|
Çeriyle çöpüyle, Kemal’iyle Cemal’iyle bırakıp gittiler

Yazısını göremeyince gazeteyi aramıştım. Rahatsızlığı sebebiyle yazamadığını söylediler.

Yine de her sabah bugün başlamıştır ümidiyle açıp baktım.

Hep aynı başlıklı son yazı duruyordu en üstte: “Utanmıyor musunuz?”

Engin Ardıç’ın bu soruyu kime sorduğu muamma sayılmaz. Apaçık.

Soru gayet yerinde fakat muhatapları cevap verecek konumda değil. Hiç üstüne alınan bulamazsınız.

Son yazısı 1 Nisan’daydı. Günlerden cumartesi. Hep bekledik fakat o dünyadan göçtü.

Allah rahmet etsin. İyi bilirdik.

*

Mehmet Barlas da son yazısını 15 Nisan’da yazdı.

Yine bir cumartesiydi ve o yazının son cümlesinde Aliya İzzetbegoviç’in “Unutulan soykırım tekrarlanır” sözünden mülhem şöyle yazmıştı: Unutulan ihanet tekrarlanır.

Bunu hep akılda tutmak gerekir.

*

Sevdiklerimiz bir bir gidiyor.

Çeriyle çöpüyle, Kemal’iyle Cemal’iyle bu dünyayı bize bırakıp ayrılıyorlar.

Bize de rahmet dilemek düşüyor.

Kim kaldı ki?

Kalanları saymak mümkün de kim kalacak sorusunun cevabı çok daha basit. Hiç kimse.

Hepimiz sıramızı bekliyoruz, ara sıra unutsak da, hiç aklımızdan çıkarmasak da.

*

Bir dönem Yeni Şafak’taydı Barlas.

Güzel günlerdi. Sohbeti de yazıları gibi keyifliydi.

Pek çok gazetede yazdı.

Gülerek anlattığı bir hatırasını nakledeyim.

Okurlarından biri şöyle söylemiş:

“Mehmet Bey, sizin yazılarınızı çok beğeniyorum. Senelerdir takip ederim, hiç kaçırmam. Zevkle okurum. Şimdi hangi gazetede yazıyorsunuz?”

*

Adamı haklı bulduğunu da eklemişti.

“Yazmadığım bir iki tane gazete kalmıştır herhalde.”

Nükteyi sevdiğini belirtmeye gerek var mı?

Yıllar önce CRR’de bir konser öncesi buluşmuştuk.

Park ettiği arabasını görünce gemiyi andırdığını düşünmüş ve “Bizim arabayı bunun bagajına koysak olur” demiştim.

*

Barlas’ın unutulmaz sözlerinden biri de şuydu:

“Misafirin ahmağı ev sahibini ağırlar.”

Bunun bir de ikinci kısmı var:

“Davacının ahmağı, derdini mübaşire anlatır.”

*

“Bizim Gaziantep’te” diye söze başladığı çoktur. Memleketini severdi.

Sözün sonrası şöyle:

Eskiden lokantaların kapısında çığırtkanlık yapanlar “Pilavken ye” diye seslenirmiş gelip geçenlere.

O gün satılmayan pilav ziyan edilmez, ertesi gün dolmada kullanılırmış. Yine kalırsa üçüncü gün de çorba yapılırmış. (Eskiden demiştik. Kimse alınmasın.)

*

İki büyük ustayı da unutamayız. Dünyaya güzellikler katıp gittiler. Rahmet diliyoruz. Sevenlerine sabır ve hayırlı ömür.

#Aktüel
#Kültür
#Sanat
#Mehmet Şeker
1 yıl önce
Çeriyle çöpüyle, Kemal’iyle Cemal’iyle bırakıp gittiler
Kara dinlilerle milletin savaşı
Her şey CHP için
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi