Ortak metin hazırlandı, üç ülke imzaladı. Fakat İsveç ile Finlandiya’nın sözünü tutacağından kimse emin değil.

Sözü zaten kimse umursamıyor da yazılı olan, altında imzaları bulunan kararlara bile uyacakları şüpheli.

Neden?

Çünkü ‘Batı’ budur. İşine gelmeyince çark eder.

Altına imza attığı kararların bile tam zıddına yönelir.

Batı yalancıdır.

Batı iki yüzlüdür, çıkarcıdır, bencildir.

Batı emperyalisttir, sömürgecidir, hırsızdır.

Hepsinden önemlisi ahlâksızdır.

Yine gördük, imzanın ertesi gün neler söylediler.

“Türkiye’nin terörist dediğine bizim de terörist dememiz beklenemez.”

Ya ne dersiniz?

*

Bizden de tuhaf değerlendirmeler yapanlar çıktı.

“Türkiye’de FETÖ olarak bilinen…” ifadesi bazılarının kafasını karıştırmış.

Mutabakat muhtırasının dördüncü maddesine bakalım.

“Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler” dedikten sonra şöyle devam ediyor:

“Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır.”

Ne demek?

FETÖ demişler ama “Terör Örgütü” dememişler.

A iki gözüm… Şu FETÖ kısaltması içindeki harfleri bir açıversen…

T ne demek? Ö ne demek?

Bilmiyorsan, sor bir zahmet.

T’yi tencere, Ö’yü ördek mi sanıyorsun?

*

Boş lakırdı ile vakit çalanları hırsızlıktan yargılamak şart.

Bu zevzekler hem vaktimizi boşa harcamaya yol açıyor, hem can sıkıntısına sebep oluyor.

Vatana millete zarar.

Ömür dediğin, üç günlük bir şey.

Üstelik dün bir, bugün iki. Ne kaldı geriye?

Onu da böyle anlamsızlıklarla mı geçirelim?

*

Neyse ki ana muhalefetten arada bir müthiş açıklamalar geliyor da rahatlıyoruz. Ne buyurmuşlardı, hatırlayalım:

“Atatürk de Finlandiya’yı severdi.”

Duyduğumuz anda oh demiştik.

Haydi şimdi hep beraber bir kere daha oh çekelim.

Doğru istikamette olduğumuzu böylece tekrar teyit ettik.

Sevmeseydi, zaten biz mutabakat muhtırasına o imzayı atmazdık.

Keşke İsveç’i de sevseydi. O zaman daha rahat olurduk.

*

Şimdi bakacağız, sözlerini ne kadar tutuyorlar…

Terör örgütlerine desteği kesecekler mi?

Silah ve para yardımını durduracaklar mı?

İstediğimiz teröristleri gönderecekler mi?

Durum gayet açık ve net.

Yanlış yaparlarsa, NATO’ya girmelerini kabul etmeyeceğimiz apaçık.

Hem leblebi tozu yiyeyim hem ıslık çalayım olmaz.

*

Tam bu noktada bir endişe doğuyor.

Ya derlerse “Siz bunların partisini Meclisinizde barındırıyorsunuz. Üstelik hazineden yüklü miktarda para veriyorsunuz. Önce siz bu davranışınızdan vazgeçin…”

Yandı gülüm keten helva.

Mahkemelerimiz ağır aksak semai havasında gittiği için, bu eleştiriyi hak etmişliğimiz vardır, hem de yüz katıyla.