|
Sakın bize gelmeyin


Gündemde iki baba konu var. Biri sınır ötesi harekât, diğeri yeni anayasa. İkisi de kırk küsur yıllık mesele. O harekât her şekilde yapılacak. Şimdi diğer konuya bakalım.

Hâlen geçerli olan Anayasa, yamalı bohçaya döndü. 12 Eylül eseri.

Görünüşte herkes şikâyetçi. Darbecilerin elinden çıkmış bir Anayasa’ya mecbur kalmaktan memnun kesim yok güya.

Pek çok maddesi değiştirilse de ortak kanaat şu: Sıfır kilometre, sivil bir anayasa ihtiyaç.

*

Bizim bir komşu teyze vardı. Şaziment Teyze.

Kıyafetleri eskidikçe yama yapardı. Terzilerin artık parçaları onun gözünde değerliydi. Dallı, çiçekli, kareli, düz farketmeden. Rengi bile önemsizdi.

Elinde alelusul teğeller, makineyle geçmesi için komşusunun kapısını çalardı. “Ha guzum, şunu bir güzel tıkırdatıver.”

Asla yenisini almazdı.

Parası olmadığından değil, harcamaya kıyamadığından. Yama üstüne yama yaptıkça yine eskir, yıpranırdı. Orijinal kumaşın hangisi olduğu ilk bakışta anlaşılmazdı.

*

Anayasa, Şaziment Teyzemizin kıyafetlerine döndü.

O çoktan öldü ama bir kesimde onun anlayışı hayatta.

Artık şart olduğu düşünülen sivil anayasa geniş bir mutabakatla hazırlanmak isteniyor. Herkesin görüşü önemli. Meclis’te grubu olsun olmasın, bütün görüşlere kulak verilecek.

Fakat şimdiden kapıyı kapatanlar var.

Hem de ana muhalefette!

Ne diyorlar?

“Sakın bize gelmeyin.”

Hani darbecilerin elinden çıkmış olmasından şikâyetçiydiniz? Yeni, sivil bir anayasa gerekliydi?

“Kapıyı bile çalmayın, açmayız!”

*

Gelmeyin, istemeyiz diyene de ısrar edilmez ki.

Zorla görüş almaya çalışmak, insanlığa aykırı.

Onların çok daha mühim işleri var. Anayasa da neymiş?

“Ana ana” der, “yasa” diyemez bu arkadaşlar.

En önde gidenin, daha önce defalarca böyle söylemişliği vardır. Terbiyesizliğe varana kadar hem de. Geçici kekemelik numarasıyla nezaketsizliğe varmış, edep sınırını aşmıştı. Unutmadık.

Nuh deyip Peygamber diyemeyenler tayfası. İnadı tuttu mu, çimento bile diyemez.

*

En önemli meseleleri, kurultayda kim seçilecek? Bütün dertleri bu şimdi.

Esasen, her zamanki çerçeve bundan ibaret.

Sorulunca “İsteyen herkes genel başkanlık için aday olabilir” diyor hazret.

Yeter ki şartları uygun olsun. Herkes aday olabilir. Ne var ki kendisinden başkası seçilemez.

“Satılan malı geri alırım fakat parasını iade etmem” diyen satıcı gibi.

Şakacı.

*

Kurultay bitince dönüp diğerlerine diyecek ki “Ben size aday olamazsınız demedim... Genel başkan olamazsınız demeye getirdim. İşte gördünüz, sonuç değişmedi.”

Kasa her zaman kazanır derler.

Siyasetteki karşılığı şudur:

Kurulu düzenin sahibi, düzeni düzeneği kendine göre kurmuştur.

#Siyaset
#Politika
#Mehmet Şeker
7 ay önce
Sakın bize gelmeyin
Bir ibadet olarak kurban kesme
Arafat eşcinsel miydi?
İyi Ki Varsınız
Bir Başka Mesele: Neden cinsiyet değiştiriyorlar?
Birliğe çağrı