Putin’in, Ukrayna’yı işgal planını temellendirebilmek için verdiği
tarih nutkundan çıkarılabilecek önemli sonuçlar var.
Özellikle, Rusları temsilen Putin’in şahsında kemikleşmiş ve bu nedenle güncelliği hep korunagelmiş olan Osmanlı / Türk düşmanlığının sebepleriyle, dış politikada Batı eksenini bir amentü gibi tekrarlayarak, her fırsatta gizli mandacılığa güzelleme yapan, liberalden bozma neoconların varlık nedenlerini oradan hareketle
yeniden çözümlemek mümkün.
Fakat bu yeni gündemi, Türkiye-Rusya ilişkileri planında iktidarın dış politikasına saldırmaya vesile bilenler yüzünden şimdilik ertelemek gerekiyor; zira atlar yeme, itler yala gittikten sonra ancak söz konusu çözümleme sıhhatli bir şekilde yapılabilir.
Örneğin, Dışişleri Bakanlığı’nın, “Rusya Federasyonu’nun, sözde Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetleri’ni tanıma kararı Minsk Anlaşmaları’na aykırı olduğu gibi, Ukrayna’nın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün açık ihlali anlamına gelmektedir. Rusya’nın söz konusu kararını kabul edilmez buluyoruz ve reddediyoruz.” şeklindeki açıklamasına, yıllanmışlık anlamında kaşarlaşmış köşe yazarlarından biri şu tepkiyi veriyor:
“Bu bildiriyi doğru buluyorum.”
“Ölür müsün, öldürür müsün” dedirten cinsten bir sululuğun ifadesi olan bu cümlenin söylendiği ortamda, mezkur hususu ciddiyetle konuşmak, her şeyden önce ciddiyete zulümdür.
“Ankara S-400’ler alarak savunma sisteminde Rusya’ya kapı açtığı gibi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ağzından “Rusya stratejik ortağımız” diyerek açıklama yapmıştı. (24 Ağustos 2018)
Bunlar kısa görüşlü savrulmalardı. Rusya bizi demokrasi, insan hakları falan diye eleştirmiyor, kimse bu konuları sormuyordu. Bunlar Putin’in de sevmediği kavramlardır zaten.
Fakat Lavrov ‘Türkiye stratejik ortağımız eğildir’ diyerek karşılık vermekle kalmamış, PKK’nın Suriye kolu PYD heyetini bir defa 31 Ağustos 2020’de, ikinci defa 25 Kasım 2021’de makamında ağırlamaktan ve birlikte fotoğraf vermekten çekinmemiştir.
İdlib’de 34 askerimizi Rus uçaklarının şehit etmesi ve Türkiye’nin kontrol alanını daraltması, Eylül 2021’deki Soçi zirvesinin anlaşmazlıkla sonuçlanması gibi olaylar Suriye konusunda da Türkiye ile Rusya arasında önemli ihtilaflar olduğunu gösteriyordu.
Şimdi Ukrayna krizi, Türkiye ile Rusya arasındaki jeopolitik duruş ayrılıklarını büsbütün derinleştirdi.”
FETÖ ile kurduğu derin ilişkilere mahsus belgeleri içeren bir dosyanın ellerinde olduğunu, bedelini ödediği takdirde dosyayı ona vereceklerini söyleyen çete elemanlarına, yüz binlerini kaptıran, ortada dosya olmadığını görünce, polisten yardım isteyerek paracıklarına tekrar kavuşan kişiden bahsettiğimi –şahsiyyat yapmamak için– söylemeyeceğim ama onun düşünsel(!) serüveninin bilinmesi için kovulduğu kapıları kısaca zikredeceğim:
Öncesinde bir komitacı; sonrasında Ülkücü, ardından Doğan Medya’nın tetikçisi, şimdilerde Erdoğan’a Kin Besleyenler Kulübü olarak da bilinen bir gazetenin köşe yazarı.
Örneği geçip, konumuza tekrar dönecek olursak:
Putin’in, Ukrayna’yı işgal planını meşrulaştırmak için verdiği tarih nutkundan çıkarılacak önemli sonuçlar var.
Hele de, Türkiye’yi Suriye’deki güvenli bölgeden çekeceğini, Akdeniz’de, Ege’de ilgili antlaşmalardan ve uluslararası hukuktan doğan haklarından Yunan lehine vazgeçireceğini söyleyen bir muhalefetle imtihan olunuyorken…