|
Bu toz topraktan ne çıkabilir?

Belki görmüşsünüzdür. Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban’ın “kızlar okula gidemez” kararının tartışıldığı günlerde Ezher şeyhi “kadınların eğitim hakkı vardır, ellerinden alınamaz” minvalinde bir açıklama yayınladı.

Bu açıklamayı Nevşin Mengü de görmüş. Şöyle yazdı: “El-Ezher Üniversitesi Rektörü, Taliban’ın kızlara eğitimi yasaklaması üzerine bir açıklama yayınladı. Ahmet Al Tayeb, bu yasak İslam’a aykırı, İslam hem kadın hem erkekler için beşikten mezara kadar öğrenmeyi emreder diyor. Kenti İslam-Dağlı İslam görüş ayrılıklarına tanık oluyoruz.”

Mengü, yaptığı ayrımda da, vardığı sonuçta da sonuna kadar haklı. Ben olsam “dağlı İslam’ı” diyerek kavramsallaştırmazdım bunu ancak sonuç değişmez tabii. Bugün dünyada benim “toz toprak İslam’ı” dediğim, başkalarının “köylü İslam’ı” olarak tanımladığı bir anlayış ile “kentli, şehirli İslam” diyebileceğimiz bir anlayış mücadele halinde ve bu mücadele günden güne şehirli Müslümanlar aleyhine gelişiyor. “Toz toprak İslam’ı”, sürekli boş kaleye gol atan bir şımarık santrafor gibi dünya Müslümanlarının gündemini ve zihinlerini belirlemeye devam ediyor.

O halde soru şu: Kale niçin boş?

Önce dışsal sebeplerle başlayalım. Türkiye’de Kamalizm, İran’da molla rejimi, Mısır ve Suriye’de diktatörlükler, Afganistan ve Irak’ta Rusya-ABD emperyalizmi, Bangladeş ve Pakistan’da İngiltere, Afrika’nın pek çok ülkesinde İtalya, Fransa, Belçika gibi emperyalistler yüzünden…

Yarattıkları baskı ve/veya sömürü düzenine hakiki bir alternatif, ciddi bir itiraz olarak gördükleri “şehirli İslam’ı” yok etmenin bir yolu olarak Müslümanları bir yandan kentten kovup bir yandan marjinalize ve kriminalize etmeyi seçtiler. Meselenin önemli yanı, mühim noktası burasıdır.

Pakistan’da, Mısır’da, Türkiye’de ve pek çok farklı İslam coğrafyasında “iyi yetişmiş”, “dünyayı kavrama aralığı yüksek”, “sözünü dümdüz ama ölçüsünce söyleyen” adamları yok ettiler ve yerlerine nereden geldiklerini, hangi formasyona sahip olduklarını bilmediğimiz, çeteleşme, aşiretleşme, iktidar oyunu oynama gibi türlü çirkinlikleri bünyelerinde barındıran hastalıklı zihinlere sahada yer açıldı. Hasan el Benna’nın, Mevdudi’nin, Mehmet Akif’in, Babanzade’nin, Mahmut Kemal’in, Zahit Kotku’nun, Sezai Karakoç’un, İmam Harun’un, Aliya’nın ve daha nicesinin sesini özenle kesip yerine neyi savunduklarını kendilerinin bile bilmedikleri, nereden çıktıklarını kimsenin kestiremediği karanlık, çığırtkan, leş tiplemeleri toplumun karşısına diktiler. Buradan “şehirli bir refleks” çıkar mıydı, çıkabilir miydi?

40 yıldır kan, hem de oluk oluk akıyor Afganistan’da. Nice “makul adam” yitip gitti savaşın karanlığında. 40 yıldır “emperyalist” çokça değişti ama Afganistan’daki uyuşturucu ve yeraltı kaynakları meselesi hiç değişmedi mesela. Çünkü emperyalizm her şeye müsaade etti de “hakiki bir muhalefet”e asla müsaade etmedi.

Gelelim içsel sebeplere. Malumunuzdur ki köylüler, saklandıkları, sürüldükleri, yokluğa mahkûm edildikleri yerlerden kafalarını çıkartıp şehre akacakları bir fırsat bulduklarında iki tür davranış geliştirirler. İlki, geldikleri şehre yerleşik adet ve ahlaklarını da getirerek var kalma mücadelesini buradan sürdürmektir. İkincisi de ne pahasına olursa olsun şehirde tutunmak için kendi alanlarını açmaya çabalamaktır.

Bugün hem Türkiye’de hem de dünyanın dört bir yanında “toz toprak İslam’ı”nın temsilcileri bu iki davranışı da bolca sergiliyorlar. Kız çocuklarını tehlikeli bulurlarsa okumalarını yasaklıyorlar, bir yenilikte akıllarına yatmayan bir şey olduğunda onu haram kılıyorlar vesaire vesaire.

“Köşeye sıkışmış bir çaresizlik hali” tanımladığımın farkındayım; bunun için de çok üzgünüm ama durum tam olarak budur ne yazık ki.

“Hakiki muhalefet odakları” yerine “kendi iktidar alanı dışında hiçbir alan tanımayan çeteler” var artık İslam dünyasında. Üstelik her makuliyetin, her “yahu böyle olmaz” seslenişinin önünü kesmek için vaziyet alıyorlar sürekli.

Benim sıklıkla “Türkiye’de Kamalizm ile kökten bir hesaplaşmaya girişilmeden meselelerimizin çözülmesi imkânsızdır” dediğim yer burasıdır. Zaten kapalı olan tarikatlar için “tarikatlar kapatılsın kampanyası” yapan ahmaklık biçimiyle alınabilecek bir mesafemiz yoktur. Kendi köylülüğünü “dünyaya bir şey söylemek” zanneden adamlarla alınabilecek bir mesafemiz yoktur.

Bu toz topraktan, bu zihinsel sefaletten bir şey çıkmaz, çıkamaz. Ne İslam adına çıkar ne Atatürk adına çıkar. Ne bugün adına çıkar ne yarın adına çıkar.

#Afganistan
#Nevşin Mengü
#Ezher
#Türkiye
1 yıl önce
Bu toz topraktan ne çıkabilir?
Bir kış uykusu masalı
Kara dinlilerle milletin savaşı
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed