|
Kerkük’ün zindanına attılar beni

Kerkük türkülerinin her biri muhteşemdir. Yürek yakar. “Şu biraz zayıf olmuş” denecek türden bir tane bile bulunmaz. Bizim için Kerkük’ün petrolünden daha değerlidir o türküler.

Bir de Kerkük üstüne yakılmış türküler var. En çarpıcı olanlardan biri Mehmet Özbek’in “Mum kimin (gibi) yanan Kerkük” isimli eseridir.

Bu harika eseri ilk defa kıymetli üstadın sesinden dinlemiştik. CRR Konser Salonu tıklım tıklımdı.

Seneler, artık, resmi geçit yapar gibi topluca geçiyor. Birkaç sene önceymiş gibi gelse de bakıyoruz ki çok zaman geçmiş. Ama Kerkük’ün kaderi hiç değişmedi. Yanmaya devam ediyor. Saldıranların ilk önce Nüfus İdaresi ve Tapu İdaresi’ni hedef alması ne kadar anlamlı!

*

“Yıktılar kalamızı / Sürdüler balamızı / Daha can boğazdayken / Çektiler salamızı

Ah Kerkük, yüz ah Kerkük / Her zaman yüz ak Kerkük / Ölseydim düşmeseydim / Men sennen uzak Kerkük

Elinde yad elinde / Öt bülbül yad elinde / Bir diyar mezar olsun / Kalmasın yad elinde

Can Kerkük, cânân Kerkük / Her söze kanan Kerkük / Kalıptı yârdan uzak / Mum kimin yanan Kerkük...”

*

Kerkük üstüne yazılan bir diğer eser de “Kerkük Zindanı”.

Cem Karaca’dan dinlemiştik ilkin.

Fahrettin Ergüç’ün bu eserini daha sonra Kıraç’tan dinledik. İkisi de hakkını verir.

*

“Kerkük’ün zindanına attılar beni / Mazlumlar sürüsüne kattılar beni / Bir yanım dağladılar ateşle annem / Ne suçum ne günahım yaktılar beni

Türkmen obalarından göçen anneler / Ne yuvaları kalmış ne de haneler / Gök kubbeyi sarsar mazlum feryadım / Elbet bir gün güler bize seneler...”

*

Kerkük’teki mazlumların feryadının duyulacağı, senelerin onların da yüzüne güleceği zamanı bekliyoruz. Beklemeye devam ediyoruz. Daha ne kadar beklemek gerektiğini de bilmiyoruz.


“SEL GİDER, KUM KALIR”

Her zaman öyle olmuyor maalesef. Bazen sel gidiyor, acı kalıyor. Dayanılması çok zor bir acı.

Sel öyle bir geliyor ki görmeyen bilemez. Aniden patlıyor.

Namludan çıkan kurşun gibi sokağın bir ucundan yokuş aşağı hücum ettiğinde, sığınılabilecek bir yer yoksa, canavar gibi yaklaşan sele kapılmamak imkânsız.

Yangın da büyük bir felâket. Rabbim göstermesin. Çok korkutucudur. Yakar, bitirir, kül eder. Ama o sel kadar ani gelmez. Önce dumanıyla uyarır. Yalımların sıcaklığıyla tehlikeyi haber verir. Alevleriyle yaklaşır. Güçlü bir su ile müdahale edilebilirse boyun eğer, teslim olur.

*

Sel gelince ne yapabilir insan? Kaçacak yer bulabilen sevinir. Bulamayan sele kapılır. Sel, önüne ne çıkarsa alır götürür. Canlı cansız demez. Küçük büyük bakmaz. Kadın erkek ayırmaz. Otomobilleri, minibüsleri, kamyonları, otobüsleri katar önüne, sürükler.

Koca otomobil der insan, koca kamyon, nasıl da sürüklendi!

Bütün araçların hükmü, tekerlerinin toprağa temas ettiği yer kadardır sel karşısında. O alanların toplamı da pek fazla bir şey etmez esasen.

Her tekerleğin tutunduğu alan, bir karış kadar bile yoktur. Bu yüzden, selin önüne çıktığında cüssesinin kıymeti kalmaz.

*

Kâğıda bir çember çizin. Bir de alt kısmına, ona teğet düz bir çizgi.

İşte, yerle temas eden tekerleğin görüntüsü.

Sel gelince nasıl ve niçin yerinde duramadığını izah eder o iki basit çizgi.


GEÇMİŞ OLSUN

Fas büyük bir depremle sarsıldı. Yıkım ve can kaybı yüksek.

ABD Başkanı Baydın, Fransa’dan Makron başta olmak üzere, İngiltere ve İsrail yöneticileri mesajlar yayınlayıp “Üzüldüklerini ve acıyı paylaştıklarını” söylediler.

Buradan bakınca, hiç inandırıcı gelmiyor. Daha kestirme söyleyelim. Tek kelimeyle: Yalan.

#türkü
#eser
#Mehmet Şeker
9 ay önce
Kerkük’ün zindanına attılar beni
Son ezan
Refah’ta İsrail var!
Yeryüzündeki cehennem
‘Mad Max’ çağına girmeden…
Gazze yanarken 2 milyarlık İslâm dünyasını arayanlara