı bile.

Whatsapp gruplarında önüme düşen mekanlardan birinin kişi başı iftar fiyatı 955, diğerininki 1.600 TL. Buralar tabii lüks mekanlar ama görünen o ki doğru düzgün bir mekanda iftar etmenin bedeli İstanbul için 400 TL ve civarı olacak bu Ramazan.

IHH ve benzeri STK’ların açıkladığı bir başka rakamdan haberdar etmek isterim bu noktada sizi. Bu Ramazan, STK’ların bir depremzedenin iftar yemeğini karşılamasının bedeli 70 TL. Yani, IHH, bir Müslümanın iftar etmek için ödeyeceği 1.600 lira ile 23 kişiye iftar sofrası kurabiliyor.

Beklediğinizi yapmayacak, “bu Ramazan iftar davetlerine gitmek, lüks mekanlarda iftar etmek yerine paranızı deprem bölgesine aktarın” demeyeceğim. Çünkü bilirim ki Ramazan orucuyla, mukabelesiyle, tövbesiyle, namazıyla, tefekkürü ile güzel olduğu kadar eşinizle-dostunuzla, sevdiklerinizle oturduğunuz iftar sofralarıyla da güzel. Her Müslüman, bu güzel ayda ekonomik gücü nispetince yemeğin güzelini de yemek ister, mekanın güzelinde bulunmak da ister. Müslümanları “çileye” davet edebiliriz elbette ama kimseyi “niçin iftara bu kadar para harcıyorsun?” diye kınayamayız. En basitinden haddimize değildir. Hayatın olağan akşını durdurmak için çağrı yapmanın âlemi yoktur.

Ben bu yıl üçe bağladım dışarıdaki iftar performansımı. Bir kez çoluk çocuğumla, bir kez dergi ofisimizde çalışan arkadaşlarımızla, bir kez de üniversite yıllarından yoldaşlarımla dışarıda iftar edeceğim nasipse. Zannediyorum gazetemiz başta olmak üzere birkaç kurumun iftar davetine de giderim fırsatım olursa.

Bu Ramazan’a özel bir yöntem önerisi var zihnimde. Şöyle: Bu Ramazan dışarıda iftar sofrasına ödediğimiz bedel kadar bir bedeli de deprem bölgesindeki insanlarımız iftar etsin diye ödemek. Çok güzel olmaz mı? Bu yöntemin adı da yazının başlığında işte: Ben de yedim kardeşim de Ramazan’ı.

Şöyle düşünüyorum. 4 kişilik ailesiyle iftara gidip 955 liradan 4.000 lira hesap ödeme gücü olan abiye bir 4.000 lira da deprem bölgesine yollamak dokunmaz bence. Yahut mütevazı bir İstanbul lokantasında 350 lira kişi başı ücretle iftar eden dostları bir 350’şer lira da deprem için ayırmak üzmez sanırım.

Hele kurumlarımız “kurum iftarı” denilen organizasyon biçimini bu yıl yapmasalar da parasını deprem bölgesine yollasalar da bir şey olmaz, yapacakları kurum iftarına harcayacakları paranın aynısını deprem bölgesine yollasalar da bir şey olmaz.

Diğer yandan, hemen her Ramazan öncesi yaptığım uyarıyı bu vesileyle tekrarlamak isterim. Tuttuğumuz orucun bütün sevabını götürmeye “israf olan yiyeceklerle dolu bir sofra” yeter. Dostlarla, aileyle, sevdiklerimizle iftar etmek ve o iftara gücümüz nispetinde harcama yapmak başka, görgüsüzlük ya da dikkatsizlikle israfa neden olmak başka. Ramazan’ın ruhuna en uygun olmayan şeydir israf.

Depremi, depremzede kardeşlerimizi unutmadığımız, sofralarımızın yetime, fakire, ihtiyaç sahibine açık olduğu bir Ramazan olsun bu Ramazan. Ramazan gibi Ramazan olsun.

#Ramazan
#Keçecizade Hayrettin
#Sanki Yedim Camii
#İHH
#STK'lar
#Depremzede
1 yıl önce
Ben de yedim kardeşim de Ramazan’ı
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık