|
Kimse alınmasın, dildir sürçer

Hata insana mahsustur. Orhan Gencebay ne güzel söyler, “hatasız kul olmaz”.

Konuşurken, yazarken, yürürken, araba kullanırken o kadar çok hata yaparız ki…

Bilerek ya da bilmeden yaptığımız hatalar bazen karşımıza çıkar.

Kimi zaman düzeltme imkânı buluruz.

Direksiyon başındayken yaptığımız hata kameraya yakalanmışsa, adrese gelen ceza pusulası ile hatırlatılır.

Rahmetli babam, “tedbir alalım” demek gerektiğinde, “tekbir alalım” diye söylerdi.

Bugün ekranlarda gördüğümüz hatalı ifadeler üzerinde duracağız.

Profesör olmak, gazeteci olmak, siyasetçi veya asker olmak hatadan uzaklaşmaya yetmiyor.

Baştan söyleyelim, kimse alınmasın. Benim de ne çok hatam oldu, olmuştur, olacaktır.

*

Zafer Şahin ‘hakikaten’ diyeceği yerde, her seferinde ‘hakikatten’ veya ‘hakkatten’ diyor.

Rakamlarla konuşmayı çok seven Melih Gökçek, ısrarla ‘rakkam’ demeyi tercih ediyor.

Yusuf Alabarda da aynı şekilde ‘rakkam’ diye telaffuz edenlerden.

Aslında ikisinin de kastı rakamlar değil, sayılar.

Ne yazık ki sayı yerine rakam kelimesini kullanma alışkanlığı çok yaygın.

*

Murat Gezici’nin “seksenli yıllar” demek isterken “seksanlı yıllar” dediğine şahit olduk.

Bülent Yücetürk “Kıbrıs Barış Harekâtı”ndan bahsettiği sırada “Kıbrıs Barış Hareketi” deyiverdi.

Böyle söyleyenler az değil.

Dursun Çiçek “Dinî motivler” dediğinde, “Dinî motifler”i kast ettiğini anladık.

Erdoğan Karakuş Paşa, ‘Küveyt’ diye telaffuz etti birkaç defa. Elbette kastı Kuveyt idi.

Hasan Öztürk ve Mete Yarar, ‘zaten’ diyecekleri zaman hep ‘saten’ diyorlar. (İlk hece uzun.)

*

Mete Yarar pek çok asker ve polis gibi ‘operasyon’ kelimesini kullanmak gerektiğinde ‘oparasyon’ der.

Sıkça kullandığı bir kelime de ‘kelime’nin kendisi.

Kimi zaman ‘cümle’, kimi zaman ‘ifade’, kimi zaman ‘metin’ veya ‘açıklama’ demek istediğinde, ‘kelime’ deyiveriyor.

Biz onun kullandığı her kelimenin altına imzamızı atarız.

Fakat bu hususa dikkat etmek gerektiğini de hatırlatmak isteriz.

*

Onur İste, ‘sanrı’yı ‘tahmin’ yerine kullandı.

Sanrı nedir diye baktık, şu açıklamayı gördük:

“Günümüz psikoloji alanında yaygın olarak kullanılan sanrı görmek kelimesi, bir kişinin diğer insanların inandığına veya inanmadığına bakmadan, var olmayan olguları varmış gibi inanıp hayat sürdürme biçimi olarak ifade edilmektedir.

Sanrı, diğer insanların inanıp inanmadığına bakılmaksızın sürdürülen, tersinin doğru olduğuna dair açık ve tartışmasız kanıtlar olmasına karşın değiştirilemeyen yanlış inançlardır.”

Anladığımız kadarıyla tahmin etmekle alakası yok.

*

Nedim Şener ‘muhattap’ dediğinde anlıyoruz ki kastı ‘muhatap’tır.

Ne yazık ki bu kelimeyi iki t’li kullanmak çok yaygın.

Tıpkı ‘mütevazi’ ile karıştırılan ‘mütevazı’ kelimesi gibi.

Sözlüğe bakarsak, şu anlamı görürüz:

‘Mütevazi ‘kelimesinin anlamı ‘birbirine paralel olan, kısaca paralel’ demektir. Toplumda genel olarak kullanılan ‘mütevazı’ ile karıştırılan kelimenin anlamı kaynaklarda da bu şekilde yer almaktadır. Paralel ve birbirine paralel şeklinde iki anlamı ile bulunan kelime, sıfat olarak bulunmaktadır.

Bazı sözlüklerde bile hatalı açıklamalara rastlamak mümkün.

‘Mütevazı’ alçak gönüllü, tevazu sahibi anlamındadır ve paralel anlamına gelen ‘mütevazi’ ile alakası yoktur.

“Bir noktadan ne çıkar?” diyenlere selâm olsun ama doğrusunu bilip öyle kullanmak gerekir.

Hakan Bayrakçı ve Hulki Cevizoğlu dâhil pek çok kişi bu iki kelimeyi karıştırıyor.

*

‘Taammüden’ ne demektir?

Bilinçli bir biçimde, önceden düşünüp tasarlayarak, bilerek, isteyerek, planlı şekilde bir iş/eylem yapmak.

Bir de ‘teamül’ var. “Öteden beri olagelen davranış, gelenek” anlamında.

İkisi karıştırılıp ‘teammüden’ denilirse olur mu? Olmaz tabii.

Turgay Güler bir iki defa oldurdu.

*

Masum Türker ‘morgıç’ demek isterken ‘morgeyç’ dedi

Ömer Lütfü Avşar ‘akabinde’ diyeceği yerde ‘akabininde’ dedi.

Yaşar Hacısalihoğlu ‘mislisiyle’ dediğinde elbette ‘misliyle’ demek istiyordu.

‘Tahammüden’ dediğinde, kastının ‘taammüden’ olduğunu anladık. Galiba ‘tahammül’ kelimesi baskın geldi.

Fikri Akyüz pek çok kişi gibi ‘herkez’ dediğinde elbette ‘herkes’ kelimesini kullanmak istemişti.

Mehmet Metiner’in ‘Ukrayna’ yerine ‘Okrayna’ demesi gibi, bazıları da ‘Ukranya’ diye telaffuz ediyor. Almanya, Romanya gibi ülkelerin söylenişine benzetiliyor.

Abdullah Ağar’ın ‘jeopolitik’ten bahsederken ‘joopolitik…

Abdullah Çiftçi’nin ‘engizisyon’ derken ‘engizasyon’ demesi de –saydıklarımızın pek çoğu gibi– dil sürçmesi sonucuydu.

Kimse alınmasın, dildir sürçer. Hele canlı yayında konuşmak, herkesin harcı değil. Bizimki dostça hatırlatma sadece. Kendi hatalarım daha az sanılmasın. Arayan, bu yazıda da hata bulabilir.

#Zafer Şahin
#Murat Gezici
#Mete Yarar
2 yıl önce
Kimse alınmasın, dildir sürçer
Kamu personeline yol ve yön gösteren soru ve cevaplar (7)
Kara dinlilerle milletin savaşı
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed