|
O meyveleri koparmayın, dayınız gelecek

Havayı koklayıp, bir süre sonra kar yağacağını bilirdi eskiler. Gün batımında gökyüzündeki bulutlara bakarak, ertesi gün yağmur var mı yok mu anlardı çoğu.

Bu yetenek zamanla gelişti.

Havayı koklayıp, bir süre sonra darbe olacağını da tahmin edebiliyorlardı.

Darbe için, her seferinde “şartların olgunlaşması” gerekiyordu.

Öyle ya, durup dururken darbe yapılamazdı.

Olgunlaşmaya yön verenler, ateşi körükleyenler, üfleyenler, yelpaze sallayanlar vardı.

*

Çok büyük badireler atlattık. İkide bir tökezledik.

Başını kaldırdığında tepesine bir küptü yiyenlere döndük.

Bizi elinde oyuncak edenler, neyi, ne zaman, nasıl yapacağımıza da karar veriyordu.

Buna göre ölen ölüyor, kalan kalıyordu.

Gençlerini bizim kadar heba eden başka bir ülke var mıdır?

Evet, kalanlar bizimdi ama onların bir kısmı da hapisteydi yıllar boyunca.

*

Ceza alanların hepsinin suçlu olduğunu iddia etmek, dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir.

Yıllar sonra “yanlışlık olmuş, kusura bakma” denilerek salınanlar, idamından sonra suçsuz olduğu ortaya çıkanlar bile görülür.

Kiminin de bir suçu olsa bile, cezası orantısız verilmiştir.

Velhasıl bu dünyada yargının adaleti tam sağladığını iddia etmek zor.

Filmlerden hatırlarız, “ben suçsuzum” diyen kişiye; hâkim, savcı, hapishane müdürü, gardiyan hep aynı cevabı verir: “Burada zaten suçlu kimse yok.”

*

Hapiste insanı hayata bağlayan en önemli şeylerden biri, mektup. Gelen her mektup, bir hayat bağışlar adeta. Yazılıp gönderilen de öyle. Biri nefes almak gibiyse, diğeri de vermek gibi.

Tabii, idarenin izin verdiği ölçüde.

Bazen mektuplaşmakta yasaklanır, koğuştan alınıp tek başına hücreye atılmak da başa gelebilir.

12 Eylül 1980 darbesinden beş yıl önce, “şartlar olgunlaştırılırken” tutuklanan Bursa Eğitim Enstitüsü son sınıf öğrencisi, Ülkü Ocakları Bursa Şubesi Başkanı Efendi Barutçu, yıllarını cezaevinde geçiren gençlerden biri.

*

“Mahkûmun anası susar konuşmaz / Suçu kendisinde sanır / Kaçar insanlardan aydınlıklardan / Duvarlara bile baksa utanır” der Yavuz Bülent Bâkiler.

Efendi Barutçu, cezaevindeyken yazdığı mektupları bir kitap hâline getirdi.

“Mahbesten Mektuplar” adıyla yayınlandı.

Birkaç satırına bakalım.

“Bu zamanlarda en büyük acıları analarımız, babalarımız yaşamıştır. Türkiye, 12 Eylül öncesi öylesine bir kargaşa dönemi yaşıyordu ki rahmetli anacağım benim için ‘İyi ki cezaevinde tutuklu, en azından sağlık haberlerini alıyoruz. Dışarıda olsaydı oğlumu kanlı pusularda şehit ederlerdi’ diyerek teselli buluyormuş.

Yeğenlerim bahçemizdeki ağaçların meyvelerini koparmak için el uzattıklarında, ‘Onlara dokunmayın. Yakında dayınız gelecek. Onun için saklıyoruz’ dermiş ve bu yıllarca böyle devam etmiş.”

*

O mektupların nasıl toparlandığını merak ediyoruz okurken.

El yazısı okunaksız olduğu için, yazdığı mektupları temize çeker öyle gönderirmiş. Saklanan müsveddeler arasından seçilen seksen mektup bulunuyor bu kitapta. Yakılanlar da var elbet.

“Sevgili Anacığım” diyerek başladığı mektubunda şu satırlara yer veriyor Efendi Barutçu:

“Biz biliriz ki, analarımızın duaları, babalarımızın niyazları iledir varlığımız, dirliğimiz, sağlığımız, esenliğimiz. Duaları bizi çepeçevre kuşatmıştır sevgi hâleleri ile… Kötülüklere, kem gözlere karşı bir sığınaktır, şemsiyedir. En sıkıntılı anlarımızda bile onların temiz, cömert iman nurunun aydınlattığı gönüllerinde bizim için yer olduğunu biliriz. Tesellimiz bu olur, sevincimiz bu olur. (…)

İki aylık mektup cezamızın bitiminden sonra daha önce gelmiş ve idarede birikmiş mektup ve tebriklerimden bir kısmını vermişlerdi. (…)

Hepinizi, bilhassa babamı ve seni hem merak ediyorum, hem de çok özledim. (…)

Yün çoraplar için de Allah senden razı olsun. Hele koyu renkli olanı pek güzel, sağlam ve sıcak. Ekimde bir çift de ince deriden mest almıştım. Soğuk kış şartlarını böylece göğüslüyoruz.”

*

Kimler yok ki o mektuplarda… Ali Akbaş, Sadi Somuncuoğlu, Mehmet Ş. Eygi, S. Ahmet Arvâsi, Töre Dergisi, Hergün Gazetesi, akrabaları, arkadaşları ve tabii annesi ile arkasında dağ gibi duran babası.

#Meyve
3 yıl önce
O meyveleri koparmayın, dayınız gelecek
Noel Baba"nın kurban kavurması
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü