|
Tayyip Erdoğan’ın sınırları

Ankara, dış politikada ikili ilişkilerin kriz halinde olduğu ülkelerle arayı düzeltmek için önemli ve sonuç getirici hamleler yapıyor.

Bu atılımın bir ayağında Batı’yla ilişkileri gerilimli alandan çıkarıp daha dengeli bir zemine taşıma iradesi var.

2020 yazında Avrupa Birliği ile Doğu Akdeniz krizi üzerinden başlayıp, yaptırım sınırına kadar ilerleyen gerilimli atmosfer, yerini dingin bir atmosfere bırakmış durumda.

ABD ile ilişkiler ise, derin anlaşmazlıkların sürdüğü bir ortamda ama daha ‘öngörülebilir’ bir iklimde ilerliyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte Türkiye’nin Atlantik İttifakı içindeki önemi fark edilince, Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’a
“Otur oturduğun yerde”
mesajı iletildi.

Atina’dan gelen kışkırtıcı söylemlerin bıçak gibi kesilmesinin temel gerekçesi bu.

Bunun dışında 5 ülke sayalım:

Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Ermenistan ve İsrail…

Çeşitli nedenlerle ikili ilişkilerin kopuk olduğu bu 5 ülke ile aramızın düzeldiği ya da düzelme yolunda ilerlemekte olduğu bir dönemin içinden geçiyoruz.

“İSRAİL’LE NORMALLEŞME FİLİSTİN PAHASINA OLMAZ”

Muhalif çevreler bu normalleşme adımlarına ‘U dönüşü’ diyerek negatif anlamlar yüklemeye çalışsalar da, toplumun geniş kesimlerinde bu açılımların memnuniyetle karşılandığı bir gerçek.

Ona bakarsanız aynı kesimler daha önce de, hükümetin dış politikası yüzünden ‘
yapayalnız
’ bir ülke olarak kaldık diye propaganda yapıyorlardı.
Burada sorulması gereken soru bu açılımların
‘ne pahasına’
yapıldığı sorusudur.

Yurtdışına yaptığımız seyahatlerde sokaklarda dolaşırken sohbet ettiğimiz sıradan insanlar Türkiye’den geldiğimizi öğrendiklerinde hemen, “Erdogan” diye refleks veriyorlar.

(Yumuşak g başka dillerde pek kullanılmadığı için Erdoğan değil, Erdogan diye telaffuz ediyorlar)

Erdoğan’ı nasıl bilirsiniz diye sorduğumuzda ise iki kelimelik tarifler yapıyorlar:

“Strong man”
(güçlü adam),
“tough man”
(sıkı, çetin adam).

Son aylarda aynı sözleri New York’ta Central Park’ın önünde ayaküstü lafladığımız bir Amerikalıdan, bir süre sonra da Senegal’in başkenti Dakar’da karşılaştığımız bir Afrikalı işadamından duydum.

Bu örnekleri niçin verdim?

Türkiye’nin menfaatleri gereği bu normalleşme adımlarına öncülük eden Erdoğan’ın
“olmazsa olmazlarını muhafaza ederek”
bu yaklaşımı sergilediğinin bilinmesi gerektiğini düşündüğüm için.

Birkaç ay önce İsrail’le ilişkilerin normalleşme seyrine girdiği bir ortamda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı bir açıklama var.

Şöyle bir açıklama:

“İsrail ile ilişkilerimizde atılacak herhangi bir adım, herhangi bir normalleşme, bazı ülkelerin yaptığı gibi Filistin davası pahasına olmaz.”

Ramazan ayı içerisinde Kudüs ve Ramallah’ta, Mescid-i Aksa’da İsrailli radikal grupların ve güvenlik güçlerinin Filistinlilere uyguladığı acımasız kaba şiddet, Ankara’nın yaklaşımına dönük bir test niteliğindeydi.

MYK TOPLANTISINDA ERDOĞAN’IN FİLİSTİN, KUDÜS, MESCİD-İ AKSA HASSASİYETİ

Pazartesi günü yapılan AK Parti MYK toplantısı yapıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’la görüşmesi henüz gerçekleşmemişti.

Erdoğan, toplantıda MYK üyelerine şu mealde bir konuşma yaptı:

“Biz her zaman İsrail’e, Filistin’in, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın kırmızı çizgimiz olduğunu söyledik. Sayın Herzog’la yapacağımız görüşmede de bunu aynı şekilde söyleyeceğiz. Bizimle ilişkilerin iyi olmasını istiyorsanız, bu kırmızı çizgilerimize saygı göstermelisiniz.”

Nitekim Erdoğan Filistinlilere yönelik şiddet eylemlerine dönük olarak Herzog’la görüşmesinde kendisine neler söylediğini, sosyal medya hesapları üzerinden detaylı bir şekilde paylaştı.

Bir nevi
‘açık diplomasi’
diyoruz buna.

O paylaşımlarının bir bölümünde şu bilgileri verdi Erdoğan:

“Sayın Herzog’la
görüşmemde şu hususları ifade ettim:
“Ramazan ayının başlangıcından itibaren Batı Şeria ve Mescid-i Aksa dâhil meydana gelen olaylarda 400’ü aşkın Filistinlinin yaralanması ve aralarında çocukların bulunduğu 18 kişinin hayatını kaybetmesi bizleri çok üzmüştür.”
“Bu hassas dönemde Mescid-i Aksa’nın statü ve maneviyatına yönelik tahrik ve tehditlerine izin verilmemesinin zaruretini bir kez daha vurgulamak istiyorum.”

Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında da sözü aynı konuya getirip şu ifadeleri kullandı:

“Filistin davasını etkin savunmanın yolunun da İsrail ile makul, dengeli bir ilişki sahibi olmaktan geçtiği açık. Ancak bu demek değil ki, Kudüs ve diğer Filistin topraklarında kutsallarımıza yönelik saldırılara, işgallere göz yumacağız. Asla.”

İsrail’de yayın yapan Hayom gazetesi, Erdoğan’la Herzog arasındaki telefon görüşmesinin ardından İsrail’in, Mescid-i Aksa’yı önümüzdeki cuma gününden Ramazan sonuna kadar Yahudilerin girişine kapatma kararı aldığını yazdı.

İnşallah doğru bir haberdir bu ve alınan karar gerektiği gibi uygulanır.

#Ankara
#ABD
#Rusya
#Ukrayna
2 yıl önce
Tayyip Erdoğan’ın sınırları
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî