|
“Bir sabah gelecek kardan aydınlık”

Haberi okuyanlarınız vardır. Saraybosna’nın SDP’den yani Sosyal Demokrat Parti’den seçilen Belediye Başkanı Benjamina Karic Siyonistlerin hedefinde. Gazze’deki sivil ölümlerini kınayan ve belediye binasına İsrail bayrağının yansıtılmasını reddeden Karic’e Siyonist işadamı Amir Gross Kabiri, bir İsrail bayrağı ve bir not gönderdi. Notta “asla unutmayacağız ve affetmeyeceğiz” yazıyordu.

Zannediyorum sırada Gazze’deki Siyonist işgale karşı çıkıp onu kınayan insanların yataklarına kesilmiş at kafası falan koymak var bu teröristler açısından.

Karic’in sosyal demokrat olmasını vurgulamamın iki nedeni var. Birincisi, terörist İsrail asla kendisine şirk koşulmasını istemediği için değil Gazze’deki soykırım için İsrail’i doğrudan suçlayıp hedef alanları, “Hamas suçlu ama İsrail’in yaptıkları da hoş değil” diyenleri bile “yok etme, susturma, itibarsızlaştırma” listesine alıyor. İsrail’e karşı çıkanların Müslüman, Hristiyan, Yahudi, sağcı, solcu olmasını hiç mesele etmiyor.

İkincisi de şu: Allah’a şükürler olsun ki dünyada sosyal demokrat siyaset geleneğinin içinde “fikir namusuna düşkün” insanların sayısı fazla da bizim Türkiye’deki gibi “aman bana ne” demiyor insanlar. Tehditleri de göze alarak doğru bildiklerini yapıp Gazze’nin yanında yer alıyorlar.

Burada birkaç gün önce Barselona kent konseyinde muhteşem bir konuşma yapan Ada Colau’nun o şahane cümlesini hatırlayalım: “İnsan hakları görmezden gelinerek değil, taraf tutarak savunulur.”

Şimdi bunu böylece yazdım ya. Bizim Türkiye’nin vasat altı sekülerleri mail kutumu, sosyal medyamı falan “çok seviyorsan Gazze’ye gidip savaşsana” mesajlarıyla dolduracaklar yine. 7 Ekim’den bu yana “kendilerini bir şekilde rahatlatma” konusunda destan yazıyor bizim nato kafa nato mermer sekülerler.

Öne sürdükleri temel argüman ise şöyle: “Konuşup duruyorsunuz ama sizi hiç cephede görmüyoruz.”

Bizi de kendileri gibi hafızasız sandıkları için bu cümledeki aptalca hatayı fark etmeyiz sanıyorlar. Aslında nasıl derler “çok da iyi biliyorlar” da bilmezden geliyorlar.

1980 yılında başlayan Afganistan cihadında yüzlerce Türkiyeli Müslümanın önce Rusya’yla, ardından ABD ile yapılan savaşta şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. 1992’de başlayan Bosna cihadında yüzlerce Türkiyeli Müslümanın şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. 1994’te başlayan Çeçen cihadında yüzlerce Türkiyeli Müslümanın şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. 2010’da başlayan Suriye cihadında bilhassa Türkmenlerin cephesi olan Türkmen Dağı’nda, Alpaslan Tugayları’nın safında savaşan yüzlerce Türkiyeli Müslümanın şehit olduğunu bilmezden geliyorlar. Dahası, ellerindeki ABD yapımı silahlarla bu kardeşlerimizin bazılarını şehit edenlerin “maaşa bağlanmış” PKK’lılar, DHKP-C’liler olduğunu da saklamaya çalışıyorlar. Emperyalizmin mayın eşekliğini yapma işinin kendilerinde, insanların izzet ve şerefi için dövüşmenin Müslümanlarda olduğunu da gizlemek istiyorlar herkesten.

Türkiye’de Müslümanlar, benim hatırladığım son 40 yılda, dünyanın hiçbir bölgesinde hiçbir cihattan kaçmadılar. “Canlarını Allah’a satmak” konusunda hiçbir korkaklık göstermediler.

Şundan emin olunuz. Bugün Hamas ya da diğer Filistin direniş örgütleri “bize savaşçı lazım” dese Müslümanlar mutlak surette bir yolunu bulup Filistin’e, -nasipte varsa- şehit olmaya koşa koşa giderler. “Çağrılmadan gidenler” de vardır elbet.

Bir operasyon yöntemi olarak hazırlandığını çok iyi bildiğimiz sokak röportajlarının falan saklayamadığı yalın gerçek şudur: Hamas’ın güç ve cesareti nereden geliyorsa Türkiye’deki Müslümanların güç ve cesaretleri de oradan geliyordur.

Travnik kalesinin dibinde yatıyor Selami Yurdan ağabey. Fuat Çağlar Tacikistan’da vurulup düştü. Çeçenistan’ı Bilal bekliyor. Dahası, Mavi Marmara’da gencecik şehidimiz Furkan, başka bir şey için değil, Gazze’deki kardeşlerimizin üzerindeki abluka kalksın diye şehit oldu.

“Bir sabah gelecek kardan aydınlık” demenin ne demek olduğunu çok iyi bilir Türkiye’de Müslümanlar. O kardan aydınlık için dünyanın dört bir yanında canlarını verip karşılığında cenneti almışlardır.

Karic bugün “İsrail bayrağını belediyeye yansıtmam” diyecek özgüvene sahipse bunun birazını da Türkiyeli Müslümanların can verip karşılığında zafer almasına borçlu. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Anlatıyorumdur tabii. Ama anlamazdan gelmek konusunda eşsiz bir yetenek, bir savunma mekanizması geliştirmiş durumda bu kütle. Bütün bunları biliyor, görüyor ve dahası anlıyor olmalarına rağmen öyle derin bir kompleksle nefret dolular ki “asıl meselenin ne olduğuna dair” her türlü itirazı yok sayarak devam ediyorlar hayatlarına. Muazzam bir konfor alanı çünkü orası…

#Gazze
#Filistin
#İsrail
6 ay önce
“Bir sabah gelecek kardan aydınlık”
İyi Ki Varsınız
Bir Başka Mesele: Neden cinsiyet değiştiriyorlar?
Birliğe çağrı
Adamın adı Filistin
Dünya bu gençlerle güzelleşecek