|
Anayasa kitapçıkları havada uçuşur vallahi

Seçimi kazanmak için gerekli olan yüzde 50 artı 1’i yanlış anlayanlar var.

Kastedilen yüzde 51 değil.

Diyelim 60 milyon geçerli oy var. Yarısı 30 milyon. Bundan bir tane fazla oy alan kim olursa, o kazanacak.

Bunu izah etmek de zor sayılmaz, anlamak da.

*

Bir de üstünde düşünmediği için değil, fazla düşündüğü için daha fazla yanlış anlayanlar var.

Misal…

Yüzde 1’lik oya sahip olan birinin, aday gösterilmeyi arzulaması, ümit etmesi.

“Gösterirlerse seçilirim” diyebiliyor.

*

Aşk olsun… Niye seçilmeyesin?

Kendini hafife alma. Elbette seçilirsin.

Evvelce seçilenlere baksan yeter.

Necdet Sezer’in yüzde 1’lik bile oyu yoktu aday gösterilmeden önce.

Kimse de tanımazdı.

Bir açılış konuşmasında cafcaflı sözler sarfetmesi yetti de arttı.

*

O gözle baktıktan sonra, kimi gösterseler seçilir.

Tuvalet terliğine bile oy verecek olanlar var.

Yalnız, şu altılı masadakilerin “konsey” gibi davranacak olması, epeyce kafaları karıştıracak bir durum.

Kim seçilirse seçilsin, alacağı kararı sayın genel başkanlar konseyine sunacak. Onlar imzayı bastıktan sonra ancak karar uygulanabilecek.

İçlerinden biri itiraz etse, yandı gülüm keten helva.

Vallahi anayasa kitapçıkları havada uçuşur.

O masanın üstü havalimanına döner. Altını bilmem. Uzun örtü yüzünden tekmeler görülmez.

*

Her birinin anayasa kitapçığı fırlatması hoş olmaz.

Aradan o kadar zaman geçti. Bayat hareket. Eskiye takılıp kalmak hoş değil. Hem taklidin lüzumu yok. Yeniliğe açık olmak lâzım.

Fırlatmak için herkes kendi meşrebine, birikimine, düşünce yapısına göre bir kitap seçmeli.

Biri, Stratejik Derinlik kitabını…

Öbürü, Das Kapital’i…

Diğeri, Kavgam’ı…

Bir başkası, Türlerin Kökeni Üzerine’yi…

Beriki Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’yı…

Başka biri İnce Memed’i… Veya Ali Baba ve Kırk Haramiler’i… (Kaç etti?)

Biri de Sefiller’i çantasında bulundurmalı her ihtimale karşı.

(Sayı şimdi tamam oldu.) Bakarsınız ortalık bir anda karışıverir.

Beğenmeyen, klasikleri tarasın. Artık Karamazov Kardeşler’i mi seçer, Suç ve Ceza’yı mı, karışmayız.

KİM KAPAR? YA KİMSE KAPMAZSA?

Geçen gün “Ekrem İmamoğlu’nu kimseye kaptırmayız” diye yine kükredi Kemal Bey.

Bu cümle, örtülü “sirke reklâmı” gibi olduysa da ziyan etmez.

Yahu kimsenin kapacağı yok. Rahatta dinleyin.

Ama henüz mahkeme kararında ve adayın isminde kesinlik görünmediği için tedirginlik kaçınılmaz.

O da vaziyeti garantiye almak istiyor. Bu yüzden telaffuz ettiği hep “16 milyon”.

Hâlbuki öbürünün gözlerinde görünen “85 milyon, 86 milyon”. Aradaki fark yüksek.

*

Dolayısıyla “kaptırmayız” derken, aslında içinden şunların geçtiğini tahmin ediyoruz.

Ah keşke… Biri gelse…

Şöyle kartal gibi bir kapsa…

İki kapsa… Üç kapsa… Dört kapsa… On dört kapsa… Bu ne güzel seçimdir… Ha ninnah…

Çünkü biri gelip onu kaparsa, tadından yenmez.

Hem en güçlü rakip elenmiş, saf dışı bırakılmış olur, hem de benim puanım artar.

Velhasıl bu kantar, hepimizi tartar.

HA BU ARADA

Unutmadan sorayım. Sürücüsüz metroda kapılar, durunca otomatik mi açılıyordu?

Aynı bizim asansör! Onun da sürücüsü yok ve durunca kapı açılıveriyor. Kendiliğinden, otomatik.

#Seçim
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Ekrem İmamoğlu
1 yıl önce
Anayasa kitapçıkları havada uçuşur vallahi
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon