|
Yalancı liderlerle birlikte, yalancı anketçiler de emekli olsun

Ülkenin en kritik seçiminde, millet yine ince ayar çekti. Her seçimde milletin elinde hassas bir kuyumcu terazisi var. Hiç şaşmıyor.

Sandığa kulağımı yaklaştırdım, neler duydum neler.

“Durun kavga etmeyin, bir arada yaşamak zorundayız. Herkesin yeri belli. Kime güvendiğimizi, kimi seçeceğimizi biliriz. Uçmayın, yüksek hayallere kapılmayın, yalanla meşgul olmayın. İşinize bakın.”

Böyle diyordu sandık.

21 yıldır başta tuttuğu Recep Tayyip Erdoğan’a muhalefet olma şansı vermeyeceğini, yüksek sesle söylüyordu.

*

Sırada beklerken, önümde oflayıp puflayan kişi ise yanındaki kardeşine “O rakı, bu gece içilecek” demişti. Pek umutluydu. İsterse Rocky Balboa serisini seyrederek devirsin şişeyi. Hepsi hikâye.

Dediği olmuştur. Sevinçten değil, kederden içmişlerdir. Millete küfrederek ve gözyaşı dökerek.

Yalan yanlış sonuçlar açıklayan anketlere bel bağlamanın acısını derinden hissederek.

Yalancıların mumu yine yatsıya yetişmedi.

*

Seçimden önce iki kanat vardı. Kanatlardan biri düşünceliydi.

Temkinli olanlar, tedirginlik duyanlardı onlar... Yarışın at başı gittiğini, durumun son derece kritik göründüğünü, hiçbir şeyin garanti olmadığını düşünüyorlardı.

Diğer taraf ise uçuyordu. İlk turda yüzde 60 ile geliyorlardı hesapta. (1453’te başlayan zulüm bitecekti.)

Ellerindeki anketler, yüzde 57 ila 60 arasında göstermekteydi. 54 diyene kızıyorlardı.

Yalancı bankacı, yalancı anketçi... Halk içine çıkacak yüzleri kalmadı ama onlar bu duruma aldırmaz.

*

Henüz oyların yarısı sayılmamışken, Kemal Bey tek kelimelik mesaj yazdı. “Öndeyiz.”

Biz sandıktan çıkanlara bakıyorduk. Önde olan Erdoğan ve partisiydi.

İki taraf birden nasıl önde olabilir?

Minik bir hikâye vardır. İki pilot arkadaş, bulutlu bir havada ayrı uçaklarla havalanmışlar. Biri diğerini gözden kaybedince telsizden sormuş: “Neredesin?”

Öteki cevaplamış: “Ben Sen’in üstündeyim.”

“Ben de Sen’in üstündeyim.”

İkisi de doğru söylüyormuş. Zira Sen nehrinin üstünde uçmaktaymışlar.

Uçakta böyle bir durum mümkün de sandıktan iki birinci çıkmaz.

*

Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın, sayımın yarısına bile gelinmemişken basın toplantısı yapıp “13. Cumhurbaşkanı Kemal Bey adına konuştuklarını” söylemeleri, seçmen kitlesine gaz vermeleri, epey acınası bir hâldi. O hâl, ne hâldir, bu hâl ne hâldir? “Âlemi öldürüpsen!”

O sözlerin hükmü kaç saattir?

Söylenildiği anda bile kimsenin inanmadığı ifadelerle, nereye varacaklarını düşündüler acaba?

*

“Yalan da olsa söyle! Seçimi kazanıyoruz de. Bunca yıldır elimiz boş dönüyoruz sandıktan. Bıktım be!

Sandıklar patladı, listeler çatladı, seçmen rahatladı de! İnanmaya hazırım. Yalan da olsa söyle!”

Bu mudur vaziyet?

Söylediler, ne oldu? Kimlerin içi ferahladı o yalanlarla?

*

Sonuç birkaç saat sonra ortaya çıkacaktı. Yalanla nereye varılır? Kesin sonucu herkesin göreceği, öğreneceği aşikâr değil mi?

Bu ölümü geciktirme taktiğinin, hiç değilse genel başkana faydası dokunur mu? Hayır.

Hastanede yaşlı adam, hareketsiz yatıyor. Ömrünün son demleri. Gözler tavana dikilmiş. Hiç kıpırtı yok. Geleni gideni tanımıyor. Ağızdan sıvı ile besliyorlar.

Aradan bir süre geçince boğazdan delik açılıyor. Çünkü yutmayı bile unutmuş.

Bitki gibi yaşıyor adamcağız. Bir süre sonra o yöntem de fayda etmiyor. Doğrudan mideye operasyon yapıp oradan gıda vermeye çalışıyorlar.

Yahu bırakın ölsün. Yok. İlle yaşatacaklar.

“Bakalım ne kadar daha nefes aldırabileceğiz?” sorusuna cevap arayıp bir anlamda deney yapıyorlar.

Sonrası malûm. Adamcağız hayata veda ediyor. Kaçınılmaz son. Allah günahlarını affetsin.

Sonuca bakıp da ülkeyi terk etmek isteyenler için aramızda bilet parası toplayalım. Dönüşe karışmayız.

#Seçim
#Recep Tayyip Erdoğan
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Mehmet Şeker
il y a 1 an
Yalancı liderlerle birlikte, yalancı anketçiler de emekli olsun
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler
Gazze ışığında üniversitenin misyonu