|
Savaştan ağır deprem

Deprem yaraları henüz tazeyken…

Yıkıcı sarsıntılar hâlâ devam ederken…

Şehirler yerle bir olmuşken…

İnsanlar bir yandan kayıplarının acısını yüreğinde hissedip bir yandan barınma ve geçinme derdine düşmüşken…

Milyonlarca depremzede şehrini terk etmek zorunda kalmışken…

Devlet ve aziz millet dört değil kırk koldan yardım için koşmaktayken…

Ülke savaştan daha ağır şartlar içindeyken (inanmayan varsa, Ukrayna’daki savaşta kaç kişi öldüğüne baksın) seçimin ertelenmesi düşünülebilir.

Fakat buna kim karar verecek?

İktidar kanadı böyle bir niyet sergilese, “Sakın haaaa!” diyecekleri kesin. Hatta böyle bir niyet sergilenmeden o şekilde haykıranları gördük.

Neden? Sırf puan toplamak uğruna…

Seçimden kaçmakla, kaybetmeyi göze alamamakla suçlamaya çalışacaklardır. İhtimalsiz kesin.

Tıpkı ev yapma konusu gibi.

Devlet, yeni konutlar için sağlam zemin arayıp yer tayin etmeye başlayınca nasıl itiraz yükseldi, bir bakın.

O yönde bir adım atılmasaydı, niye ev yapmıyorsun, niye insanları bu kışta kıyamette ortada bırakıyorsun diye feryat edeceklerdi.

İyi tanırız bu arkadaşları.

Milletin hayrına ne yapılırsa, tersini söylemeleriyle meşhurdurlar.

MASA MASALI

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, deve tellal, pire berber iken… diye başlayacaklar ilerideki zamanlarda ve şöyle diyecekler:

“Bir zamanlar bir masa varmış.”

Devenin tellallığı, pirenin berberliği, kişinin babasına ait beşiği tıngır mıngır sallaması ne ölçüde mümkünse, masanın planları da aşağı yukarı aynı mesabede.

Gelişmeleri, çelişmeleri takip edenler, masadakilerin Levent Kırca parodilerini aratmadıklarını görüyorlar.

Sormak lazım. Masa ne oldu masa?

Çuset mi? Sonunda da belli belirsiz bir ‘s’.

Masaçuset’ten bir sonuç alınmayınca, başka eyaletlere bakmanın yolu açık olsa gerek.

*

Altılı masadan yayınlanan bir fotoğraf vardı.

Altı liderin anlaşmaya vardıklarını değil de “anlaşmaya varmak istediklerini” ifade eden belgeyi imzaladıkları gün basına servis edilmişti.

Orada Meral Hanım görünmüyordu. Açıklamaya gerek bırakmayan bir fotoğraftı o.

Sonrasında Meral Hanım’ın zehir zemberek konuşması, o fotoğrafın tefsiri sayılır.

Kemal Bey’in nezaketle ve titizlikle hazırlanmış cevabı ise iplerin iyice koptuğunu gösteriyordu.

Anlaşılan o ki kimse pastadaki payını başkasına kaptırmaya razı değil.

Kimse pastadaki payına da razı değil. Özellikle Kemal Bey.

*

Ha Kiziroğlu Mustafa Bey, ha Kılıçdaroğlu Kemal Bey.

Biri yiğitler başı Köroğlu’yu alt etmiş de övgüsüne mazhar olmuş…

Öbürü siyaset dehası Erdoğan’ı yenmeye ant içmiş.

Afiyet olsun. Zaten kaşla göz arasında, masa ‘sofra’ya dönüştü.

SAYDI, SEYDİ

Masadakilerin oy oranları farklı olsaydı, oyun değişmese de oyuncular değişirdi.

Mesela İyi Parti ile CHP oyları takas edilseydi; o durumda ana muhalefet lideri Meral Hanım, adaylığın kendi hakkı olduğunu düşünmeyecek miydi?

Kemal Bey noter olmadıklarını haykırıp, masaya tepik atmayacak mıydı?

Deva veya Gelecek oyları İyi Parti’ninki kadar olsaydı, o zaman da onlar aday için itiraz etme hakkını kendilerinde görmeyecekler miydi?

Herkes, eline göre davranıyor.

Yönetmen rolleri değiştirse de perde açılınca tablo değişmeyecek. Seyircilerin seyrettiği oyun aynı olacak.

#Altılı Masa
#Meral Akşener
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Mehmet Şeker
#Deprem
1 yıl önce
Savaştan ağır deprem
Modern ve gelenek arasında orta yol
Barlas Küntay"ın Ardından
Kuranıkerim’in anlaşılmasında iki anahtar kavram: Muhkem ve müteşabih
Kara dinlilerle milletin savaşı
Çözüm sürecinde İslam