|
Türkiye’nin arabuluculuk girişimi Ukrayna krizinin savaşa dönüşmesini engelleyebilecek mi?

Uluslararası düzende jeopolitik kırılmaların geçirdiği dönüşümü izlemek için gelin şimdi de objektiflerimizi Pekin’e çevirelim.

Rusya Devlet Başkanı Putin, 2022 Kış Olimpiyatları öncesi Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Pekin’de bir araya geldi.

İki liderin buluşması öncesi yayınlanan ortak bildiri, Rusya ve Çin’in ABD’ye karşı nasıl bir ‘güç birliğine’ yöneldiğinin net sinyallerini veriyordu.

ABD ile ihtilaflı oldukları temel konularda Rusya’nın Çin’e, Çin’in de Rusya’ya karşı ‘omuz vermesi’ anlamına gelen, içinde Batı’ya karşı bol bol ‘laf sokuşturmaların’ olduğu bir bildiriydi bu.

Bazı başlıkları paylaşalım:

- Renkli devrimlere ve dış müdahalelere karşı işbirliğini artıracağız.

- NATO’nun daha fazla genişlemesine karşıyız.

- NATO, Soğuk Savaş dönemi yaklaşımından vazgeçmeli.

- Rusya, ‘Tek Çin’ prensibine bağlı kalmaya devam edecek. Tayvan’ın her türlü bağımsızlık çabasına karşıyız. Tayvan, Çin’in bir parçasıdır.

- Çin, Rusya’nın Batı’dan talep ettiği güvenlik garantilerine destek veriyor.

- Uzay’ın askerîleşmesini önlemek için birlikte çalışacağız.

Ukrayna krizinde savaş senaryolarının hâlâ birinci ihtimal olarak gündemdeki yerini koruduğu bir ortamda, Rusya ve Çin devlet başkanlarının sağladığı bu ‘tutum birlikteliği’ önem taşıyor.

Putin’in Pekin ziyaretinin olduğu gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Kiev’deydi.

Ziyaretin bir ayağında ikili ilişkiler vardı.

Katılım bakımından neredeyse Kabine’nin yarısının Kiev gezisine katılmış olması, ikili ilişkilerde yakalanan derinleşmeyi göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.

Hem Erdoğan, hem de Zelenskiy’in basın toplantısında sık sık ‘stratejik ittifak’ ifadesini kullanması boşuna değildi.

Dikkat çekici olan bir başka husus, Ankara’nın Kiev’le ilişkileri derinleştirme iradesini, özellikle savunma sanayii alanındaki gelişmelere dönük olarak Moskova’nın bazı itirazlarına rağmen korumaya devam etmesi.

Bu konuda kim haklı diye bir tartışma yürütmenin hiçbir anlamı yok tabii.

Savunma sanayii ürünleri, uluslararası pazarlarda ihracat-ithalat ilişkileri üzerinden serbest ticaret ortamında dolaşımda olduğuna göre, Türkiye’nin Ukrayna’ya bu ürünleri ihraç etmesine kimsenin bir diyeceği olamaz.

Ukrayna dönüşü uçakta geziye katılan gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa ülkelerine dönük ‘lider eksikliği’ eleştirisinde bulunması manidardı.

Gerçekten de Merkel sonrası Avrupa Birliği coğrafyasında liderlik alıp inisiyatif kullanabilecek pek kimse kalmadı.

Fransa’dan Macron bir şeyle yapmaya çalışıyor ama ne kadar etkili olacak belli değil.

Erdoğan bu konuyla ilgili sözleri şöyle:

“Bir defa şunu çok açık ve net söylemem lazım; bu süreç içerisinde dikkat edilirse Batı maalesef şu ana kadar bu işin çözümünde katkı diye bir şey sağlamadı. Sadece adeta çomak sokuyorlar diyebilirim. Böyle bir durum var ortada.”

Erdoğan bu sözlerinde sonuna kadar haklı.

Gerçekten de biraz da Rusya’dan enerji tedariki kesilir, kış ortasında donar kalırız korkusuyla normal zamanlarda Ukrayna konusunda agresif bir dış politika izleyen AB, ‘otomobil farına yakalanmış tavşan’ gibi öylece kalakaldı.

Dikkat edilirse AB’nin bıraktığı boşluğu yangına körükle gidiyor izlenimi veren, Ukrayna’da çıkacak bir savaş üzerinden kendi jeopolitik hedeflerine ‘yürüme’ planları yapan İngiltere doldurmaya çalışıyor.

Zelenskey, Erdoğan’ın arabuluculuk girişimine basın toplantısında içten bir teşekkürle olumlu yönde cevap verdi.

Eğer Putin de gerçekten böyle bir arabuluculuk girişiminin işine yarayacağını düşünürse, Ankara’nın girişimi çözüme dönük katkılar sunabilir.

Erdoğan’ın yine uçaktaki açıklamaları ‘ihtiyatlı bir iyimserlik’ içinde olduğuna işaret ediyordu:

“Temennimiz odur ki Sayın Putin’le yapacağımız görüşmeden sonra eğer arabulucu bir sıfat bize yüklenirse, bu sıfatla bu işin içine girmeyi kabulleniriz ve üzerimize düşen görevi de inşallah yapmaya çalışırız.”

Türkiye’nin arabuluculuk misyonu üzerinde dururken, şöyle bir açmaz olduğunu da görmek gerekir.

Dikkat edilirse Putin, üç ana başlıkta toplanan taleplerini Ukrayna’daki yönetime değil, NATO’ya, ABD’ye, yani Batı ittifakına dayatıyor.

Bu durumda, Rusya ile Ukrayna dışında NATO üzerinden üçüncü bir kanalın açık tutulması ihtiyacı ortaya çıkıyor.

#Pekin
#Rusya
#NATO
#Ukrayna
2 yıl önce
Türkiye’nin arabuluculuk girişimi Ukrayna krizinin savaşa dönüşmesini engelleyebilecek mi?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle