|
Olmayan

Sözüme kulak ver efendi. Anlatsam inanmazsın ama vallaha da billaha da tıpı tıpına, santimi santimine gerçek bizim yakışıklı Emrah’ın başına gelenler.

“Yakışıklı” dediysem yalandan değil ha. Böyle kara kavruk tenli, böyle güzel gözlü, kaşı düzgün, gözü düzgün, endamı yerinde, bakmayı da, oturup kalkmayı da bilen ateşin bir delikanlı bizim Emrah.

Çalışkanlığa da çalışkan ha. Tam burslu kazandığı üniversitede sınıfının birincisi her daim. Zira bir hedefi var bizimkinin. Değişim öğrencisi olacak da, gözünü diktiği Amerika’ya gidecek bir yıllığına.

Namazında niyazında aynı zamanda. Sade namazında niyazında değil ha. Hatmesi, virdi, dersi, her bir şeyi tamam. Gören “maşallah” diyor bizimkine. Durum o durum.

Eh, hadi şunun şurasını da şöylece söyleyelim de mesele tamam olsun. Zinhar, aşkla meşkle, hele flörtle milörtle hiç işi olmaz bizimkinin. Hem günah hemi de hedefi olan adama malayani bir yerde. Doğru mu?

Bir gün okuldan çıkmış bizimki. Köşede bir esnaf lokantası var. Orada karnını doyuracak, ardına o küçük yalı camiinde namazını kılacak boğaza karşı.

Işıklarda karşıdan karşıya geçmeyi beklerken bir kız görüyor bizimki. Ama ne görme. Zannedersin dünyayı ve içindekileri durdurdular bizimki için de geriye sadece saçları omzuna dökülen, gözleri inadına büyük, boyu posu bizimkine uygun bu kızı bıraktılar geriye.

“Aman” demiş bizimki bir anlığına. “Aman”ı bildin mi efendi? Cenk meydanında üzerine kâfir gelse de “aman” desen ossaat durur adam eğer namuslu bir gâvursa. “Aman” odur.

“Aman” demiş ama çare var mı ki? Bizimkinin dalgınlığı, İstanbul’un kalabalığı derken kız kaçıp kaybolmuş gözden.

Sonraki günler, Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı gibi geçmiş bizim oğlan için. Kaç kere gitmiş de o ışıklarda o gözleri ahu, saçları karangu kızcağızı görmeyi ummuş ama çare var mı ki? Gelmemiş kız hiç. Hatme sonraları “koca İstanbul’da bir tane kız yahu, nereden bulacan?” diyen eşe dosta aldırış etmemiş. “Nasipte varsa tekrar çıkar karşıma” diyerek dalmış uykulara geceleri.

“Zaman her şeyin ilacı” derler de halt ederler efendi. Bu yaraya zaman ne etsin?

Bizimkinin değişim öğrenciliği tamam olunca Amerika yolu görünmüş. “Gitsem mi yahut beklesem de kızı mı bulsam?” diye bir vakit düşünmüş amma Amerika da kaçacak gibi değil. Çaresiz “nasip” deyip eğmiş boynunu.

Amerika’daki üçüncü ayı mıymış dördüncüsü mü, bak şimdi unuttum onun orasını. Bizimki kütüphanede çalışırken başını bir lahza kaldırmış ki ta ilerde ne göre? Vallaha da billaha da o gözleri ahu, saçları karangu kız oturup durur. “Vay ki feleğin çarkının döndüğü doğruymuş” deyip seğirtmiş kızın yanına. “Seni” demiş, “İstanbul’un şu semtindeki şu ışıkların dibinde gördüm de karaya vuran balık nasıl çırpınırsa öylece çırpındım o günden beri. Sen o musun yahut bir peri suret mi, de bana?”

Gördün mü efendi başa geleni? Kız şaşkın mı şaşkın, bizim oğlan serhoş mu serhoş. “Seni” demiş bizimki, “seni yaratan tatlı yaratmış. Hele ben fakire bir gülesin de hayatın boyunca verdiğin en büyük sadakayı veresin. Gönül şenlensin.”

Eh, bir kahve içmişler tabii. Bir kahve daha içmişler peşine. Az gezip tozmuşlar. Kız bekâr, bizimkinden hoşlaşmış, üstelik seviyor da bir yıl kaldığı bizim memleketi. Lan her şey tamam işte senin anlayacağın…

Fakat olmamış o iş efendi. Sen şimdi merağından soracaksın, durmazsın sen, bilirim. Diyeceksin de “olmamış da niye olmamış?”

Onun orası az karışık. Bizimki oturup düşünmüş. Kızı alıp gitse kız mutsuz olacak, kendisi orada kalsa hiç olmayacak. “Hem bakalım” diyen düşünmüştür o, “kahve içmesi, gezip tozması tamam da, onca farklılıkla mutlu olabilecek miyiz bakalım?”

Doğrusun efendi. Ben de söyledim ona yanlış yaptığını ama ne edeceksin işte. Bu iş bir yandan nasiple bir yandan cesaretle. Nasipte yoksa o cesaret bir türlü hasıl olmaz adamda.

#Aktüel
#Edebiyat
#İstanbul
#İsmail Kılıçarslan
1 yıl önce
Olmayan
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP