|
Yanmaktır efendim biricik çâresi aşkın

Göz göze geldiklerinde karısı “Git git, sevgilin seni çağırıyor” der. Ezan okunmaktadır. Yıllardır gizli namaz kılan Yaman Dede’nin karısı, onun Müslüman olduğunu anlamıştır.

*

Asıl adı Diyamandi. 1887 Kayseri, Talas doğumlu. Rum Ortodoks bir aileden. İdadi ikinci sınıftayken, Farsça dersinde hocası Şeyh Sâdi-i Şirazî’nin Gülistan’ından bazı parçalar okutur. Bir gün tahtaya birkaç beyit yazar. Hz. Mevlânâ’nın “ Dinle neyden kim hikâyet etmede / Ayrılıklardan şikâyet etmede” diye başlayan sözleri, genç talebenin içinde bir infilaka sebep olur. Tutuşmuş, yanmaya başlamıştır. O da şiir yazmaktadır.

*

“Yamandi Molla” diye anıldığı medrese günlerinde, hocasının anlattığı tarihî bir hadise onun hem Müslüman olması hem de Hukuk Fakültesi'ni tercih etmesinde etkili olmuştur.

Yıllarca kadılık yapan bir imam son günlerinde şöyle yakarır: “Yarabbi beni affet. Bunca sene kadılık yaptım, hep adalet üzre kararlar vermeye çalıştım. Fakat bir defasında, Müslüman emir ile gayr-ı Müslim bir vatandaşı arasında bir dava vardı. Onda da yine adaleti gözettim. Gayr-ı Müslim haklı idi, onun lehine karar verdim. Ama kararı verirken bir an gönlümden, ‘keşke emir haklı olsaydı’ diye geçti. Gayr-ı ihtiyarî de olsa gönlümden adaleti zedeleyeceğini sandığım böylesi bir düşüncenin geçmiş olmasından dolayı beni bağışla Yarabbi!”

*

İstanbul’da nasipleneceği Mevlevî Şeyhi Ahmed Remzi Dede, onun adını “Yaman Dede”ye dönüştürür.

Öğretmenlik yaparken Hukuk Fakültesi'ni bitirir, avukat olur ama öğretmenliği bırakmaz. Birkaç okulda birden, ücret almaksızın devam eder.

Dinî merak ve çabalarından endişe eden ebeveyni, Dede’yi Fener Patrikhanesi cemaatinden bir Rum hanımla evlendirirler. Belma adında bir kızları dünyaya gelir.

*

Yaman Dede gizli namaz kılar, gizli oruç tutar. Davetleri, ikramları kabul etmez. Kırk iki yıl böyle sürer. Dışarıda şehrin sapa yerlerindeki camilerine gider. Avluda bir tanıdık görürse, üzülerek uzaklaşır.

Bu gizlilik dayanılmaz hâl alınca gerçeği açık eder.

Haber, üç gün sonra Tasvir-i Efkâr’da “Yaman Dede ihtida etti” başlığıyla yayınlanır.

Patrikhane derhal harekete geçer. Ailesi perişandır. Sosyal muhiti, akraba ve dostları hayretler içindedir. Patrikhane, evine müfettiş gönderir, tahkik ettirir. “Acaba bir Müslüman hanıma mı gönül verdi?” diye sorarlar. Karısı şöyle cevap verir: “Hayır efendim, birbirimizi daima sevdik ve sadık olduk, öyle bir şey yok. Sarı sayfalı bir kitap (Mesnevi-i Şerif’i kasteder) getirdi, okuya okuya kafası çatladı.”

Baskılara dayanamayan karısı isteksiz de olsa boşanmak istediğini söyler. Dede’nin içi kan ağlamaktadır. Paltosunu alıp evden çıkar.

*

“Yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın / Ateşle yaşar, yaşla değil yâresi aşkın / Yanmaktır efendim biricik çâresi aşkın / Ağlatma da yak, hâl-i perişanıma bakma” mısralarının hakkını yanarak vermiştir. (Hangi dua kabul olmaz ki?)

Yaşlılığında yüksek ateşi vardır. Doktorlar bir sebep bulamaz. O ateşin kaynağı başkadır. Yıllar önce tutuşmuş, büyümüştür. Öğrencileri yanına gelip eline dokunduğunda ateşe değmiş gibi olurlar.

*

Hikâye uzun ve yaman. Sadık Yalsızuçanlar’ın Edebiyat Ortamı Dergisi, Eylül Ekim sayısının eki “Yaman Dede” kitabından kısa bir özet çabasıydı bu satırlar. Rahmetle.

#Kayseri
#Talas
#Yaman Dede
8 ay önce
Yanmaktır efendim biricik çâresi aşkın
“İnsan Yayınevi/ni özlüyor”
Sosyal çürüme yazıları 9: Keriz silkeleme cumhuriyeti
“Tektif”
Tasarruf eğilimini mi artıracağız, tüketim eğilimini mi düşüreceğiz?
Bu bir isyan yazısıdır: İslâm ülkeleri demeyin gayrı…