|
“İşimiz duaya mı kaldı?”

Yaklaşık doksan kişilik arkadaşın bulunduğu grupta, 20 Aralık gecesi yakın çevreyle beraber dua seferberliği başladı. Ülkemiz için, milletimiz için.

Çünkü…

Yahu ne çünküsü? Açıklamaya gerek var mı? Ne olduğunu cümle âlem biliyor.

O gece, tarih yazıldı. Bir direnişin doruk noktasıydı.

Hâriçten bir arkadaş da durumdan haberdar olmuş. Dua seferberliğini hoş karşılamamış, tepkisini şöyle dile getiriyordu:

“İşimiz duaya mı kaldı?”

Ah gözünü sevdiğim… Ya ne sandın? İşimiz hep dua ile zaten... Her zaman... Daima... İlelebet... Evvel ahir...

Evvelce öyleydi, bugün de öyle, gelecekte de öyle olmalı, olacak.

Yeterince açık mı? Kaç türlü izah ettik, herhâlde anlaşılmıştır.

Dualarımız olmasa, ne işe yararız? Dualarımız olmasa, işimiz neye yarar?

MİLLÎ MÜCÂDELE

20 Aralık 2021, Pazartesi. Tarihe geçecek bir gündü. Geçti zaten.

Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’ın ifadesiyle “Büyük Taarruz’un zaferle sonuçlanması gibi” anlamlı ve güzel bir gün.

“Ekonomik 15 Temmuz gecesi” desek yeridir.

Başkomutanın konuşmasıyla dengeler değişti.

Şunu artık anlamak gerekir: Savaşların şekli değişti. Toprak ele geçirmek yerine, orada yaşayanları ekonomik olarak zapt etmek, büyük güçler için daha anlamlı.

Emperyalistler toprak için savaşıp o topraklarda yaşayanları öldürmektense, o insanları ‘müşteri’ hâline getirmeyi daha avantajlı buluyor.

Ekonomik saldırının sebebi başka bir şey değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştukça dövizin yükseldiğini söyleyip sevinenler, Erdoğan konuşması neticesi dövizin düşmesini üzüntüyle ve tepkiyle karşıladı.

Sadece cümleler değildi sebep. Arkasında, açıklanan tedbirler vardı. Dualar vardı.

NE OLDU PEŞİNYAN?

Kuru düşürdük, şimdi sıra pilavda. Bir de üstüne Kemalpaşa olursa, tadından yenmez.

Şimdi bu sözü saçma bulanlara bir çift sözümüz var. Bir de muhalefetin saçmalıklarına bakınız.

İyice bakılırsa, hainliğin kısa tarifi açıkça görülür.

Döviz yükselirken de “durum çok kötü” diye feryat ediyorlar, inerken de.

İkisi birden nasıl kötü olsun?

Felâket tellallığı yapanlara “Ne oldu Peşinyan?” diye seslenmek istiyorum.

‘Paşinyan’ ayrı. Bunlar her gelişmeyi, her tedbiri peşinen felâket olarak gördüklerinden böyle söyledim.

Ne oldu Peşinyan? Raks edirdiniz hani? Hani ekonomik OHAL ilân edilecekti?

HAİNLİĞİN KISA TARİFİ

O gece mısmıl görünümlü biri de çıktı, milleti döviz almaya sevk etti.

Sakarya Muharebesi sırasında, Büyük Taarruz’da yiğitlerimiz cephede savaşırken, gözden düşmüş eski bir komutanın çıkıp askerlerimizin düşman tarafına geçmesini tavsiye etmesi gibiydi.

Onun sözüne güvenip 15 liradan yüklü miktarda dolar alanlar oldu. Büyük bir fırsat olarak lanse edildi de ondan. “Amerika bunun hesabını sorar, dolar otuza da çıkar, kırka da çıkar” diyenler gördük.

Şimdi “Çok büyük zarar ettim” diye dövünüyorlar.

Mandacılar korosuna inanır ve karşı tarafa geçersen, payına bir şeyler düşer. Ona da razı olacaksın.

O tavsiyeyi kimin yaptığını biliyorsunuz. Eski Merkez Bankası Başkanı.

Yaptığı açıklamanın ülkeye zarar vereceğini bilmiyor muydu?

Öyle davranmanın suç olduğunu idrak edemeyecek biri miydi?

Tam bir kamikaze dalışı.

HER ŞEYİN BİR VAKTİ VAR

Buyurdular ki: “Madem böyle tedbirler alınabiliyordu, niye üç beş hafta önce alınmadı? Erdoğan niye çıkıp daha önce konuşmadı?”

Her şeyin bir vakti var.

Vaktinden önce şah çekilmez. Hamle sırasının gelmesi gerekir.

Menzil dışındakine ateş edersen vuramazsın.

Kılıcı erken sallarsan, havada ıslık çaldırırsın.

Canına kast etmek niyetiyle üstüne yürüyen düşmana değmez.

Emeğin, gayretin, gücün, boşa gider; hiçbir işe yaramaz.

Ekonominin kuralı mı demiştiniz?

Evet, var öyle bir şeyler.

Vaktinin gelmesi de ekonomiye dâhil. Örnekte gördüğümüz gibi.

#Hasan Basri Yalçın
#OHAL
#Merkez Bankası
2 years ago
“İşimiz duaya mı kaldı?”
JİTEM var mı, yok mu?
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi